II. Abdülhamit Döneminde Malî İdare
Türkiye Araştırmaları Merkezi’nin Bir Kitap/Bir Yazar etkinliğinin Şubat ayı konuğu, Tezyid-i Varidat Tenkih-i Masarifat II. Abdülhamid Döneminde Malî İdare (İstanbul, 2005) adlı kitabıyla Ömer Faruk Bölükbaşı idi. Yazar, 2003 yılında Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü’ne sunulan “Sultan II. Abdülhamid Döneminde Maliye Komisyonları ve Faaliyetleri (1876–1909)” başlıklı yüksek lisans tezinin kitaplaştırılmış hali olan bu çalışmasını, hem tez yazım hem de kitaplaştırma süreçlerine değinerek tanıttı.II. Abdülhamid dönemi malî idaresini, bu dönemde maliye üzerinde etkin bir kontrol sağlamak amacıyla kurulan maliye komisyonlarını merkeze alarak inceleyen Bölükbaşı, çalışmasının bu anlamda bir ilk olduğunu vurgulayarak bu komisyonların yapısının ve faaliyetlerinin anlaşılmasının, hem dönemin malî idaresinin hem de II. Abdülhamid’in genel idare tarzının anlaşılmasında elzem olduğunu dile getirdi.Eserinde üst başlık olarak kullandığı, Osmanlı arşiv belgelerinden alıntılanan Tezyid-i Varidat ve Tenkih-i Masarifat terimlerinin, II. Abdülhamid dönemi malî politikasının anahtar kavramları olduğuna işaret eden Bölükbaşı, bu politikanın, gelirleri artırmak, giderleri azaltmak şeklinde özetlenebileceğini belirtiyor. Bu politikanın hayata geçirilmesi için de maliye komisyonları kuruluyor. Bir diğer ifadeyle komisyonlar, yaşanan malî sıkıntıları (dış borçların ödenememesi, iflâs etmiş bir hazine, enflasyon gibi) dış güçlerin etki ve müdahalesine maruz kalmadan çözmeyi ve buna dönük reformlar gerçekleştirmeyi hedefliyor. II. Abdülhamid’in “kendine has malî idare tarzının kurumsallaşmış hali” olarak tanımlanan maliye komisyonları, özellikle 1890’lardan sonra sayıca artıyor ve padişahın maliyeyi doğrudan kontrolüne imkân tanıyor. Amacını, Osmanlı İmparatorluğu’nun en kritik dönemlerinden birinde idarede bulunarak, bir yandan savaş ve malî sıkıntılar içindeyken öte yandan ordunun modernizasyonu, eğitim birimlerinin yaygınlaştırılması gibi faaliyetleri yürütmeye çalışan ve sonradan çokça yargılanan II. Abdülhamid’in idare tarzını “anlamak ve anlamlandırmak” olarak belirleyen Bölükbaşı, literatürde baskın yönelim olan, “Abdülhamid’i aklamak ya da karalamak” gibi bir gündeminin olmadığını belirtiyor.Temelde Osmanlı arşiv belgelerine dayanan, gazete ve hatıratlarla da desteklenen çalışma üç bölümden oluşuyor. Birinci bölümde, mevzuubahis komisyonların ilki olan ve malî sahada yabancı etkisine girme korkusunun şekillendirdiği, reform amaçlı Islahat-ı Maliye Komisyonu (1879) ele alınıyor. İkinci ve üçüncü bölümlerde ise sırasıyla 1890 öncesi ve sonrası dönemlerde faaliyet gösteren komisyonlar inceleniyor. 1890 sonrasını öncesinden farklı kılan özellik ise bu dönemde idarede sarayın ağırlığının artmış olmasıdır. Komisyonlar; kuruluş safhaları, yürüttükleri çalışmalar ve ortadan kalkış süreçlerine değinilerek inceleniyor. İlk komisyonun uygulamaları arasında vergilerle ilgili düzenlemeler öne çıkıyor. Bu düzenlemelerle adaletin temini hedefleniyor. Ancak bu amaca dönük uygulamaların (zaptiyelerin vergi tahsilatında yer almaması, iltizam sisteminin kaldırılıp emanet usulünün uygulanması gibi) neticede vergi gelirlerinin düşmesine sebep olduğu gözlenince tekrar eski uygulamalara dönülüyor. Komisyonların faaliyetleri bağlamında ayrıca, ordunun modernizasyonu, maaşların ödenmesi sürecinde yaşanan problemler, eyaletlerdeki malî hareketlerin merkezden kontrolünü sağlayan usûl-i merkeziyet uygulaması, bakaya kalan gelirlerle ilgili olarak uygulanan oran sistemi, borçlarla ilgili önemli bir adım olan tevhîd-i düyûn uygulaması, teçhizât-ı askeriye iânesinin nasıl toplandığı gibi, kimileri ikincil literatürde yer almayan konulara da açıklık getiriliyor. Bunlara ilaveten kitapta II. Abdülhamid döneminin önde gelen simalarına ilişkin bilgiler de yer alıyor. Dönemin fotoğraf mecmualarından komisyon üyelerinin fotoğraflarını da bulan Bölükbaşı kitabında bunlara da yer veriyor.Komisyonların malî istikrarın sağlanmasına önemli katkı sağladıkları, icra yetkisine sahip birimler olarak malî alanda ağırlıklarını hissettirdikleri dile getirildi. Tezyid-i varidat ve tenkih-i masarifat uygulamalarının hassas dengeleri gözetmeyi gerektirdiği, zaten tahsilatın kısıtlı olduğu bir ortamda kesintilerin iyi hesaplanmasının hayatî olduğu vurgulandı. Ancak uygulamalarda, konjonktüre bağlı olarak, planlanan her adımın atılamadığı, pratik şartların hedeflenen noktalara ulaşmayı zaman zaman engellediğine işaret edildi. Bölükbaşı, II. Abdülhamid’in genel idare tarzına ilişkin olarak da, çevresindeki insanlardan hareketle, pragmatik bir politika izlediğinin ortaya çıktığını belirtti.Sorular ve katkılar bölümünde, 1890 öncesi ve sonrası komisyonların birbirlerinden farklı olduğu, ilk dönem komisyonlar reform ve düzenli bir bütçe oluşturmayı amaçlarken, 1890 sonrası komisyonların padişahın maliyeyi doğrudan kontrolüne dönük olduğuna değinildi. Komisyonların ortaya çıkış sürecine ilişkin olarak, bürokrasi yoluyla aşılamayan malî sıkıntının padişahın denetiminde aşılmak istenmesinin etkili olduğu dile getirildi. Komisyonların feshi bağlamında ise, işlevlerini bitirmiş olmaları, komisyon içi anlaşmazlıkların ortaya çıkması veya padişahın isteği üzerine kapatılmaları gibi farklı etmenlerin belirleyici olduğu üzerinde duruldu. Komisyonların Düyûn-ı Umumiye idaresi ile olan ilişkisi tartışılan bir diğer noktaydı. Amaçları itibariyle birbirinin zıddı olan bu iki mekanizmanın ilişki içinde olduğu; komisyonların, Düyun-ı Umumiye idaresine para veya kısa vadeli kredi talepleriyle başvurduğu ifade edildi.