Osmanlı-Avrupa Ticarî İlişkilerinde Osmanlı Tüccarlarının Rolü
Osmanlı-Avrupa ticarî ilişkileri ve Osmanlı tüccarlarının bu ilişkilerdeki rolü, Osmanlı’daki iktisadî yaşamın önemli konularından biridir. İsmail Hakkı Kadı, Leiden Üniversitesi’nde savunduğu doktora tezinde XVIII. yüzyıl Osmanlı-Hollanda ticarî ilişkileri çerçevesinde bu konuyu incelemekte ve gayrimüslim Osmanlı tüccarlarının bu husustaki rolleri ile bunların Osmanlı ekonomi politiği içerisindeki yerlerini tespit etmeğe çalışmaktadır.XVIII. yüzyılda liberal ekonomiye ve ticarî faaliyetlere açık tek Avrupa ülkesi olmasının yanı sıra, yazarın Hollandacaya aşinalığı da -diğer Avrupa ülkeleri ile yapılan ticarî faaliyetler hakkında da fikir vermeye aday bir örneklem olarak- Hollanda’nın seçilmesinde belirleyici rol üstlenmiştir. Öte yandan Hollanda’nın bu ekonomik yaklaşımı ve pratiği tarihçiler için son derece geniş ve verimli bir kaynak yelpazesi sunmaktadır.Çalışmanın temel amacı, gayrimüslim Osmanlı tüccarlarına ilişkin literatürdeki bazı değerlendirmeleri, Hollanda bağlamında yeniden ele almak ve gözden geçirmektir. Özellikle XIX. yüzyıl sonu, XX. yüzyıl başları için gayrimüslim tüccarlara atfen kullanılan komprador yakıştırması, onlara bu dönemde daha çok aracı bir pozisyon yüklemekte ve enterpreneur olarak değerlendirilen yabancı Avrupalı tüccarların Osmanlı’daki aracıları şeklinde pasifize etmektedir. Kadı, tezinde, XIX ve kısmen de XX. yüzyılda ileri sürülen bu yaklaşımların daha iyi anlaşılabilmesi için gayrimüslim tüccarların pozisyonlarının nüvesinin teşekkül ettiğini düşündüğü bir yüzyıl öncesindeki dönemi incelemeyi tercih etmiştir.Kadı çalışmasının temel problematiğini çözmek adına üç sorudan hareket eder:• Gayrimüslim tüccarların Osmanlı merkezî idaresi ve bu idarenin genel ekonomi-politiği çerçevesindeki pozisyonları neydi?• Bu tüccarların hem Osmanlı piyasasında yer almaya çalışan Avrupa sermayesiyle hem de yerel idarî ve sosyal yapılarla iletişim ve etkileşimleri nasıldı?• Avrupa ülkelerine bir örnek olarak Hollanda otoriteleri ile olan münasebetleri nasıldı?Çalışma bağlamında Hollanda ile ticaretin yoğunlaştığı İzmir-Amsterdam hattındaki pamuk ticareti ile Ankara-Amsterdam ve Leiden hattındaki tiftik ticaretini inceleyen Kadı, araştırmaya kaynak oluşturması bakımından Hollanda şirketleri hakkında detaylı bilgiler içeren Hollanda devlet arşivleri ile Osmanlı arşivlerinden, Felemenk ahitname defteri ve Ankara Şeriyye Sicillerinden, name-i hümayun defterlerinden faydalanmıştır. Birincil kaynaklar ışığında ulaştığı bulgulara göre XVIII. yüzyılda Osmanlı Devleti merkezî idaresi, imparatorluk topraklarının iç bölgelerine yabancı tüccarların girmeleri hususunda zaman zaman çeşitli kararlar almakla birlikte bu konuda belli prensiplere, hedeflere ve önceliklere sahip genel bir politikaya sahip değildir. Nitekim Hollanda’ya temsilci atandığı döneme kadar Osmanlı idaresinde bu konuya karşı tam bir ilgisizlik sözkonusuydu. Ayrıca mevcut kaynaklar içerikleri itibariyle gayrimüslim tüccarların Osmanlı topraklarında yabancı tüccarların bir temsilcisi olmaktan çok onlarla rekabet halinde bulunan girişimciler oldukları görüntüsünü vermektedir.Bu bulgularla birlikte Kadı çalışmasında mevcut literatürde yer alan genel kanıyı bozacak dört sonuca ulaşmaktadır:1. Osmanlı tüccarlarının Osmanlı ticaretindeki başarılarının, Osmanlılıklarının aleyhine geliştiği iddiası doğru değildir; zira eldeki kaynaklar, dışarıda ticaret yapan gayrimüslim Osmanlıların kimlik olarak da Osmanlı kaldıklarına işaret etmektedir.2. Gayrimüslimlerin Hollanda’daki ticarî faaliyetleri, Osmanlı iktisadî sistemi içerisindeki rollerinin bir uzantısı olarak görülmelidir. Nitekim Hollanda’daki Ermenilerin tiftik ticaretine, Rumların da pamuk ticaretine yönelip sektör değişikliğine gitmemeleri, kendilerinin Osmanlı Devleti içindeki ticarî rollerinin bir sonucu idi.3. Osmanlı gümrük vergisi uygulamaları, mevcut literatürde çizilen çerçevenin aksine Osmanlı tüccarlarını, yabancı tüccarlarla rekabet edemeyecek kadar mağdur etmiyordu. Yabancı tüccarlardan alınan %3 vergiye karşılık Osmanlı tüccarlarından alınan %5’lik vergi her ne kadar Osmanlı tüccarlarının aleyhine gelişen bir fark yaratsa da yabancıların ticarî güvenliklerini sağlamak adına yaptıkları ek harcamalar (protection cost) vergi oranlarından oluşan bu farkı önemli ölçüde kapatmaktadır.4. Genel kanının aksine Avrupalı tüccar yapılanması, Osmanlı gayrimüslimlerinin kendi ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik çalışmalarının bir sonucudur; devletin bir sorunu çözmek için başlattığı, yukarıdan aşağıya doğru bir süreç değildir.