Almanya’da İslâm Din Dersi: Talepler Uygulamalar Tartışmalar
Medeniyet Araştırmaları Merkezi tarafından tertip edilen Dîvan toplantılarınınEylül ayındaki konuğu Dr. Yaşar Sarıkaya “Almanya’da İslâm Din Dersi: Talepler, Uygulamalar, Tartışmalar” başlıklı çalışmasını katılımcıların bilgisine sunarak, katkı ve tartışmalarına açtı. Sarıkaya, 2.2 milyonu Türk olmak üzere 3 milyondan fazla Müslüman’ın yaşadığı Almanya’da ilk ve orta dereceli okullara giden Müslüman öğrenci sayısının 800.000 civarında olduğunu belirterek konunun önemini ortaya koydu. Almanya’da anayasada yer alan dinsel cemaate dayanan din dersi, eğitim-öğretimin bir parçası olarak ders programlarında yer aldığından, Müslüman çocuklar için de kendi dinlerini öğrenebilecekleri bir İslâm din dersinin, 1970’li yılların sonlarından itibaren din, eğitim ve siyaset gündemine girmeye başladığını söyleyen Sarıkaya, aradan geçen çeyrek asırdan sonra ve bu zaman zarfında dile getirilen talepler ve yapılan hukukî, siyasî ve pedagojik tartışmalar sonunda artık hemen herkesin, okullarda İslâm din dersi verilmesi gerektiği noktasına geldiği tespitinde bulundu. Bugüne gelindiğinde İslâm din dersinin anayasa ve eyalet yasaları çerçevesinde okullarda verilip verilemeyeceği tartışmaları büyük ölçüde geride kalmış olup, artık ders programları, ders kitapları, öğretmen yetiştirme gibi mahiyetle ilgili sorular ağırlık kazanmış bulunmaktadır.Almanya’da İslâm din dersi, henüz teşekkül dönemini yaşamakta olduğundan, konu hakkında sürekli bir değişim ve gelişmenin var olduğunu belirten Sarıkaya, yaptığı çalışmada Almanya’da din dersinin statüsünü, İslâm din dersinin tarihi gelişimini, bugünkü durumunu, mevcut uygulamalar ile tartışmaları, en son bilgiler ışığında ele aldığına dikkat çekti.Almanya’da din dersinin yasal dayanağı, Alman Anayasası’nın 7. maddesidir. Adı geçen maddenin 3. fıkrası, din dersinin ilk ve ortaöğretim okullarının ders programlarında yer alan bir ders olduğunu; dersin, devletin denetim hakkı saklı kalmak kaydıyla dinsel kuruluşların temel ilkeleri ile uyuşum içinde verilmesi gerektiğini hükme bağlar. Devlet dersin içeriği, kapsamı ve konularına tarafsızlık ilkesi gereği karışmaz; bu yetkiyi dinî cemaatin sorumluluğuna bırakır. Dinî cemaat, dersi kendi inanç ilkeleri çerçevesinde verir; tarafsız olmak ya da sadece bilgi vermekle mükellef değildir.Almanya’da anayasanın öngördüğü anlamda din dersi Katolik ve Protestan öğrenciler için ayrı ayrı verilmektedir. İslâm din dersi konusunda ise hukukî tartışmalar devam etmektedir. Bugüne kadar -Berlin Eyaleti’nde faaliyet gösteren Islamische Föderation istisna- hiçbir Müslüman cemaate, çeşitli nedenlerle, dinîcemaat statüsü verilmediğinden anayasanın tanımladığı çerçevede bir İslâm din dersi henüz söz konusu değildir.Yetmişli yıllardan itibaren örgütlenme ve faaliyet düzeyleri artmaya başlayan Almanya’daki göçmen Müslüman cemaatler, camilerde Kur’an dersleri vermeye başladıktan sonra konu Alman kamuoyunun gündemine gelmiştir. “Koranschule”nin yani bahsettiğimiz Kur’an kurslarının gittikçe, küçük çocukların dayakla eğitildiği, rahle önlerinde dizüstü çökertilerek okutulduğu, kendilerine anlamadıkları duaların ezberlettirildiği, aşırı din anlayışlarının endoktirine edildiği olumsuz bir mekân olarak anılması yaygınlık kazanmıştır. Daha sonra bu olumsuz sıfatlara, Müslümanların Alman toplumuna uyumuna engel olma nitelemesi eklenmiştir.Bireysel düzeyde dile getirilmeye başlanan, daha sonra örgütsel anlamda girişimler haline gelen ve 90’lı yıllarda ise çatı örgütlerce sahiplenilerek Alman makamlarına iletilmeye başlanan İslâm din dersi talebini, Kuzey Ren Vestfalya’da resmî olarak gündeme getiren ilk kişi, Islamisches Weltkongress adlı bir kuruluşun temsilcisi olan Boşnak kökenli Alman Müslüman M. Salim Abdullah’tır. Abdullah 1978’de, o dönemin aktif örgütlerinin desteğini alarak Müslüman velilerle yaptığı bir anketin sonucunu Eğitim ve Kültür Bakanlığı’na sunmuştur. Bu anketin önemli sonuçlarından biri, ebeveynlerin okullarda kendi çocukları için din dersi istediğidir. Bunun üzerine ilk resmî girişimler Kuzey Ren Vestfalya’da başlatılmıştır. Aralık 1979’da bu amaçla Soest’ta bir çalışma grubunun oluşturulması kararlaştırılmıştır. 1987-89 arası anadil dersleri kapsamında İslâm din dersi (Türkler için Türkçe, Araplar için Arapça olarak) bazı okullarda deneme mahiyetinde verilemeye başlanmıştır.Hamburg Eyaleti ise din dersi yerine dinlerarası din dersi (interreligiöse Religionsunterricht) adında çokdinli bir ders tercih ederken, Brandenburg eyaleti, din dersi yerine din ve ahlâk bilgisi vermekle sınırlı bir derse izin vermiştir.Kuzey Ren Vestfalya eyaleti ise meseleyi, anayasaya sadakatleri konusunda tereddüt edilen Müslüman cemaatlerin eline teslim edilemeyecek kadar önemli olarak değerlendirmektedir. Diğer eyaletler de aşağı yukarı aynı görüştedir. O halde bu iş, din dersini cemaatin aktif katılımı koşuluna bağlayan anayasa hükmü çerçevesinde nasıl çözülecektir? Bölük pörçük, temsil güçleri bilinmeyen Müslüman cemaatleri muhatap almak şu aşamada mümkün olmadığı görüşünden hareket ederek, niyetleri ve faaliyetleri hakkında tereddütsüz güven duyulan ve temsil gücü olan Müslüman bir cemaat çıkıncaya kadar, bu işi devlet üstlenmesi gerektiği yönünde bir görüş ve uygulama meydana gelmiş durumdadır. Dolayısıyla Alman Anayasası’nın tanımladığı din dersi kategorisinde karşılığını bulan bir İslâm din dersi uygulaması henüz mevcut değildir. Bununla beraber son yıllarda Baden-Württemberg, Rheinland-Pfalz, Bavyera ve Niedersachsen eyaletleri bir ara çözüm üzerine inşa edilen projeleri denemeye başladılar. Muhatap dinî cemaat olarak, Müslüman cemaatleri temsilen kurulan üst bir danışma kurulunun, sınırlı oranda ve sadece danışma mahiyetinde de olsa projelere katılımı sağlanmıştır.Farklı isimler altında uygulanan İslâm din dersi projelerin hepsinin organizasyonu, programı, araçları ve amaçları hemen hemen aynıdır:1. Ders dili Almancadır.2. Yönetim ve denetim eyalet eğitim (ve kültür) bakanlığınındır.3. Müfredat ve program, devletin denetiminde hazırlanmaktadır.4. Öğretmenler devlet tarafından seçilmekte ve görevlendirilmektedir.5. Hiçbiri Alman Anayasası’nın tanımladığı statüye tam manasıyla sahip değildir.6. Resmî olarak dile getirilen amaçlar ise şunlardır:• Dinlerarası diyalog ve hoşgörü• Alman toplumuna uyuma katkı• Almanca bilgisini geliştirmekBu ana amaçlar konusunda Alman politikacılar, eğitimciler, hukukçular ve teologlar arasında adeta bir mutabakat vardır. Bununla beraber bu amaçlara ek olarak gündeme getirilen başka beklentiler de vardır. Bunlar arasında özellikle siyasetçilerin dile getirdikleri, Kur’an kursları ve camilerin çocuklar üzerindeki etkisini kırmak en dikkat çekenidir. Bu projelerden bir diğer beklenti ise, ki bu özellikle bazı siyasîler tarafından dile getirilmektedir, İslâm din dersinin Türk ve Arap İslâm anlayışlarından arındırılmış bir Alman İslâmı’nın (Deutscher Islam) oluşumuna aracılık etmesidir.Dr. Sarıkaya sunumunun sonuç bölümünde ise Almanya’da son yıllarda uygulamaya konulan İslâm dersi projelerinin hiçbirinin, bu ülkenin anayasasının tanımladığı manada tam bir din dersi statüsüne sahip olmadığını ve Alman Anayasası’nın öngördüğü bir İslâm din dersinin kısa vadede konulma ihtimalinin de şu aşamada zayıf olduğunu belirtti. Toplantı dinleyicilerin soru ve katkılarıyla sonuçlandı.