1600’den 1883’e Osmanlılarda Tütünün Tarihi
Osmanlı Devleti’nde siyasî, iktisâdî ve toplumsal etkileri dolayısıyla ayrı bir yeri olan “Tütün” meselesi günümüz Osmanlı tarihçilerinin araştırma, inceleme mevzusu olarak ilgi duydukları konular arasında yerini almaktadır. Türkiye Araştırmaları Merkezi, Şubat ayındaki Tez-Makale sunumlarında, “Osmanlı İmparatorluğunda Tütün” başlıklı tezi çerçevesinde Dr. Fehmi Yılmaz’ı konuk ederek bu konuyu gündeme getirdi. Yılmaz’ın tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Mehmet Genç danışmanlığında yaklaşık on yıllık bir mesainin sonunda tamamlanmıştır.Sunumuna, doktora tez konusu olarak neden tütünü seçtiğini belirterek başlayan Yılmaz, yüksek lisans döneminde yaptığı çalışmalarda kölelikle tütün ekimi arasındaki ilişkinin dikkatini çektiğini, bunun üzerine tütünle ilgili bir çalışma yapmaya karar verdiğini belirtti. Mehmet Genç hocanın da aynı konuyu kendisine teklif etmesiyle gerek arşiv taramaları cihetiyle, gerekse tezin yazımı cihetiyle uzun yıllar süren bir çalışmanın neticesinde tezini hazırladığını dile getirdi.Yılmaz, daha sonra tütün hakkında genel bilgiler verdi. Patlıcangiller familyasından olan tütünün tarihinin M.Ö. 6000’e dayandığını, anavatanının Amerika kıtası olduğunu, dünyaya Amerika’nın Avrupalılarca keşfinden sonra yayıldığını, bir koldan Avrupa ve Afrika kıtasına yayılırken, bir yandan da Pasifik üzerinden Doğu Asya ve Güneydoğu Asya’ya uzandığını ve böylece kısa sürede tüm dünyada hem tüketimi, hem de ekim ve ticareti ile büyük bir pazarının ortaya çıktığını anlattı.Tütünün Osmanlı İmparatorluğu’na ne şekilde girdiğine değinerek konuşmasına devam eden Yılmaz, mevcut literatürde tütünün Osmanlı Devleti’ne giriş tarihi olarak 16. yüzyılın başlarının kabul gördüğünü, fakat tezinin yazımı sürecinde bulduğu kayıtlardan hareketle bu tarihin daha önceye götürülebileceğini ifade etti. Ayrıca, Polonya arşivinden gelen 1570 tarihli bir belgede Osmanlı elçisinin Polonya’ya götürdüğü hediyeler arasında tütünün de bulunduğunu sözlerine ekledi.Osmanlılar tütün ekimine 17. yüzyılın başlarında başlamışlardır. Buna bağlı olarak tütün kullanımı hızla yaygınlaşmıştır. Bunu kroniklerden görmek mümkün olduğu gibi arşiv evrakından, yasaklamalar dolayısıyla görmek de mümkündür. Osmanlı’da tütünün ekim ve kullanımı kadar yasaklanması da sözkonusu olmuştur. Yılmaz, yasaklama yönelimlerinin tütünün girdiği diğer ülkelerde de yaşandığına dikkat çekerek, bunun sadece siyaset merkezli düşünülmesinin yanlış olacağını, altında yatan gerçek nedenin -Osmanlı için tam olarak böyle değilse de- bir yönüyle sınıfsal fakat daha ziyade ekonomik gerekçeler olduğuna işaret etmektedir. Kendisinin bulduğu bir fermandan hareketle, mevcut literatürde ilk tütün yasağı olarak verilen 1612 tarihinin 1609’a çekilebileceğinden -ilk fetva da 1614’te verilmiştir- bahseden Yılmaz, bu tarihten sonra sürekli olarak tütün yasaklarının gündeme geldiğini ifade etmektedir. 1614 tarihli fetvada tütünün caiz olmadığı zikredilirken, Şeyhülislam Bahaî Efendi’nin 1649’ta verdiği fetvada “tütün içimi”nin caiz olmadığı vurgulanmıştır. Fakat bu tarihteki daha çarpıcı bir ifade Kâtip Çelebi’ye aittir. Çelebi’nin 1650’lerde ifade ettiği, “Devletin tütünden vergi alması gerekir” sözü, yaklaşık elli yıl sonra devletin gündemine girmiş, devlet resm-i duhan isimli bir vergi almaya başlamıştır.Osmanlı Devleti’nde tütün tarımına da değinen Yılmaz, bu konuda ulaştığı çarpıcı bilgileri aktardı: 1583 tarihli Tahrir Defteri’nde Milas’ta, Milas adı verilen, fakat ne olduğu belli olmayan bir maddeden bahsedilmektedir. 17. yüzyıl sonunda yapılan tütün tahririnde Milas isimli bir tütün cinsinin bulunması, bu maddenin de tütün olabileceği fikrini vermektedir. Bu nedenle, Yılmaz’a göre, Amerika kıtası dışında Osmanlı topraklarının, ticarî amaçlı tütün ekiminin yapıldığı ilk yerlerden biri olduğu ileri sürülebilir. İlk başta Osmanlı topraklarında sınırlı bir sahada yapılan tütün ekimi, kısa sürede hızla yaygınlaşmıştır. Arşiv kayıtlarına dayanarak tütünün 18. yüzyılda imparatorluktaki kazaların yaklaşık 1/5’inde ekilir hale geldiği ortaya konulabilir.Yılmaz, son olarak, tütünün vergilendirilmesi ile ilgili birtakım bilgiler sundu. Buna göre, devlet tütünün vergilendirilmesi için tütün tahrirleri yapmış, belli başlı yerlerde tütün gümrükleri oluşturmuştur. Hatta bir dönemden sonra, tütünden, ticareti yapılan diğer mallardan farklı olarak daha değişik vergiler almıştır. Yılmaz’ın iddiasına göre, tütünden alınan amediye vergisi, diğer mallardan alınan amediye vergisinden daha farklıdır. Bundan hareketle, devletin tütün ekim ve ticaretini teşvik ettiğini, tütünden elde ettiği kazancın Osmanlı maliyesi için önemli bir gelir teşkil ettiğini ifade etmek mümkündür. Yılmaz, bunları özenle hazırlamış olduğu tablo ve grafiklerle ortaya koymaktadır.