Arzu ve Hakikat Arasında: Modern-Geleneksel Dikotomisinin “Asmalı Konak” Örneğinde Anlatı Çözümü

Paylaş:

Tezgâhtakiler Tez/Makale sunumlarının Kasım ayı konuğu Zeynep Feyza Akınerdem idi. Boğaziçi Üniversitesi S.B.E. Sosyoloji Anabilim Dalı’nda hazırlanan “Arzu ve Hakikat Arasında: Modern-Geleneksel Dikotomisinin Asmalı Konak Örneğinde Anlatı Çözümü” başlıklı yüksek lisans tezini sunan Akınerdem, başlıkta yer alan hakikat kelimesinin doğru/luk şeklinde anlaşılması gerektiği tashihiyle konuşmasına başladı.Etnografik yöntemle verileri toplanan tezin ana sorunsalı, görsel bir ‘metin’ olarak ele alınan Asmalı Konak’ın nasıl kodlandığı ve bu kodların izleyiciler tarafından nasıl çözüldüğü şeklinde belirlenmiş. Metnin kodları, yapısal özellikler olarak belirtilen, görsellik, tür ve anlatı unsurlarıyla birlikte çözümlenmeye çalışılmış. Metin kodlarının izleyiciler tarafından nasıl çözümlendiği ise, sosyo-ekonomik konumu ve eğitim düzeyi yüksek bir grup örneklem alınarak, 30-50 yaş arası kadınlardan oluşan 4 odak grup üzerinden araştırılmış. Yönlendirme olmaksızın, doğal sohbet ortamında, yüz yüze toplu görüşmelerle, Asmalı Konak ‘metni’nin izleyici tarafından nasıl algılandığı, kodlanan mesajın çözümünün izleyiciler tarafında nasıl yapıldığının tespiti hedeflenmiş.Metnin kodları çözümlenirken başvurulan bir unsur olarak görsellik, iç ve dış mekân özellikleriyle tahlil edilmiş ve Ayşe Öncü’ye referansla görsel bir metin olarak Asmalı Konak, “Doğu” kategorisinde ele alınmış. Bu kategorileştirmeye gerekçe olan görsel özellikler ise, dış mekân (uçsuz bucaksız uzanan boş ve engebeli araziler, karakterlerin bu uçsuz bucaksız arazide uzaklara baktığı sahneler, lüks arabaların hızlı bir şekilde boş araziyi yararak gittiği sahneler) ile iç mekân (geniş aileyi barındıran eski/tarihî büyük konak) temsillerinden kaynaklanmaktadır. Görsellik analizinde Doğu dizisi kategorisine yerleştirilen Asmalı Konak, tür açısından ise melodram kategorisinde ele alınıyor. Televizyon dizilerinin literatürde Soap Opera/Pembe ve Melodram olarak tasnif edildiğini belirten Akınerdem, bu iki dizi türünü şu şekilde açıkladı:Merkezî bir konunun olmadığı anlatıda bütün olayların özel alan etrafında dönmesi ve alt-anlatılarla sonsuza dek uzayabilmesi pembe dizilerin en temel özellikleridir. Asmalı Konak’ın bir anlatı türü olarak içinde değerlendirildiği melodramlar ise, 19. yüzyılda ortaya çıkan ve bireyin, merkezî konumu işgal ettiği, duygusallık motiflerinin merkezî özellikleriyle iyi ile kötünün çatışmasını ve çatışmayı çözen bir kahramanı gerektirir. İyi ve kötü toplumsal olana aittir ve melodramlar bu çatışmayı bir sonuca bağlayarak izleyiciye yol göstericiliğe soyunurlar. Gerçekte trajik, yani çözülemeyen bir boyut kazanan çatışmalar, melodramlar aracılığıyla nihai noktada temsilî bir çözüme kavuşturulur. Akınerdem’e göre, Asmalı Konak dizisi de böyle bir anlatıdır.Akınerdem bu sorunu, post-kolonyal toplumsal çözümlemedeki kavramsal ağı işe koşarak açıkladı. Akınerdem’e göre, ister basılı ister görsel bir metin olsun melodramda içkin karşıtlığın (iyilik-kötülük gibi) analizi ve anlamlandırılması farklı teorik çabaların konusu olmuştur. Toplumsal pratiklerin ancak Batı’yla ilişkili olarak anlaşılabildiği ve anlamlandırılabildiğinin varsayıldığı post-kolonyal teori de, bu tür sorunları açıklayan kavramsal çerçeveler geliştirmiştir. Kolonyal tecrübeyi yaşamasına bakılmaksızın, karakter itibariyle post-kolonyal toplumların (buna Batı-dışı