Uluslararası Sermaye ve Osmanlı Maliyesi
Son dönem Osmanlı malî ve iktisadî tarihi üzerine çalışmalar yapan Hüseyin Al, Bir Kitap Bir/Yazar programına Şubat ayında konuk oldu. Programda, Al’ın, Osmanlı Bankası yayınlarından çıkan Uluslararası Sermaye ve Osmanlı Maliyesi adlı kitabı çerçevesinde Osmanlı maliyesinin uluslararası sermaye ile olan ilişkisini tartıştık.Al, Osmanlı’nın Kırım Savaşı sırasında aldığı borçları incelediği bu çalışmasını, yabancı komiserlerin yabancılardan alınan krediler üzerindeki kontrol mekanizması Osmanlı’nın daha sonraki yıllara ait borçlanma süreçlerinde de benzer bir nitelik taşıyor muydu, XIX. yüzyılda uluslararası finans piyasalarından borçlanan diğer ülkelerde buna benzer ağır şartlarla borçlanmalar söz konusu muydu, Osmanlı borçlanması diğer ülkelerle karşılaştırıldığında nerede durmaktaydı, Osmanlı’nın borçlanma koşulları görece daha ağır ya da daha hafif miydi, gibi dikkati çeken sorular bağlamında ele almaktadır.Araştırmasında gerek Türkiye’deki gerek yurtdışındaki -özellikle Osmanlı borçlarına dair bilgi içeren İngiliz Parlamentosunun yayımladığı- arşiv kaynaklarından yararlanan; diğer ülkelerin borçlanma koşullarına ait bilgilerin toplanmasında ise yabancı dillerde yayımlanmış pek çok dergi ve gazete tarayan Al, birincil kaynakların dışında, konuyla ilgili teorik kısımlarda, ikincil kaynakları da yoğun olarak kullanmaktadır.Öncelikle, XIX. yüzyılda yatırımcıların hangi kriterlere göre ülke tahvillerine para yatırdıkları sorusunu mercek altına yatıran Al’a göre, Osmanlı özelinde düşünüldüğünde borçlanmalar, spekülatif bir ülke konumunda bulunan Osmanlı için oldukça zor şartlarda yürüyen bir süreçtir. Bu noktada XIX. yüzyılda yatırımcıların, yatırım kararlarını nasıl aldıkları sorusu, devlet borçlarının tarihini incelemeyi gerektirmektedir.Burada, yatırımcıların bilgi edinme kanalları ile yatırım kararı verilirken bilgi edinme süreçlerinde ortaya çıkabilecek asimetrik bilgi problemi ayrıca önemlidir. Nitekim, ülkeler çoğunlukla borçlanmaya çıktıklarında malî durumlarını olduğundan iyi göstermektedirler. Böyle bir spekülatif durumda yatırımcıların imdadına çeşitli aracı kişi, kurum, finans içerikli süreli yayınlar ya da el kitapçıkları yetişmektedir. Yine bu dönemde ülke riskinin belirlenmesi yatırımcıların karşılaştıkları mühim zorluklardan biridir. Bu hususta, yatırımcıların esas alabilecekleri tek referans noktası aracı kişi ya da kuruluşların itibarı ve kredibilitesidir.Ülkelerin risk derecelendirmesine yönelik XIX. yüzyıl sonlarında yapılan çalışmaya göre Osmanlı Devleti’nin, aşırı ve yüksek faizle borçlanan devletler arasında yer aldığını belirten Al, Osmanlı tahvillerinin marjları, trendleri, tahvil fiyatlarının yükseliş ve düşüş nedenleri ve devlet borçlanmaları ile uluslararası politika üzerinde de durmaktadır.Al’a göre, devlet müdahaleleri piyasa mekanizmasını aksatan bir süreçtir. Çünkü bu, bazı ülkelerin daha rahat veya daha düşük faiz oranıyla borçlanmalarını engellemiştir. Örneğin Osmanlı Rusya ile savaşırken, bu ülkenin müttefiki Fransa’dan borç talep etmiştir. Rusya Fransa’ya, ancak Ermenilere bir kısım haklar tanıması karşılığında Osmanlı’ya borç verebileceğini bildirmiştir.Öte taraftan, borçlanma şartları karşılaştırıldığında ülkeler arasındaki en büyük benzerlik her ülkenin en muteber kaynaklarını teminat göstermesidir. Borçlanan ülkeler bu yolla daha fazla yatırımcıyı çekmeyi hedeflemektedirler. Osmanlı Devleti’nin ilk dört borçlanma sürecine bakıldığında, en az sıkıntının 1854 yılındaki borçlanmada yaşandığı görülmektedir. Burada, Mısır’dan alınan verginin teminat olarak gösterilmesi borcun alınmasında kolaylık sağlamıştır. 1855 yılında küçük çaplı sayılabilecek bir sorun söz konusudur. Osmanlı’nın faiz ödemesini geciktirmesi İngiliz Parlamentosunda soruşturma konusu edilecek boyuta gelmiş, ancak pazarlıklar sonucunda bu mesele de aşılmıştır. Osmanlı, borçlarını ağır aksak da olsa geri ödeyebilmiş ve 1875’e kadar -Latin Amerika ülkeleri veya Yunanistan’a nispetle- borç ödemelerinde ciddi bir darboğaza girmemiştir.Ancak yine de, hem yatırımcılar hem de borçlanan Osmanlı Devleti açısından bu süreç zorlu ve her iki tarafın da zaman zaman zarar ettiği bir süreç olmuştur. Osmanlı açısından bakıldığında ülke kredibilitesinin düşüklüğü, yatırımcıların Osmanlı Devleti hakkındaki bilgilerinin yetersizliği, kamu maliyesine yönelik göstergelerin uzun aralıklarla yayınlanması ve Osmanlı hakkındaki mevcut önyargılar devletin kredi çekmesini güç hale getiren faktörlerdi. Krediler belli çekincelerle verildiği için, Osmanlı nispeten yüksek faiz oranlarıyla ve ekstra teminatlar göstermek suretiyle borçlanmayı gerçekleştirebiliyordu. Borçlanma sürecinde Osmanlı tahvillerine yatırım yapanların da mağduriyeti görülmektedir. Özellikle, devletlerin borçlarını ödeyemedikleri durumlarda, yaptırım gücü ve uluslararası geçerliliği olan yasal kodların ve mahkemelerin bulunmaması, yatırımcıların karşılaştıkları en büyük zorluk olarak zikredilebilir. Böyle bir durumda yatırımcılar, haklarını gözetebilmek adına kendi ülkelerinin hükümetlerinin kapısını çalmakla beraber hükümetlerin o dönemde mevcut dış politik konjonktür üzerinden geliştirdikleri politikalar, yatırımcıların menfaatleriyle kimi zaman örtüşmediği için zararlarını karşılamaları mümkün olmuyordu.Al’ın bu çalışması yaklaşık 25 yıllık, günlük bazda Londra’da işlem gören tahvillerin fiyatlarını veren bir databasei içermesi bakımından da sahasına önemli bir katkı sağlamaktadır. Zira tahvil fiyatları özellikle günlük olayları takip etmede ve fiyatları düşüren veya yükselten iç ve dış etkenleri sorgulamada önemli bir göstergedir.