Saltanatı Fıkıh Diliyle Temellendirmek: Letâifü’l-efkâr ve kâşifü’l-esrâr
İslâmî ilimler ile tarihsel bağlam arasında ilişki kurmayı hedefleyen Osmanlı Dönemi Risâleleri serisinin dördüncü oturumunda Hüseyin b. Hasan’ın Letâifü’l-efkâr isimli eseri Özgür Kavak’ın sunumuylu tartışıldı. Eser hâlâ yazma hâlindedir ve şu ana kadar Türkiye kütüphanelerinde üç nüshası tespit edilmiştir. Yavuz Sultan Selim döneminde (1512-20) kadı olduğu belirtilen Hüseyin b. Hasan bu eseri 1529 yılı civarında yazıp Sadrazam İbrahim Paşa’ya (ö. 1536) sunmuştur. Siyaset, tarih, edebiyat, adap ve mahlukatın acayip hâllerine dair beş bölümden oluşan ansiklopedik bir eser olarak nitelendirilebilir.
Kavak’ın fıkıh dilini kullanan siyasete dair eserler arasında görülmesi gerektiğini ve Osmanlı topraklarında bu türde yazılan eserlerin ilk örneklerinden olduğunu vurgulayarak kitabın siyaset ve tarih ile ilgili birinci ve ikinci bölümlerini tartışmaya açtı. Kavak’a göre, yazarın kullandığı dil ve kaynaklar onun İslâm siyaset düşüncesinin temel kaynakları ve iddialarına hâkim olduğunu göstermektedir.
Siyasete dair olan birinci bölümde dört fasıl vardır. “Saltanata Dair Mevzular” başlığı altında halife/sultan/emirin görevleri ve yapması ve kaçınması gereken işler sıralanmaktadır. Hüseyin b. Hasan’ın fikirlerini ve terminolojisini takip ettiği Maverdî (ö. 1058), İbn Cema’a (ö. 1333) gibi yazarlardan farklılaşarak yöneticinin gerekliliği ve halifede bulunması gereken özellikler tartışmasına girmemesine dikkat çeken Kavak, bunun nedenini içinde bulunulan dönemle açıklamaktadır. “Yönetim kademesinde yer alan gruplar” başlığı altında ise vezirler, mansıp sahipleri, inşa ehli, defatir ve emval meseleleri değerlendirilmektedir. Kitabın ithaf edildiği İbrahim Paşa’nın bir vezir olması hasebiyle, burada, vezirler bahsine geniş bir yer ayrılmaktadır. Bu bölümde ayrıca İslâm siyaset düşüncesinin değişmez konularından müşavere ve adalet iki fasıl hâlinde incelenmiştir.
Tarihe hasredilen ikinci bölümde ise “Hz. Adem’den 935 yılına kadar Haremeyn-i Şerifeyn’deki halifelerin tarihi” ele alınmaktadır. Bu bölüm yaratılışın başlangıcı konusuna ilişkin bir tartışma ile açılmaktadır. Yazar, zamanı Hz. Adem ile başlatmakta ve onu ilk halife olarak takdim etmektedir. Bundan sonra hilafet Hz. Muhammed’e kadar peygamberler ile devam etmiştir. Hz. Muhammed’den sonra halifelik sırasıyla raşid halifeler, Emeviler ve Abbasiler tarafından temsil edilmiştir. Fatımiler, Eyyubiler ve Memlukler de halife olmuşlardır. Yazar bu halifeler serisinin sonunda, Haremeyn’e hakim olan iki Osmanlı sultanı; Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman’ı (1520-66) zikretmektedir. Onların dönemleri hakkında biraz daha detaylı bilgiler vermektedir. Kavak, bu noktada, tarih ile ilgili bölümün bu şekilde takdim edilmesinin kitabın yazıldığı dönem ile ilişkisine dikkat çekiyor.Ona göre, yazar bir taraftan o dönemde Osmanlı sultanlarının halife olduğunu iddia ederken diğer taraftan Osmanlı yönetimini İslâm tarihine ve dünya tarihine eklemlemek için uygun bir çerçeve geliştirmiştir. Ayrıca, bu bölümde, Hüseyin b. Hasan halifeler hakkında verdiği kısa biyografik bilgiler aracılığı ile birinci bölümde siyasete dair verdiği teorik bilgileri örnekleme imkanı da elde etmektedir.