Macedonia After the Fall of Communism(Komünizmin Düşüşünden Sonra Makedonya)
Küresel Araştırmalar Merkezi’nin Özel Etkinlik toplantılarının Ocak ayı konuğu İtalya Bologna Üniversitesi’nde Doğu ve Güneydoğu Avrupa Çalışmaları Programı’nda yürüttüğü lisansüstü çalışması kapsamında Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde misafir araştırmacı olan Mevludin İbish’ti. İbish, komünizmin çökmesi, Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve Yugoslavya’nın dağılmasının ardından yeni bağımsızlığını kazanan Makedonya Cumhuriyeti’nin 1991 sonrası tarihini, iç ve dış sorunlara ilişkin referanslarla aktardı. İbish, hem Makedonya’nın özellikle komünist rejim sonrasındaki genel siyasî çehresine; yaşadığı değişimlere; Avrupa Birliği, NATO ve Birleşmiş Milletler gibi aktörlerle ve komşularıyla ilişkilerine ve bunların halk üzerindeki etkilerine hem de Makedonya’nın ve bölgenin şu an içinde bulunduğu duruma dair bilgilerini bizlerle paylaştı.Bilindiği gibi Makedonya, bölgeyi ele geçirmek isteyen Balkan devletleri arasında 19. yüzyıl başından günümüze kadar bir sorun olmuştur. Dil ve tarih benzerliğini göz önüne alan Bulgaristan, 1878 yılında Osmanlı Devleti’nin güçsüzlüğünden yaralanarak bölgeyi kontrol altına almaya çalıştı. Ardından çıkan I. Balkan Savaşı sonunda Sırbistan, Yunanistan ve Bulgaristan Makedonya’yı üçe ayırdı. Bulgaristan, I. Dünya Savaşı’nda Sırbistan’a ait bölümü işgal etmesine rağmen, 1919’da kendi topraklarının bir kısmını kaybederek bölgeden çekildi. II. Dünya Savaşı’ndan sonra ise Makedonya’nın Sırbistan’a ait bölümü Yugoslavya’ya bırakıldı. Tito rejimi ve çift kutuplu dünya sisteminin sona ermesiyle dağılan Yugoslavya’nın ardından bağımsızlığını ilan eden Makedonya’nın tanınması problem olduğu gibi, özelde Yunanistan’ın bayrağına ve adına olan itirazlarıyla da sorun olmuştur.Bu bağlamda devletin şu andaki durumuna ilişkin genel bir tablo çizerek sunumuna başlayan İbish’in verdiği bilgilere göre yaklaşık iki milyon nüfusa sahip Makedonya’nın yaklaşık 1/4 ülke dışında yaşamaktadır. 1990 sonunda yapılan çok partili ilk genel seçim sonrası bir koalisyon hükümeti oluşmuş, Kiro Gligorov devlet başkanı seçilmiştir. Ocak 1991’de Makedonya Meclisi egemenliğini ilan etmiştir. Bunun öncesinde, komünist rejim, insanları ulusal kimlik yerine kardeşlik bağıyla birarada tutmaya çalışmış; bunu baskı yoluyla yerleştirmek istemiş; halka Sovyet kimliğini dayatmış ve bunun oluşumu için uğraşmıştır. Buna rağmen, Yugoslavya’nın kuzeyindeki bölgeler güneyine nazaran öncelikli görülmüş; Sırplar ve Slovenler birinci sınıf vatandaş olarak algılanmış; Makedonlar, Boşnaklar, Müslümanlar, Türkler ve Romanlar ikinci sınıf vatandaş yerine konmuştur. Ulusal kimlik inşası sırasında devletler kendilerine düşmanlar ve ötekiler oluşturmuştur; çatışmaların ana sebebi de bu inşanın sakatlığıdır. Bu bağlamda -İbish’in ifade ettiği üzere- Yunanistan ile bayrak ve isim problemi; Bulgaristan’la ortak dil ve ikonlar sorunu; Sırp Ortodoks Kilisesi’nin Makedonya’daki kiliseye karşı tutumu ve Arnavut azınlıklara ilişkin küçük boyutlu anlaşmazlıklar Makedonya’nın karşılaştığı sorunlardır.Bu bağlamda 2001 yılında altı ay süren ve Makedonya’da gerçekleşen çatışmalarda, sadece ülkenin etnik ve dini yapısı değil; komşularının Makedonya’ya bakışı ve yerel/bölgesel uyuşmazlıklar da etkindir. Zira Sırbistan, Makedon ulusunu tanıyıp Makedonya Cumhuriyeti’ni tanımamakta; Bulgaristan ise Makedonya Cumhuriyeti’ni tanımasına rağmen, Makedon ulusunu tanımamaktadır. Yunanistan ise tamamen ret etmektedir; yani ne devleti ne de ulusu tanımaktadır. Arnavutluk ise hem devleti hem ulusu tanımakta; fakat ülkedeki Arnavut azınlığın taleplerine duyarsız kaldığı için Makedonya’ya karşı olumsuz bir politika izlemektedir. 2001 yılında çıkan olaylar sonrasında imzalanan Ohri Antlaşması’nın -Dayton Antlaşması kadar kapsayıcı olmadığı gibi- Avrupa Birliği ve Amerika menşeli olduğunu belirten İbish, antlaşma metninin sadece İngilizce kaleme alındığını ve uygulamada büyük aksaklıklar olduğunu belirtmiştir.Makedonya devletinin içinde bulunduğu bu siyasi sorunların yanı sıra ekonomik sorunlara da değinen İbish, Makedonya’nın bu dağınık yapısı dolayısıyla ortaya çıkan istikrarsızlığın öteden beri ekonomiyi olumsuz yönde etkilediğini; işsizliğin iki binlerin başından 2008’e kadar %35’ten %40’lara kadar vardığını; buna paralel olarak suç örgütlerinin oluştuğunu, bu durumun da ekonomiyi daha da kötüye götürdüğünü belirtti. Ülkenin yabancı sermaye çekiciliğinin çok düşük olmasını da ekonomideki bu durumun nedenleri arasında sayan İbish’e göre bu durumdan çıkış ancak kredi ve yatırım talebiyle olabilir. Bu bağlamda halkın çoğu bu gidişattan kurtulmak için çareyi Avrupa Birliği’ne üye olmakta görüyor; bu noktada Yunanistan, isim ve bayrak dolayısıyla problem çıkarıyor. Bunun yanı sıra, katılımcı ve uzlaşmacı demokrasi bağlamında Makedonya’nın yaşadığı sorunlara değinen İbish, nüfusun %35’e yakınını oluşturan Arnavutların %3 kadar küçük bir oranla temsil edildiğini belirtti. Sunum katılımcıların soruları ve katkılarıyla sona erdi.