Kur’an ve İktisat: Kredi ve Faiz Meselesine Makro-Sistemik Bir Yaklaşım
“İktisat Konuşmaları” toplantı dizisinin altıncısında, T.C. Merkez Bankası Meclis Üyesi Prof. Dr. Sabri Orman’ı misafir ederek İktisat, Tarih ve Toplum (Küre Yayınları, 2012, 3. baskı) adlı kitabının sekizinci bölümünü teşkil eden “Kur’an ve İktisat: Kredi ve Faiz Meselesine Makro-Sistemik Bir Yaklaşım” bağlamında bir toplantı gerçekleştirdik. KAM’ın Türkiye İktisadi Düşünce Çalışmaları Atölyesi’nin faaliyetleri çerçevesinde tertiplenen bu toplantı, genç iktisatçılar ile seneler önce yola çıkmış tecrübeli bir hocayı buluşturması hasebiyle bir ilk olup klasik yuvarlak masa faaliyetlerinin dışında soru-cevap formatında ilerledi.
Sabri Orman, makalesinin tahlilinden önce, İslâm iktisadı çalışmanın cazip olmadığı bir dönemde yolunun nasıl bu alanla kesiştiğini bizimle paylaştı. İmam Gazzâlî’nin insan bazı şeyleri ihtiyar ettiğini zanneder ama aslında bu tercihler bile belirlenmiştir mânâsına gelen cebr-i ihtiyar kavramından hareketle akademiye giriş hikâyesini anlattı.
Bu girizgâhın akabinde Prof. Orman, makalesinden hareketle kendisine yöneltilen soruları cevaplandırdı. Bu çerçevede “Hadis ve ayetlerde işçi sınıfının mevcudiyeti kabul edilirken neden makalenizde işçi-patron ayrımını vurguluyorsunuz?” sualine cevaben şunları söyledi: “İktisadi sistemde yapılması muhtemel bütün düzenlemelere rağmen hâlâ işçi, yani bağımlı çalışan statüsünde insanlar kalacaktır. Zira bazı insanların vasıfları başka türlü olmaya müsaade etmediği gibi, her işin yapısı da ortaklığa müsait olmayabilir. Dolayısıyla o durumlara münhasır olmak üzere, tabii sistemin fiiliyattaki performansına da bağlı olarak, işçilik statüsü varlığını sürdürür. İşçinin durumuyla ilgili bir tavsiye ya da emir olarak ‘İşçinin ücretini alnının teri kurumadan verin’ mealinde hadisler rol oynamaya devam eder… Ben işçi ile patronun kardeş olabileceğine inanmıyorum; zira tarafların statüleri buna müsait değildir. Onun için insanları kardeş yapmak istiyorsanız onları aynı statüye eriştirmeniz icap eder; bu da ortaklık kurmakla olur. Söylemek istediğim tam olarak budur.”
İslâm iktisadı tartışmaları genelde “Faizi nasıl İslâmlaştırabiliriz?” sorusu etrafında yürürken Orman’ın faiz yasağının kredi mekanizmalarını törpülemek ve adaletsizliği önlemek amacıyla konduğu tezi tartışmanın ana konularından birisi oldu. Faiz meselesinin insanlık tarihinin en eski konularından biri olduğunu, bütün İbrahimî dinlerde haram kabul edildiğini, bu konunun bizim tartışma gündemimize modern zamanlarda girdiğini belirten Orman, öncelikle önemli bir İslâm düşünürü olan Fazlurrahman’ın “İslâm’da İktisadi Adalet” başlıklı makalesine uzun bir atıf yaptı: “Fazlurrahman’ın makalesine göre, İslâm’da faiz yasağı aslında bizim şimdi tartıştığımız gibi tartışılmamalıdır; çünkü yasaklanan şey, o tahrimin geçerli olduğu zamanın realitesine yöneliktir. O zaman borçlanma zenginlerden fakirlere doğru oluyordu ve kişiler tüketim maksadıyla, ihtiyaç sahibi olarak belli bir faiz oranı mukabilinde borçlanıyorlardı. Bu daha sonra murabaha sürecine dönüştü. Tabii dinlerin bu adaletsizliğe müsaade etmesi uygun olamazdı; dolayısıyla faiz yasaklanmıştı. Ama artık borçlanmaların yapısı değişti; ihtiyaç kredisi devam etse bile insanlar daha ziyade yatırım maksadıyla borçlanıyorlar ki bunlar genelde zenginler ya da zengin olma kabiliyeti son derece yüksek olan müteşebbisler. Yani faiz yasağının maksadı bir adaletsizliği izale etmek iken biz modern zamanlarda hadiseye aynı şekilde bakarak başka bir adaletsizliğe yol açıyoruz. Adalet-zulüm kriterine göre yapılacak bir değerlendirmede kredi işlemlerinde faizin haram olması artık geçerli değildir. Haram olan usuarydir, interest değil sonucuna varıyor Fazlurrahman.”
Orman, burada kredileşmenin konusunun tüketimden üretime doğru değişmesi ve usuaryden intereste, yani murabahadan faize doğru bir normalleşmenin gerçekleşmesi şeklinde iki ayrı kriter olduğunu, bundan hareketle faiz yasağının doğru olmadığı kanaatine varan İslâm düşünürleri bulunduğu gibi, sonuçlarını etraflıca mütalaa etmeden faizin haramlığına inananların da mevcut olduğunu belirtti. Bu konu üzerinde kendi görüşlerini ise şu şekilde ayrıntılandırdı: “Faiz yasağı ile mikro bazdaki adalet-zulümden ziyade makro çerçevedeki sosyal sonuçlar öncelendiği için murad-ı ilahî faizin yasaklanması yönünde değildir. Faiz yasağının belirli bir tarihî döneme ait olduğuna da inanmıyorum; zira Kur’an tarihî bir metin değildir. Faizin haramlığını anlamlı kılan, makro düzlemde etkileri bulunan sosyal bir konu olmasıdır. Esas yasaklanmak istenen faiz değil, kredi mekanizmasıdır. Kredi mekanizmasını yasaklamak başka bazı sebeplerle olumsuz sonuçlara yol açacağı için kredi mekanizması değil, dolaylı olarak onu engelleyen faiz yasaklanmıştır. Faiz alamayacak küçük/orta tasarruf erbabı neden elindeki tasarrufu patron kardeşine vermek istesin? Dolayısıyla stratejik olarak yasaklanması hedeflenen kredi mekanizmasıyken, faiz yasaklanarak aynı hedefe varılmak istenmiştir düşüncesindeyim. Faiz yasağının dolaylı bir kredi yasağı olarak değerlendirilmesinin akademisyenler ve pratisyenler için inanılmaz bir inovasyon alanı açtığını düşünüyorum; zira kredi mekanizmasını kaldırmak için onun yerine geçebilecek yeni mekanizmaların geliştirilmesi gerekir. Ayrıca iktisadi açıdan önemi yüksek olmasa dahi ahlaki açıdan önem arz eden karz-ı hasen müessesesinin korunması taraftarıyım.”
Orman, faiz yasağının ardındaki amacın kredi mekanizmasını kaldırmak olduğu kanaatine paralel bir toplum tasavvurundan da bahsetti. Kredili bir sistem ile ortaklık esasına dayalı bir yapının ortaya çıkaracağı iktisadi, siyasi ve sosyal ortamın çok farklı olacağını, hatta kültürün bile bundan etkilenebileceğini söyledi. Sabri Orman’ın tecrübelerini paylaştığı bu toplantı, patron-işçi ilişkileri ve faiz yasağı konularında sunduğu farklı perspektifle katılımcıların İslâm iktisadını net sınırlarla çevrili bir alan yerine, inovasyona açık devrimci bir alan olarak yeniden değerlendirmelerine imkân verdi.