Dramatik Bir Performans Türü Olarak Taziye ve Antik Yunan Tiyatrosu ile Karşılaştırma Denemesi
“Dramatik Bir Performans Türü Olarak Taziye ve Antik Yunan Tiyatrosu ile Karşılaştırma Denemesi” başlıklı teziyle Celal Mordeniz, bu yılın ilk konukları arasındaydı.
15. yüzyılın sonlarında İran’da gelişmiş bir form olan taziyeyi dramatik özellikleri bakımından inceleyen tezin sunumunda önce “Bir dramatik formun sahne aldığı koşullar nelerdir?” sorusu masaya yatırıldı. Bu soru tezin hazırlanmasına sebep teşkil etmesi bakımından önemli. Fakat tarihî bir arka plan sunulmadan, bir çırpıda cevaplanabilecek bir soru değil. Bu koşulların anlaşılmasına zemin hazırlamak üzere bir siyasi tarih özeti geçmeyi gerekli gören Mordeniz, taziyenin ortaya çıkışında önemli bir rolü oynayan Kerbela Olayı ve Hz. Ali’nin halifeliği sırasındaki siyasi çatışmalar hakkında bilgi vererek başladı sunumuna. Daha sonra da İran ve Irak’ta taziye ritüelinin ortaya çıkışını ve bugüne kadar ulaşan bir gelenek hâline dönüşmesinin etken ve amillerini araştırdı.
Daha sonra, kesintiye uğramadan ve mitsel bir niteliğe bürünerek o günden bugüne devamlılığını sürdüren bu geleneğin temelindeki mitolojinin Batı’daki tragedyalarla benzerlikleri ve farklılıkları üzerinde durdu. Taziyelerin başkişisi Hz. Ali ile hem İran’daki daha eski mitlerin kahramanlarının, hem de Batı tragedyalarının kahramanlarının benzeştikleri ve farklılaştıkları noktalar incelemeye çalıştı. Bu tiyatro geleneğinin hangi koşullarda ve hangi değişkenlerle ortaya çıktığını keşfetmeye çalıştığını söyleyen Mordeniz, İran’daki Şii geleneğe özgü bir form olarak taziyenin, İslâm coğrafyasında ortaya çıkmış yegâne dramatik performans örneği olduğunu iddia etti.
“İran kültürünün temel karakteristiklerinden birisi olan iyi-kötü düalizmi taziyelerdeki iyi kötü mücadelesinin gerçekleşmesinde de, taziyenin biçimsel özelliklerinde de kendini gösterir” tezine odaklanan sunumun devamı iki kavram üzerinden yürütüldü: Ritüel ve mit. Taziyeye dolaylı ya da doğrudan kaynaklık eden ritüeller ve mitlerin ortak özelliği simgesel olmaları ve toplumların ortak belleklerini oluşturmaları. Kimi araştırmacılara göre mit (söz) ritüelden (eylem) türetilir, kimine göre ritüel mitten, kimisi de bunların birlikteliklerinden söz eder. Drama ritüeller ve mitlerden ayrı düşünülemez. Ritüellerin ve mitlerin iç içe geçmesi dramayı oluşturur.Mordeniz, İslâm öncesi İran mitlerinin birçoğunun Firdevsî’nin Şehnâme’sinde görülebileceğini bilgisini de verdi. İran epik geleneğinin kaynağının Zerdüşt rahiplerinin hikâyelerinde ve Zerdüştlüğün kutsal metinlerinden Avesta’larda bulunabileceğini söyledi. Şehnâme içinse “Hikâye anlatıcılığı geleneğine yaptığı katkı nedeniyle İran kültürünün kökleriyle bağ kuran bir köprüdür diyebiliriz” dedi.