Küreselleşme: Medenileştirici mi? Yıkıcı mı?
Küresel Araştırmalar Merkezi’nin 2009 yılındaki ilk konuğu Kitap/Makale Sunumları kapsamında Wilmington North Carolina Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Yunus Kaya idi. Pennsylvania Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Ekrem Karakoç’la beraber yürüttükleri henüz tamamlanmamış araştırmalarının geçici sonuçlarını dinleyicilerle paylaşan Kaya, “Küreselleşme: Medenileştirici mi Yıkıcı mı?” başlıklı sunumunda küreselleşme olgusunun çok fazla tartışılmayan bir yönüne, nüfus hareketleri ve farklı ülkelerdeki yabancıların nasıl algılandığı meselesi üzerine odaklandı.“Günümüzde dünya nüfusunun %3’ü doğduğu ülkeden farklı bir ülkede yaşamaktadır” hükmünden hareketle konunun önemine dikkat çeken Kaya, küreselleşme literatüründeki temel yaklaşımları özetleyerek başladığı konuşmasında şu hususları dile getirdi:Küreselleşmenin yabancılara karşı gösterilen tutum ile ilişkisi konusunda biri iyimser, diğeri kötümser olmak üzere iki temel yaklaşım vardır: Küreselleşmeyi medenileştirici bir faktör olarak gören -ve BM Kalkınma Programı (UNDP) ve IMF gibi uluslararası kuruluşlarca da paylaşılan- iyimser yaklaşıma göre, bu süreç iktisadî refah ve demokratikleşme konusunda olumlu gelişmelere sebep olduğu gibi farklı kültürlerle etkileşimi de artıracaktır. Dolayısıyla iyimser yaklaşım, küreselleşmenin yabancılara bakış konusunda da olumlu yönde bir dönüşüm sağlayacağını savunur. Kötümser bakış açısı ise küreselleşmeyi bu konuda ‘yıkıcı’ bir unsur olarak görür; zira bu süreç etnik milliyetçiliğin, işsizliğin ve ‘gelişmekte olan’ ülkelerdeki emeğin sömürülmesi olgusunun yaygınlaşmasına sebep olur. Dolayısıyla bu görüşe göre küreselleşme yabancılara yönelik menfi bir tutumu besler.Kaya, bu hipotezleri test etmek için gerçekleştirdikleri araştırmada istatistiksel analiz temelinde BM tarafından “Dünya Değerler Araştırması” ismiyle her yıl 67 ülkede 156.000’den fazla kişi ile yapılan anketlerden elde edilen verileri kullanarak, çok-katmanlı logaritmik modele dayalı -HLM programı vasıtasıyla yaptıkları- inceleme neticesinde ulaştıkları temel bulguları şu şekilde sıraladı:1. 2000’li yıllarda dünya genelinde -“yabancıları komşu olarak kabul etmeme” göstereni ile ölçülen- yabancı düşmanlığı artış göstermektedir.2. Yabancı düşmanlığı daha ziyade erkekler, yaşlılar ve eğitim seviyesi düşük olanlar arasında yüksek çıkma eğilimindedir.3. Demokrasi ve gayrisafi milli hasıla arttıkça yabancı düşmanlığı eğilimi azalmaktadır.4. Dış ticaret açığı fazla olan ülkelerde yabancı düşmanlığı eğiliminin arttığı gözlenmektedir.5. Yabancıların genel nüfusa oranı ise herhangi bir etkide bulunmamaktadır.6. Bir ülkedeki işsizlik oranının yalnız başına belli bir etkisi olmamakla beraber, yabancı oranının fazlalığı faktörüyle bir araya geldiğinde bu faktörün de yabancı düşmanlığı eğilimindeki artışla doğru orantılı olduğu görülmektedir.Kaya, Ekrem Karakoç’la beraber yürüttükleri araştırmalar neticesinde ulaştıkları sonuçları ise şöyle anlattı:Araştırma, bireysel düzeydeki faktörler (yaş, cinsiyet, eğitim gibi) ile yabancı düşmanlığı arasındaki ilişkiye dair mevcut bilgileri doğrulamaktadır. Ayrıca, küreselleşmenin niteliği konusunda yukarıda sözünü ettiğimiz iki temel hipotezden “yıkıcı küreselleşme” argümanını desteklemektedir; zira küreselleşmenin etkisini artırdığı dönemlerde yabancı düşmanlığı eğilimi de genelde artış göstermiştir. Ancak konuşmacı, küreselleşmenin yabancı düşmanlığı eğilimi üzerindeki etkisi konusunda genellemelere gitmenin de doğru olmayacağını; zira bu sürecin farklı boyutlarının değişik coğrafyalarda farklı etkileri olabileceğini belirtti.Kaya’nın sunumundan sonra araştırmadaki bağımsız değişkenlerin göreli ağırlığı, analizde yer verilmeyen birtakım bağımsız değişkenlerin -mesela devletin- muhtemel etkileri ve mevcut bağımsız değişkenlerin alternatif biçimlerde gruplandırılmasının (örneğin göç alan-göç veren ülkeler şeklinde bir tasnif ile araştırmadaki OECD-gelişmekte olan ülkeler ayrımı yerine 5-6 kategoriden oluşan bir gruplama) mümkün olup olamayacağı konuları üzerinde duruldu. Ayrıca sosyal bilimlerdeki niceliksel yöntemin sınırlılığı hakkında da çeşitli yorumlar yapıldı.