Bir Hükümet Mentalitesi Olarak Türkiye’de Güvenlik
Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde görev yapan Yard.Doç. Dr. Tuncay Kardaş, İngiltere’de University of Wales’de savunduğu doktora tezini, Tezat toplantıları çercevesinde bizlerle paylaştı. Eleştirel güvenlik çalışmalarında önde gelen bir okul olan University of Wales, Aberswyth’i “Security Governmentality in Turkey” (Bir Hükümet Mentalitesi Olarak Türkiye’de Güvenlik) başlıklı tezini çalışmak için en uygun yer olduğu için tercih ettiğini söyleyerek konuşmasına başlayan Kardaş, 28 Şubat sürecinde Türkiye’de yaşanan gelişmeleri Foucault’un governmentality (hükümet mentalitesi) kavramsallaştırması çerçevesinde tartıştı. Osmanlıdan beri ülkede yönetimi kontrol etmek amacıyla bir güvenlik söylemi üretildiğini ve bunun son dönemde de benzer bir söylem çerçevesinde toplumun kontrol ve discipline edilmek istendiğini belirten Kardaş, 28 Şubat döneminde üretilen söylemin başörtüsü ve eğitim üzerinden bir eleştirisini yaptı. Uygulanan bu stratejinin büyük ölçüde başarılı olduğunu iddia etti. Sunumun ilk kısmında detaylı bir şekilde governmentality kavramsallaştırmasını anlatan Kardaş, daha sonra bunu kendi tezine nasıl uyguladığını anlattı. Elitler tarafından üretilen söylemin, nasıl bir iktidar aracı olarak kullanıldığının detaylı örneklerini sıraladı. Sunumun ardından gerçekleşen tartışma bölümünde ise Kardaş’a yöneltilen sorular arasında alternatif kavramsallaştırma önerileri dikkat çekti. İsmail Yaylacı, ele alınan konunun açıklanmasında Foucault’un governmentality kavramsallaştırması yerine Gramsci’nin hegemonya kavramsallaştırmasının daha uygun olacağına vurgu yaptı. Yine Kardaş’ın tezinde iddia ettiğinin aksine, 90’ların ikinci yarısında üretilmeye çalışılan güvenlik söyleminin başarılı olamadığı düşüncesi katılımcılar tarafından dile getirildi ve AB süreci ile yaşananlar ve 2002 seçimlerinde gerçekleşen tasfiye buna örnek olarak gösterildi. Siyaset Biliminde çokça kullanılan bir kavramın Türkiye siyasetinin bir dönemine uygulanmasının ele alındığı bu Tezat toplantısı teori ile pratiğin beraberce tartışıldığı ve uluslararası ilişkiler teorisi ile siyaset felsefesinin kesiştiği bir düzlemde gerçekleşmesi yönüyle de oldukça verimli oldu.