Hatıralarla Yakın Tarih-3: Şeyhülislâm Cemaleddin Efendi’nin Siyasî Hatıraları
Hatıralarla Yakın Tarih okumalarının üçüncü kitabı Şeyhülislâm Cemaleddin Efendi’nin Siyasî Hatıralarım isimli eseriydi.1848 doğumlu olan Cemaleddin Efendi hem anne hem de baba tarafından soylu bir ailenin çocuğudur. 24 yaşında memuriyete başlar, 31 yaşında atandığı Meşihat Mektupçuluğu görevinde yaklaşık 13 yıl kalır. Bu vazifeden sonra direk şeyhülislâmlığa atanır. İlmiyede kendisinden daha kıdemli kimseler olduğu halde Sultan Abdülhamid’in tercihiyle bu makama yükselir.Padişahın güvenini o kadar kazanmıştır ki 17 yıl aralıksız bu makamda kalır. Hatta padişah onu bir ara sadrazam yapmayı bile düşünür. Sonunda İttihat ve Terakki’yle olan sürtüşmesinden ötürü padişahın her türlü ısrarına rağmen sağlık sorunlarını bahane ederek emekliye ayrılır.Meşrutiyet taraftarı olan Cemaleddin Efendi, meşrutiyetin ilanı sırasında halkın coşku ve heyecanına ortak olur. Kanun-i Esasi’ye bağlılık konusunda o kadar hassastır ki II. Meşrutiyeti ilan eden hatt-ı hümayunda yer alan “harbiye ve bahriye nazırlarının padişah tarafından seçilmesi”ni öngören maddeye şiddetle karşı çıkar. Padişahtan, meşrutiyeti tekrar askıya almayacağına dair Kur‘an’a el basarak söz alır. Avrupa hayranlığı da dikkat çeken Cemalettin Efendi’nin bu durumunu şu ifadeleri açıkça ortaya koyar: “… medeniyet feyzini kendilerinden aldığımız erdemli uluslar …”Cemaleddin Efendi sadece şeyhülislâmlığa gelen meselelere cevap vermekle yetinmez, askerî, siyasî, iktisadî vb. her türlü ülke meselesine dair kanaatlerini heyet-i vükelada dile getirir. Sultan Abdülhamid’in Cemaleddin Efendi’nin onayı olmayan hiçbir kararı imzalamayacağını bildirmesi, onun kanaatlerini önemli kılar.Cemaleddin Efendi’nin hatıratı, II. Meşrutiyet’ten Balkan savaşlarının bitimine kadar geçen süreçteki siyasî olaylara dairdir. İttihat ve Terakki’ye karşı açıkça cephe alan Cemaleddin Efendi bir yandan onların yaptıkları hataları ortaya koyarken, bir yandan da İttihat ve Terakki tarafından, gelinen kötü noktanın yegâne sorumlusu olarak görülen ve bundan dolayı yargılanmalarına karar verilen dönemin sadrazamları Gazi Ahmed Muhtar Paşa ve Kamil Paşa’yı aklamaya çalışır.Cemaleddin Efendi İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Meşrutiyet ve Kanun-i Esasi’ye bağlılık hususunda bile samimi olmadığını düşünür. Ona göre, Meşrutiyet ve Kanun-i Esasi’nin koruyucusu olarak görülüp Osmanlı toplumu tarafından yüceltilen İttihat ve Terakki Cemiyeti, Meşrutiyet’in ilanından altı ay sonra Kanun-i Esasi’ye aykırı yollara tevessül ederek sadrazam Kamil Paşa’ya el çektirmiş ve böylece Meşrutiyet’e ilk darbeyi vurmuştur. Üstelik cemiyet mensupları birçok konuda kanunların dış biçimini korumakla birlikte aslında kanunların özüne aykırı keyfi uygulamalara imza atmışlardır.Cemaleddin Efendi Yemen, Havran, Kerek, Arnavutluk gibi bölgelerde çıkan isyanların da İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin hatalarından kaynaklandığını savunur. Trablusgarp’ın kaybedilmesinin yegâne sorumlusu da İttihat ve Terakki’dir. Bölgedeki birliklerin ve mühimmatın başka yerlere kaydırılması bölgenin adeta İtalyan’lara teslim edilmesi anlamına gelir.Cemaleddin Efendi’ye göre Arapların Osmanlıya karşı cephe almasının arka planında da, Arap bölgelerinde yer alan mahkemeler tarafından verilecek ilamların öncekilerin aksine Türkçe yazılmasına dair emirler verilmesi gibi hatalar vardır. Balkan devletlerinin ittifak yapıp Osmanlı’ya savaş açmasında ve savaşın bozgunla neticelenmesinde de İttihat ve Terakki’nin önemli payı vardır. Cemaleddin Efendi sonuç olarak İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin bariz hataları olmasaydı başta Balkanlar olmak üzere birçok yerin kaybedilmeyeceği kanaatini serdeder.