Çatışma ve Müzakere Osmanlı’da Türkçe ve Ermenice Dramatik Edebiyat
Sanat Araştırma Merkezi’nin düzenlediği Kırkambar Kitap konuşma dizisi çerçevesinde İstanbul Şehir Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim görevlisi Dr. Mehmet Fatih Uslu, aynı isimli kitabından yola çıkarak “Çatışma ve Müzakere- Osmanlı’da Türkçe ve Ermenice Dramatik Edebiyat” başlıklı bir sunum yaptı.
Mehmet Fatih Uslu, konuşmasına kitabın hikâyesini anlatarak başladı. Doktora tezinin gözden geçirilmiş hali olan kitabın ana fikrinin Uslu’nun Ermenice piyeslerin Türkçe piyeslere etkisini fark etmesiyle ortaya çıktığı ve tezin karşılaştırmalı bir yöne evrildiğini belirtildi. Bu karşılaştırmalı yöntemin Tanzimat edebiyatını milli edebiyat paradigmasına değil imparatorluk edebiyatı paradigmasına iliştirdiğini anlattı. Kitabın hedefinin ise Türkçe ve Ermenice metinleri yan yana okuyarak bu metinlerin Osmanlı’nın 19. Yüzyılı hakkında hangi fikirler öne sürdüğünü tespit etmek olduğunu belirtti.
Uslu, çalışmasında kimlik temsilleri veya bunların sunuşuna değil metinlerin yapısına ve türsel farklara odaklandığını belirtti. Piyeslerin üç türe ayrıldığı saptandı: melodram, tarihsel dram, komedi. Bu türlerin kendi arasındaki ilişkisinin dönemin kültürel ortamı, çatışma ve müzakereleriyle yakından ilgili olduğu söylendi.
Uslu, piyes türlerine geçmeden önce Osmanlı’da tiyatronun ortaya çıkışı hakkında temel bazı bilgiler verdi: Küreselleşen 19. Yüzyıl dünyasında Osmanlı fabrika ürünleriyle birlikte roman, tiyatro gibi kültürel ürünleri de ithal etti. Batıyla daha erken ilişki kurmuş Ermeniler, Ermenice ve İtalyanca gibi yabancı dillerde tiyatro yapmış ve Osmanlı’ya nüfuz ettirmişlerdi. Venedik’teki içinde bir Ermeni kilisesi bulunan San Lazzarro adasında Osmanlı’dan dini ve seküler eğitim görmeye gelen Ermeniler, burada Ermenice tarihsel dram ve Türkçe piyesler yazıp oynuyordu. Bu piyesler Osmanlı coğrafyasındaki Ermeni okullarında oynanmaya başladı. Laik Ermeni aydınlar, halkı aydınlatmak için günlük Ermeniceyle oyunlar yazıp oynamaya başlamışlar. Bu oyunlarda oynayanlar daha sonra Namık Kemal gibi yazarların yazdığı piyeslerde oynayacaklardı. Ermeni aktör ve rejisör Agop Vartanyan, tiyatro tekeli sahip olduğu 1870-1880 arasında tiyatro önemli bir kamusal alan oluşturdu. Bu on senede Türkçe ve Ermenice oyunlar yan yana oynanıyor ve izleniyordu. Bu dönemde Türk yazarlar da tiyatronun önemini kavradı.
Bu kısa tarihi bilgiden sonra Mehmet Fatih Uslu, türleri ve aralarındaki ilişkileri tanımlayarak bir takım sonuçlara vardı: Türsel olarak en çok yer kaplayan dönemin duygusunu en çok temsil eden melodramdır. Melodramlar değişmez, iyi veya kötü karakterler barındıran, büyük talih dönüşleri olan ve yüksekten oynanan didaktik oyunlardır. Teması genelde aşktır. Melodram yazara ahlaki tekel verir; o hem iyiyi hem kötüyü bilir. Her şey güzel başlayıp kötü biter. Melodramlar, sosyalist gerçekçi melodramlar gibi mesela, isyana davet eden bir türdür. Merkezin iktidarını paylaşma çağrısı olarak okunabilir bu melodramlar. Melodramlar yazarın ahlakı dışında seyirciye alan açmayan, diyaloga kapatan metinlerdir ve bu bağlamda melodram, Müslümanlar ve Ermeniler arasında çatışma hattı oluşturur. Bu türe, Uslu, birbirine benzeyen iki oyunu Namık Kemal’in Zavallı Necdet, Bedros Turyan’ın Tiyatro ya da Sefiller’ini örnek gösterdi.
Bu çatışmanın daha güçlü olduğu alan tarihsel dramlardır. Bu tür piyeslerde sevgilinin yerini vatan, millet gibi soyut kavramlar alır. Masumiyet vatan sevgisi, din sevgisine dönüşür. Bedros Turyan, Kara Topraklar adlı tarihsel dramında Timur’un Sivas’ı işgalini anlatır. Namık Kemal’in Cengiz’in saldırısını konu edindiği Celalettin Harzemşah oyununda Ermenistan retoriğini yerini İslam alır. Bunlar muhataplarını politik özneye dönüştürmeye çalışan metinlerdir; muhataplarının birbiriyle diyaloga girmesini engelleyen metinlerdir. Uslu’ya göre bu metinler Osmanlı’nın krizini haber veriyordu.
Müzakere, diyaloga imkân veren tür ise komedidir. Komediler ahlaki mutlakiyetçiliğin ortadan kalkışı ve mutlak ahlakî unsurların müzakere edilmesine imkân verir. Genellikle mutlak iyi veya kötü yoktur. Cezalandırma katı değildir. Doğruların iyiliğin kesin olmadığı müzakereye tabii olduğu vurgulanır. Gelişen diyalog karakterlerin mutlak iyi veya kötü olmasına izin vermez. Oyunun sonunda birinin diğerinden biraz daha iyi olduğuna, diğerinin kötülük yapsa da affedilebilir olduğuna vurgu yapılır. Ahmed Mithad romanlarında farklı inançlardan insanlar bir araya gelirler, ahlakî yargıların müzakeresi sonucunda bir denge hali oluşur. Hagop Baronyan’ın komedilerinde milliyetçilik retoriğini eleştirir. Bu tür metinlerde melodramik muhayyileye meydan okunur. Melodram ile komedi arasındaki mücadelede melodram daha baskındır.