Osmanlı İmparatorluğu’nda Yahudi Cemaati: Edirne Örneği (1686-1750)

Paylaş:

Türkiye Araştırmaları Merkezi’nin tez-makale sunumları kapsamında Kasım ayında, Bilkent Üniversitesi Tarih Bölümü’nde hazırladığı “In Search of a Jewish Community in the Early Modern Ottoman Empire: The Case of Edirne Jews (c.1690-1750)” başlıklı yüksek lisans tezi çerçevesinde Gürer Karagedikli misafir edildi.

Selanik, İstanbul, İzmir, Kudüs gibi şehirlerin Yahudi cemaatleri hakkında önemli çalışmalar bulunmasına rağmen Edirne Yahudi Cemaati hakkında çok fazla çalışma olmaması, mevcut çalışmaların ise bazı genellemelerden hareket etmesi, Karagedikli’yi Edirne Yahudi cemaatini çalışmaya iten saiklerin başında yer alıyor. Bu çalışmaya zemin hazırlayan belki daha da önemli bir diğer faktör ise, 17. ve 18. yüzyıllar sözkonusu olduğunda, Osmanlı gayrimüslim cemaatlerinin, özelde ise Yahudi cemaatinin, Osmanlı Devleti’nin politik durumuyla paralel olarak ve dolayısıyla gerileme paradigması çerçevesinde değerlendiriliyor olması. Karagedikli, Osmanlı arşiv kaynakları temelinde Edirne Yahudi cemaatinin, 17. ve 18. yüzyıllarda, bahsedildiği gibi bir gerileme içerisinde olup olmadığını sorguluyor. Bunun yanı sıra, 17. yüzyıl sonundan 19. yüzyıl ortalarına kadar şehrin demografik gelişimi, Edirne kaza merkezinde Yahudilerin mekânsal konumlarının nasıl şekillendiği ve cemaatin idarî yapısı tezde incelenen diğer hususlar.

Tezin ana kaynakları, avarız ve cizye defterleri, şikayet defterleri, fermanlar ve siciller. 17. yüzyıl sonundan itibaren Osmanlı Yahudi cemaatlerince oluşturulan Responsa literatürü Edirne için de mevcut; ancak nüshaları ABD ve İsrail’de olduğundan ve modern İbraniceden çok farklı bir dille yazıldığından bu literatür bu çalışmada kullanılamamış. Oysa Karagedikli, Edirne Yahudi cemaatine ait resmin diğer yarısının ancak İbranice kaynaklar kullanılabildiğinde tamamlanacağı kanaatinde.

Edirne Yahudi cemaati, Bizanstan kalan Romanyot Yahudileri, 14. yüzyıl boyunca Fransa, Polonya ve Güney Almanya’dan göç eden Aşkenaz Yahudileri ve İber Yarımadası’ndan sürülen Sefarad Yahudilerinden müteşekkil. 16. yüzyıl başında şehirde 8 alt-cemaat mevcutken yüzyıl sonunda bu rakam 14’e çıkıyor. Geldikleri yere bağlı olarak cemaat-i Alaman, Katalan, İspanya vs. şeklinde adlandırılıyorlar ve kullandıkları dil bakımından da farklılaşmaktalar.

Karagedikli temel tezini şu şekilde ortaya koymaktadır: 17. yüzyıl boyunca ve 18. yüzyıl ortalarına kadar Edirne Yahudi cemaatinin nüfusu iddia edildiği gibi azalmamış, bilakis artmıştır. Dolayısıyla demografik anlamda bir gerilemeden bahsedilemez. Karagedikli bu tezini, nüfus hakkında bilgi sunan şu kaynaklara dayandırıyor: 1686 tarihli mufassal avarız defterinde Yahudi cemaati, kale içindeki 9 mahallede meskun 420 hane olarak kayıtlı. Karagedikli’ye göre vergilerden muaf olduklarını bildiğimiz gruplar da dâhil edildiğinde varolan nüfus bundan çok daha fazla olmalı. 1690 tarihli mufassal cizye defterinde ise Yahudi cemaati 832 nefer olarak kaydedilmiş. Demografik artış 18. yüzyıl boyunca da gözleniyor. Yalnızca erkeklerin kaydedildiği 1703 tarihli nüfus kaydında Yahudi cemaatine dair rakam 600. Seyahatnameler ve ticaret konsülünün raporundan hareketle şehirde 1740’larda 1000 Yahudi hanesi olduğunu görüyoruz.

17. yüzyıldan itibaren Edirne Yahudilerini gerileme paradigması çerçevesinde ele alan şablonun dayandırıldığı bazı somut olaylar var. Sabetay Sevi’nin ihtidası ve bunu müteakiben gerçekleşen ihtidaların cemaati demografik anlamda küçülttüğü iddiası bunlardan biri. Oysa yukarda verilen rakamlar böyle bir gerilemeyi doğrulamıyor. Yine 1703 Edirne Vakası akabinde payitahtın İstanbul’a taşınması literatürde Edirne için bir dönüm noktası olarak belirtiliyor. Karagedikli, bu münasebetle şehirden önemli bir insan göçü olduğunu ancak bunun inhitata yol açacak düzeyde olmadığını söylüyor. Şehrin gerilemesinin 18. yüzyıl ortalarına tarihlenen diğer iki sebebi ise, 1742’de yaşanan ihrak-ı kebir ve 1751 tarihli zelzele-i azim.

Karagedikli, 1680-1750 arasına ait Edirne kadı sicillerinden hareketle de Yahudi cemaatinin mekânsal yerleşimi ve idarî yapısı hakkında bilgilere ulaşıyor. Bu dönem sicilleri büyük ölçüde terekelerden oluşuyor ve bu sebeple hüccetler gibi sosyal hayat hakkında önemli bilgiler veren belgelere ulaşamayan Karagedikli, toplumsal ilişkilerin bu kaynak üzerinden ayrıntılı analizini yapamıyor. Buna rağmen, sicillerden hareketle, Yahudilerin kale içindeki 9 mahallenin dışındaki mahallelerde de mevcut olduklarını; diğer gayrimüslim cemaatlerle fizikî yakınlık içinde olduklarını; Yahudilerle kimi askerî sınıf mensupları arasındaki ilişkilerin mekânsal yapıyı da etkilediğini ve bu grupların merkezi ve merkeze yakın mahallelerde yoğunlaştığını; mekânsal yapının şekillenmesinde ibadet mekânına yakın olma isteğinin de etkin olduğunu görüyoruz. Cemaatin içyapısı da Osmanlı Devleti’nin diğer gayrimüslim cemaatleriyle büyük ölçüde benzer ve Osmanlı makamları daha ziyade idarî önder olan cemaat başlarını dikkate alıyor.

Karagedikli ayrıca, Edirne Yahudi cemaatinin 18. yüzyılda 17. yüzyıla nispeten sicillerde daha az görüldüklerini tespit ediyor. Bu durumun, bazı araştırmacılarca dile getirilen Yahudi cemaatinin group solidaritysinin daha kuvvetli olduğu tespitiyle bağlantılı olup olmadığına da değinen Karagedikli’ye göre, meseleleri cemaat içinde çözme refleksi esasında –esnaf grupları gibi din temelinde örgütlenenler de dâhil– tüm gruplar için geçerlidir; Rumların ve Ermenilerin aksine Yahudilerde İstanbul merkezli bir liderin olmaması cemaatin iç yapısını güçlendiren bir faktör olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği bir soru işaretidir; ancak her hâlükârda aidiyet bilincinin Yahudilerde daha fazla olduğu söylenebilir. Öte taraftan İstanbul merkezli bir patriğe sahip Ermeni ve Rum cemaatlerinin gündelik yaşamlarında bu “üst şemsiye”nin varlığının ne denli hissedildiğinin de sorgulanması gerekir.

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir