Ticari Bankalar ile İslâmi Bankaların Mukayesesi
“İktisat Konuşmaları” toplantı dizisinin sekizincisinde Kaliforniya Üniversitesi (UC Santa Cruz) doktora öğrencisi Hüseyin Aytuğ’u misafir ettik. Lisans eğitimini Marmara Üniversitesi İktisat Bölümü’nde tamamlayan Aytuğ, sunduğu makaleyi Hazine Müsteşarlığı’ndan Hüseyin Öztürk ile birlikte hazırladıklarını belirtti.
Sunumu iki ana bölümden oluşan Aytuğ, ilk bölüme ticari banka ile İslâmi banka modelini birbirinden ayıran temel özellik olan faiz ile ilgili Bakara Suresinde geçen ayetleri aktararak başladı. Ardından sıklıkla dile getirilen, faiz oranları ile kâr payı oranlarının rakamsal benzerliğinin bu ikisini birbirinin aynısı yapmayacağını belirtti ve iki banka modeli ile ilgili bazı rakamları aktardı. Buna göre dünya bankacılık sektörünün genelinde İslâmi bankacılığın payı 2000 yılı verilerine göre ülkeden ülkeye %5 ile %24 arasında değişirken, 2008’de bu rakamlar %11 ile %35 bandına çıktı. Genel olarak İslâmi bankacılığın ticari bankacılığa göre daha hızlı büyüdüğünü söyleyen Aytuğ, 2008 yılı verilerine göre Türkiye’de İslâmi bankaların sektördeki payının %3,5 iken büyüme hızlarının %41, ticari bankaların ise büyüme hızlarının %20 kadar olduğunu belirterek bu durumun Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinde de benzer oranlarda seyrettiği sözlerine ekledi.
Daha sonra Aytuğ makaleyi kaleme almalarının ardındaki üç temel sebebi dile getirdi. Bunlardan ilki, İslâmi bankaların finansal istikrarı sağlaması gerekir fikri. Bu konuda IMF’nin 2010’da yaptığı bir çalışmada bulundukları yerlerde İslâmi bankaların diğer bankalara göre daha kârlı olduklarının ve kriz sırasında finansal istikrara katkı sağladıklarının tespit edilmesini örnek gösteren Aytuğ, kriz sonrasında ise kârlılık açısından durumun değiştiğini ifade etti. Bütün para işlemlerinin gerçek işlemlere dayanıyor olması ve kredi derecelendirme kuruluşlarının kriz sonrasında İslâmi bankaların kredi notlarını arttırmalarını da diğer iki temel sebep olarak belirten Aytuğ, aynı dönemde ticari bankaların bir kısmının battığını bir kısmının da kredi notlarının düştüğünü hatırlattı.
İslâmi ve ticari bankaların yaptıkları bazı işlemlerin benzerliklerine de değinen Aytuğ, bu noktada Amerikan mortgage sektörü ile İslâmi bankaların yaptığı murabahanın örnek verilebileceğini söyledi. Bunun yanında İslâmi bankalarda da asimetrik bilgi, yani hem alıcının hem de satıcının aynı bilgiye sahip olmama durumunun var olabileceğini aktaran Aytuğ, iki banka modelindeki mevcut bazı farklılıklardan da bahsetti. En temel farkın İslâmi bankalardaki şeriat kurulları olduğunu, bunun esasının adaleti sağlama düşüncesinden geldiğini belirtti. Bu kurulların varlığının riskin dağıtılmasını sağladığını söyleyen Aytuğ’a göre İslâmi bankalar ile ticari bankalar arasındaki iki temel fark, ilkinde faiz ve spekülasyonun olmamasıdır. Bu noktada önemli bir konuyu dile getiren Aytuğ, Adam Smith’in de iktisadi faaliyetlerin gerçek işlemlere dayanması, yani faizin olmaması gerektiğine dair sözlerini aktardı. Aytuğ bir diğer farkı, “Ticari bankalar borç temellidir ve riski transfer ederler; İslâmi bankalar ise gerçek işlemlere dayanır ve risk paylaşılır” diyerek açıkladı.
Sunumun ikinci bölümünde makalenin asıl konusu olan bankacılık sektöründeki kârlılığa geçti. Burada iki temel soru ile yola çıktıklarını belirten Aytuğ, bu soruları şöyle dile getirdi: (i)Ticari bankacılıkta olduğu gibi İslâmi bankacılıkta da kârlılığı belirleyen çeşitli sebepler mi var? (i) İslâmi banka olmak ile kârlılık arasında nasıl bir ilişki var? Buradan kârlılığı ölçen iki temel faktöre geçen Aytuğ, bunların aktif kârlılığı (return on asset) ile özkaynak kârlılığı (return on equity) olduğunu ve bazı sebeplerin kârlılık üzerinde etkili olduğunu söyledi. Banka büyüklüğü ile kârlılık, enflasyon ile kârlılık, kredilerin aktiflere oranı ile kârlılık arasında pozitif bir ilişki olduğunu da vurguladı.
Makalede yirmi dokuz ticari ve dört İslâmi bankaya ait veriler üç aylık hesaplamalara göre kullanılıyor. Verilere bütün olarak bakıldığında İslâmi bankalar daha kârlı gözükürken yukarıda bahsedilen her iki kârlılık ölçütünde ticari bankalar daha kârlı gözüküyor. Ama özkaynak kârlılığında oranlar birbirine yakın. Kullanılan propensity score matchingekonometrik modeli ile dikkati çeken çalışmada Aytuğ, verileri 1994-2000, kriz öncesi ve kriz sonrası olmak üzere üç dönemde incelediklerini belirtti. Aktif kârlılığı açısından bakıldığında gerek 1994-2000 döneminde gerekse kriz öncesi dönemde İslâmi banka olmak ile kârlılık arasında pozitif bir ilişki varken, kriz sonrası dönem için aynı şeyin söylenemeyeceği belirten Aytuğ, bazı teknik bilgiler vererek sonuç kısmına geçti.
“Bankacılık sektöründe İslâmi banka olmak ile aktif kârlılığın ilişkisi pozitif iken net faiz aralığında bu etki negatif çıkıyor” diyen Aytuğ, kriz öncesi ve sonrası dönemler için farklı sonuçlar çıktığını belirtti. Bu konuda yapılacak yeni çalışmalara ihtiyaç olduğu tespitinin ardından soru-cevap kısmı ile sunum sona erdi.