Uluslararası Yapı ve Devlet Motivasyonları
Küresel Araştırmalar Merkezi’nin Tezat toplantılarının Temmuz ayı konuğu, Cincinnati Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü’nde doktora çalışmalarına devam eden Hasan Basri Yalçın’dı. Yalçın sunumunda, uluslararası yapı ve devlet motivasyonları bağlamında yapısal-realist ekolün farklı versiyonlarının yaklaşımlarını, özellikle de Kenneth Waltz’un savunmacı devlet anlayışı ile John Mearsheimer’in saldırgan devlet anlayışını karşılaştırdı.Yalçın’ın bu karşılaştırmadaki amacı, sözkonusu yaklaşımların açıkladıklarını iddia ettikleri, ancak açıklayamadıkları hususların meta-teorik bir yöntemle açıklanabilirliğini ele almaktı. Yalçın’a göre bu yaklaşımların ortak zaafı, uluslararası yapıdan hareket etmelerine rağmen, sistemin kutupluluk özelliğini ve durumunu ihmal etmeleridir. Anarşik yapı, verili bir devlet motivasyonu olarak ele alınmaktadır. Bu yüzden, güvenliği (savunmacı yaklaşım) ya da gücü (saldırgan yaklaşım) artırmaya yönelik ittifak arayışlarına giren devlet davranışları ortaya çıkmaktadır. Böyle bir tutum, sistemdeki kutupluluğun, özellikle de tek kutupluluğun devlet davranışı üzerindeki etkisini yeterince açıklayamamaktadır. Açıklama, ancak ittifakın iç işleyişi ifade edilirken ve yalnızca iki ya da çok kutupluluk hallerinde ortaya konabilmektedir.Aynı varsayımlarla yola çıktıklarını, ancak, farklı sonuçlara vardıklarını iddia eden sözkonusu iki yapısal-realist yaklaşımı sorgulayan Yalçın, aynı varsayımlarla farklı sonuçlara varmanın imkânını, farklı hangi varsayımlara sahip olduklarını ve bu varsayımların, yapısal teori inşasına katkıda bulunup bulunmadığını incelemeye çalıştığını belirtti. Yalçın, bu teorilerin, kaçınmalarına rağmen, yapı içerisindeki birimlerin özelliklerine dair varsayımlar içermeleri dolayısıyla indirgemeci bir hal aldıklarını ya da yapısal teoride bir hata oluştuğu için bu farklılıkların ortaya çıktığını düşünüyor. Yalçın’ın ifadesiyle Waltz, anarşi ve hayatta kalma mücadelesinin devlet davranışını etkileyen motivasyonlar olduğu her yerde güç dengesi arayışının olacağını iddia etmektedir. Bu düşünceyi sorgulayan Yalçın’a göre, Waltz’un temel kaygısı, bu motivasyonları görmezden gelmektir.Yapısal teorinin temelinde, davranışlardaki temel motivasyonun insanın doğası itibariyle kötü oluşu olduğunu iddia eden realizmin kurucusu Morgenthau’nun, İngiltere’nin statükocu ve Almanya’nın revizyonist tutumlarına dair totolojik açıklamasını (ki bu açıklamada, insanın doğasının kötülüğü motivasyonundan vazgeçmiştir) aşma girişimi vardır. Yapısal teorinin kurucusu Waltz, bu amaçla, yapı içerisinde yer alan birimin, karakteri ne olursa olsun, yapı tarafından ne şekilde etkilendiğine bakılması gerektiğini iddia etmektedir. Daha önce de ifade edildiği üzere, anarşik yapı içerisinde hayatta kalma mücadelesi, güç dengesine yönelik ittifakları ortaya çıkaracaktır. Waltz, anarşik bir ortamda hayatta kalmaya çabalayan bir devletin, bütün davranışlarını buna göre ayarlayacağını iddia ederek teorisini meşrulaştırmaya çalışmaktadır. Yalçın’a göre bu düşünce, bir uluslararası ilişkiler teorisi ortaya koymaktan ziyade, güçler dengesi teorisini doğurmaktadır. Çünkü farklı seviyede güçlere sahip devletlerin hayatta kalmaktan öte motivasyonlarının da olacağını görememektedir.Waltz ve Mearsheimer arasındaki farklılaşma da bu noktadan itibaren ortaya çıkmaktadır. Waltz, devletlerin savunmacı bir anlayışa sahip olduğunu ve bunun için de güvenliği artırmaya yönelik çaba sarf ettiklerini iddia etmektedir. Waltz’a göre güvenlik, “uygun miktar”da elde edilecek güçle sağlanabilecektir. Yalçın, bu “uygun miktar”ın belirsiz bir ifade olduğunu ve uygulamada hiçbir devletin uygun miktar anlayışına sahip olmadığını belirterek, savunmacı anlayışın bir zaafını ortaya koydu. Saldırgan anlayışa sahip Mearsheimer ise, güvenlik ihtiyacı hiç bitmediği için sürekli güç arayışı içerisinde olmak gerektiğini ve bu yüzden de saldırgan davranışlar ortaya konulduğunu öne sürmektedir. Yalçın, bu tutumlarıyla her iki yaklaşımın, arkaplanda belirli birer devlet anlayışına sahip olduklarını ve dolayısıyla kaçındıkları indirgemeci yaklaşımın kapsamına girerek birimin özelliklerini ortaya koymak durumunda kaldıklarını belirtti. Yalçın, en başta, yapının devlet davranışını etkileyen motivasyonları devletin özelliklerinden bağımsız olarak devlete dayattığını iddia eden yapısal teorilerin, devletle yapının, karşılıklı bir biçimde, birbirlerini belirlediklerini iddia eder hale geldiklerini ifade etti.Bu tespitlerden yola çıkan Yalçın’a göre, devletin davranışına dair bir şeyler söyleyebilmek için, devletin karakterine dair bir açıklamaya sahip olmak gerekmektedir. Hayatta kalma mücadelesi yerine “varolma” kavramı kullanıldığında, bir devletin davranışlarını etkileyen bütün motivasyonlar açıklanabilir. Neticede, yapısal realizmin “yapı, devlet davranışını belirler” iddiasının aksine vardığı “devletin karakteri davranışlarını belirler” sonucuna benzer çelişkili ya da tutarsız teoriler ortaya konulamayacağını söyleyen Yalçın, sistemdeki güç dağılımının devlet davranışı üzerindeki etkisinin daha iyi açıklanabileceğini de öne sürdü.Yalçın’ın sunumu katılımcıların soru ve yorumları üzerinden gerçekleştirilen bir değerlendirme faslı ile sona erdi.