toplumlar demek de mümkün) çözülmesi gereken en önemli çatışmalarından biri modern-gelenek ikiliğinin trajik çatışmasıdır. Akınerdem’in ifadesiyle, bu trajik, bir başka deyişle çözülemeyen çatışma durumu, ancak televizyon dizilerinde melodrama dönüştürülerek çözülebilir bir temsiliyete kavuşturulduğu için bu tür metinler (diziler) ilgi görmektedir. Post-kolonyal analizde bu tür toplumların bireyleri, bir yandan görsel eğlence ihtiyaçlarını da karşılayan bu trajedinin çözümünü bir metinde tüketirken, neyi arzuladığını ve hayal ettiğini düşünme imkânını da bulur (buna neyi “hayal ve arzu ettiğini düşündürtme fırsatı” da denilebilir).Asmalı Konak dizisi analiz edilirken başvurulan önemli bir kavram da kırılmadır. Önemli antropolog Victor W. Turner’ın “toplumsal süreçlerin, düzenini/harmonisini yitirdiği/kaybettiği durumlar” olarak tanımladığı kırılma kavramı, dizinin içerik ya da anlatı analizinde toplumsala ait, çözülemeyen problemlerin tespiti için bir başvuru kaynağı gibi gözükmektedir. Zira Akınerdem, Asmalı Konak’ın anlatı özelliklerini belirlemeye çalışırken tam da bu kırılma kavramına gönderme yaparak çözümlemesini yapmaktadır: Bahar ile Seymen ve Ali ile Sümbül karakteriyle temsil edilen tutkulu aşk meselesimodern-gelenek karşıtlığının ya da toplumsal kırılmanın metindeki temsilleridir. Her ne kadar sunumun girişinde milliyetçi tahayyül ile bir ilişkilendirme yapıldıysa da, bu kırılmaların temsiliyeti ve bu tür basılı veya görsel üretimler, Türkiye ya da Batı-dışı toplumların tahayyülünü besleyen önemli metinlerdir.Metinde, doğal ve karşı konulamaz bir güç olan aşkı simgeleyen Bahar modern olanı, biçimlendirilen, toplumsal olan ve bu toplumsal olanın dayattığı sorumluluğunu üstlenen Seymen karakteri ise geleneği temsil etmektedir. Her ne kadar bu çatışma, iyi ile kötülüğün çatışması olarak kodlanmamışsa da, modernliğin normatif tazammunlarını doğal olarak sunmaktadır. Sunumda kırılma kavramı ile açıklanan iki önemli nokta şudur: Bahar karakteri ile geleneğe eklemlenen bir aşk kurgulanırken, Sümbül ile Ali’nin aşkında gelenek modern olana eklemlenir; yani kırılmaneticelendirilir.İzleyiciler ile yapılan görüşmelerde ortaya çıkan algı durumu ise sunumda iki düzlemde aktarıldı: Birincisi, kurgunun gerçek gibi, sebep-sonuç bağlantılarıyla gerçeğe göre yapılandırılmasından kaynaklanan ve dizinin tarihsel bir metin gibi gerçeklik ve tutarlılık beklentisi ile izlenmesiydi. İkinci düzlem ise, arzu ve beğeni odaklı okumalardı. Doğru ve gerçeğe dolayısıyla değerlere aykırı bulunsa da içten içe modern olanın lehine yapılan tercihle arzu ve beğeni ekseninde dizi karakterleriyle özdeşim kurulması, araştırmada ortaya çıkan önemli bir boyut idi. Akınerdem’in dikkat çektiği ve önemsenmesi gereken önemli bir nokta da, modernliğin normatif içerimlerinin medya metinlerinde olayların doğal sebebi ve sonucu olarak temsil edilmesidir. Asmalı Konak dizisi üzerine yapılan bu çalışmanın benzerleri, kültürel metinlerin doğallığında var olan normatifliğin ortaya çıkarılmasına da katkı sağlayacaktır. Ayrıca Akınerdem’in antropolog Turner’ın analizini başarıyla kullanması da belirtilmesi gereken bir diğer önemli noktadır.Son olarak, Akınerdem’in ifadesiyle, “Bundan sonra tartışılması gereken, aslında modernitenin nasıl bir normatif alan oluşturduğu ve bu alanda ne türden güç ilişkilerinin iş gördüğü meselesi”nin bu tür kültürel metinlerde çözümleyerek ortaya konulmasıdır.

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir