Otonomi Mücadelesi: Realist Yapısalcı Bir Uluslararası İlişkiler Teorisi

Paylaş:

KAM TEZAT programının elli dokuzuncusunda doktora çalışmasını University of Cincinnati Siyaset Bilimi Bölümü’nde tamamlayan Hasan Basri Yalçın, “International Politics as Struggle for Autonomy” başlıklı tezini dinleyicilerle paylaştı. Kenneth Waltz’un yapısalcı realizme meydan okumaya çalıştığını ama bu meydan okumanın yeterli derecede yapısalcılık olmadığını belirten Yalçın, Waltz’ın Mearsheimer yapısalcılığına dair eleştirileri ile sunumuna başladı.

Yalçın’a göre yapısalcı teori olduğunu iddia eden iki teori vardır: Birincisi Morgenthau’nun birim düzlemini referans alan “devletlerin temel arayışı güçtür” teorisi, ikincisi ise “devletlerin temel arayışları güç değil güvenliktir” iddiasını savunan teoridir. Yalçın, tezinde kendisini yapısalcı realist teori olarak tanımlayan bu iki farklı teorinin ayrışmasına neden olan kavramlar üzerinde durmuş.

Morgenthau realizm tanımında mümkün olan ile arzu edilen arasında keskin bir çizgi olduğunu ifade ederken “devlet liderlerinin ve devletlerin ne isteyip istemediği değil, ne yapabilecekleri önemlidir” düşüncesindedir. Yalçın’a göre Morgenthau bütün realiteyi bunun üzerine inşa etmeye çalışır. Waltz bu noktada Morgenthau’yu eleştirerek kendi teorisini ortaya koyar ve uluslararası sistemi anarşik olarak tanımlar. Waltz’a göre anarşik sistemler kendi kendilerine yardım sistemleridir. Hayatta kalmak isteyen devlet, gücünü maksimize etmelidir. Bunu yaparken devletlerin dengeleme davranışlarına girmesiyle güç dengesi oluşur.

Yalçın’ın Waltz’a yaptığı eleştiri burada dikkat çekiyor. Ona göre tüm devletlerin hayatta kalmak istediği iddiasındaysanız Morgenthau’nun birimciliğinden farklı bir şey söylememiş olursunuz. Burada yapısal kavramlarla birimsel olan birleştirilerek karma bir teori inşa ediliyor. Yalçın bu noktada çelişkili iki teorinin çakışacağı ve tek kutupluluğun açıklanamayacağı görüşünde.

Waltz ve Mearsheimer, devletlerin isteklerinin hayatta kalma mücadelesi olduğunu birim düzleminde varsayıyor. Eğer devletler hayatta kalma mücadelesi veriyor olsalardı Thomas Hobbes’un dediği gibi hayatta kalmaya çalışan devletlerin bir dünya devleti kurmaları gerekirdi. Fakat böyle bir durum sözkonusu değil. Yalçın bu noktada uluslararası sistemin bir hayatta kalma mücadelesi değil, bir otonomi mücadelesi olduğu görüşünde. Anarşik sistemlerin kendi kendine yardım sistemi olmadığını, bu durumda ortada bir tehdidin varsayılması gerektiğini belirterek anarşik sistemde devletlerin kendi otonomileri için mücadele edeceklerine vurgu yapıyor. Otonomide ise devletlerin otoritelerinin bir kısmını daha üst bir otoriteye devretmeyeceklerini iddia ediyor.

Bir sistemi anarşik sistemden hiyerarşik sisteme getirebilmek için ya diğerlerini kontrol altına almak ya da sistem içindeki aktörleri tek başına otonom güç olarak hareket etmekten kendi rızalarıyla vazgeçirmek gerekir. Sistem anarşik olduğu için bu ikisi de mümkün değildir. Bu sebeple devletler hareket etme özgürlüğü (freedom of action) isteyerek otonomi mücadelesi vereceklerdir.

Yalçın’a göre iyi bir yapısalcı teoride güç dağılımı beş şekilde oluşur:  Yapının diğer faktörler üzerindeki egemenliği;  uluslararası yapının güç dağılımı ve anarşiden oluşumu;  uluslararası yapının aktörlerin davranışlarıyla birlikte kimliklerini şekillendirmesi;  yapının statik olarak aktör davranışlarını, sadece davranış düzleminde değil, her bir süreçte yeniden şekillendiren bir unsur oluşu;  birim olarak rasyonalitenin varsayımı.

Bir sistem anarşik ise devletlerin davranışlarına ait bilgi güç dağılımıyla elde edilir. Yapısalcılığın üzerinde durduğu iki önemli güç dağılımı varsayımı vardır: Gücün eşitsiz dağılımı ve gücün daha eşit dağılımı. Yalçın’ın ilk iddiasına göre güç dağılımı dengesiz ise devletler statüko taraftarı olacaklar ve saldırganca hareket edeceklerdir. Bunun sonucunda büyük savaşlar olmaz, küçük çatışmalar çıkar. Güç dağılımı eşit olursa devletler değişim taraftarı olacaklardır. Bu durumda savunmacı hareket ederler ve büyük savaşlar yaşanır.

Otonomi mücadelesinde olan devletler gücün eşit dağıtılmasında otonomilerini kısıtlanmış gibi algılarlar ve güç dağılımından rahatsız olup onu dönüştürmeye çalışırlar. Yeterli kaynakları olmadığından güvenlik ikilemi ile savunmacı eylemlerde bulunarak büyük savaşı tetiklerler.

Güç eşitsiz dağıtıldığında ise avantajlı ve dezavantajlı iki grup ortaya çıkar. Dezavantajlılar fazla araçları olmadığından statüko taraftarı olarak davranış düzeyinde saldırganca hareket ederler. Otonomisini sağlamış süper güç ise kendisini kısıtlayacak bir şey olmadığı düşüncesiyle saldırgan davranacaktır. Bu ikisinin karşılaştığı noktada zayıf olanlar çok fazla direnemeyeceklerinden büyük savaşlar çıkmayacaktır.

Yalçın, otonomi mücadelesi veren devletlerin temelde eşit ve eşitsiz güç dağılımının yapıldığı sistemde farklı isteklerle farklı tepkiler ortaya koydukları görüşünde. Buna göre dengesiz güç dağılımı olan sistem büyük savaşların çıkmasını engellerken eşit dağıtılan sistemde bu olağandır.

Waltz’un aksine, eşitsiz güç dağılımının olduğu sistemde bütün devletlerin statüko taraftarı olacağını belirten Yalçın, tezinde Waltz’un realist teorisini öteye taşıyarak ona yapısal anlamda bir eleştiri getirmiş.

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir