Osmanlı Aydınları ve Sosyal Darwinizm
Medeniyet Araştırmaları Merkezi’nin Sekülerleşme üst başlığıyla yaptığı toplantılar dizisinin Mayıs ayı konuğu Dr. Atila Doğan’dı. Doğan’ın Marmara Üniversitesi’nde Prof. Füsun Üstel danışmanlığında hazırladığı doktora tezinin kitaplaşmış hâli olan Osmanlı Aydınları ve Sosyal Darwinizm başlıklı çalışması dinlendi ve zengin tartışmalarla konunun farklı cephelerine de dikkat çekildi.Çalışmasının başlangıç süreci hakkında bilgi veren Doğan, Şükrü Hanioğlu’nun Dr. Abdullah Cevdet hakkında yaptığı önemli çalışmada, Osmanlı aydınlarının dönemin sosyal Darwinist fikirlerinden etkilendikleri fakat bunun yeterince bilinen bir konu olmadığı tespitinin kendisinin araştırmaya adım atarken dikkate aldığı hususlardan birisi olduğunu belirtti. Çalışmanın yazım sürecinde misafir araştırmacı olarak bir yıl süreyle bulunduğu Princeton Üniversitesi’nde Şükrü Hanioğlu ile konu hakkında fikir alışverişi imkânı bulduğunu da sözlerine ekledi. Araştırmaları ilerledikçe, zannedilenden çok daha erken bir vakit olan 1850’lerle birlikte sosyal Darwinist ve maddeci felsefelerin Osmanlı aydınlarının dünyasına sirayet etmiş olduğunu gördüğünü belirtti. Böylece çalışmanın yazımı sırasında bu tür bir ‘erken’ etkilenmenin Osmanlı aydınları üzerindeki sirayetinin genişliğini tespit etmenin zorluklarından bahsetti. Doğan kendi araştırmasının zorunluluklar nedeniyle, dönemin Batıcı aydınlarında bu fikrin etkilerini araştırmaya doğru evrildiğinden bahsetti.Dr. Doğan, Osmanlı aydınları üzerindeki sosyal Darwinist etkinin tek boyutlu ve tek katlı olarak sadece Darwin üzerinden araştırılmasının hatalar içeren bir yaklaşım olacağını; esas olarak 19. yüzyıl maddeci akımlarının etkilerinin farklı toplumlardaki algılanma ve kullanılma şekillerine dikkat edilmesi gerektiği belirtti. Doğan, İngiltere, Fransa, Rusya, Almanya gibi farklı ülkelerdeki eğilimlerin de genel bir özetini yaptı. Özellikle Darwin’in içinden çıktığı İngiliz toplumundaki evrimci görüşün yaygınlaşmasının sebepleri üzerinde durdu. Buradan hareketle, özellikle Osmanlı’da Alman filozof Ludwig Büchner’in Kraft und Stoff (Madde ve Kuvvet) adlı eseriyle Ernst Haeckel’in Monism (Vahdet-i Mevcut) adlı kaba maddeci düşüncelerinin de sosyal Darwinizm ile paralel biçimde dönemin hemen hemen tüm aydınlarını etkisi altına aldığını görebileceğimize değindi. Temel araştırma sorunlarından birisi bu noktada belirmekteydi: Neden Osmanlı aydınları madde, kuvvet, yaratıcı tekâmül, doğal ayıklanma, ilerleme, zayıflık, doğalcılık gibi eğilimlere bu kadar kıymet biçmekteydiler? Rusya’da doğada dayanışma olduğu konusunda bir felsefe Kropotkin tarafından geliştirilip entelektüel kamuya mal edilirken, Osmanlı aydınları geleneksel öğretilerden ciddi bir kopuşu göze alarak tabiatta çatışma olduğu fikrini nasıl bu kadar kolay benimseyebildi?Dr. Doğan bu sorunun cevaplarının kudretli bir imparatorluğun adım adım dağılmasının aydınlarda yarattığı çaresizlik ve kederin, eğer güçlü olan hayatta kalıyorsa, Osmanlı’nın da bu gücü temerküz edebileceği çözümlerde araması gerektiğiyle ilgili dönemin mantığında aranması gerektiğini belirtti. Osmanlı aydını güçlü olanın zayıf olanı adım adım ele geçirdiğini kendi tecrübesiyle idrak etmekteydi. Sosyal Darwinist ve kaba maddeci yaklaşımlar ise bu durumu doğalcı bir felsefe içinde açıklamaktaydı. Bu açıklama Osmanlı’da, dönemin şartlarıyla da birleşince bazı ırkçı yaklaşımların temellendirilmesine kadar giden bir kabullenmeye mazhar olmuştu. Ahmet Mithat Efendi, Bedî Nûri, Beşir Fuat, Dr. Abdullah Cevdet, Âsaf Nefî, Ahmet Şuâyıp, Dr. Rıza Tevfik, Cenap Şehabettin gibi münevverler farklı düzey ve yoğunluklarda bu söyleme sahip çıkarak içinde bulundukları şartları izah etmeye ve gidişatı buna göre yorumlamaya çalışan aydınlardı. Özellikle askerî tıbbiye, tıp okulları, askerî rüştiyeler gibi resmi eğitim kurumlarında bu görüşler sahiplenilmişti. Güçlü olanın zayıfı alt ettiği bir dünyada, “devleti kurtarmanın çaresi” daha güçlü olmaktan geçiyordu, çünkü bu tabiatın bir ‘kanunu’ydu. Biyolojik Darwinizm Osmanlı aydınlarınca sosyal bir Darwinizm olarak da okunmaktaydı. Dr. Doğan bu eğilimin genel itibariyle dönemin resmini yansıttığını ve Osmanlı aydınlarının dönemin Avrupa’sındaki maddeci felsefelere kayma yönündeki eğilimiyle de ciddi bir paralellik içinde olduğunu belirtti.Dr. Doğan’ın sunumu, katılımcıların Çin, Japonya, Avrupa ülkelerindeki benzer tartışmalardan ve Doğan’ın eserine almadığı diğer bazı Osmanlı aydınlarından verdikleri örneklerle zenginleşti ve bir buçuk saatlik zevkli bir tartışma olarak neticelendi.