Türkiye’de İktisat Tarihçiliği

Paylaş:

Osmanlı iktisat tarihçiliğinin Türkiye ve dünyadaki önemli isimlerinden biri olan Şevket Pamuk, on dördüncüsü düzenlenen ‘Otobiyografik Bir Anlatı’ dizisi kapsamında yaptığı “Türkiye’de İktisat Tarihçiliği: Otobiyografik Bir Anlatı” başlıklı sunumuyla Türkiye Araştırmaları Merkezi’nin konuğu oldu. Yoğun bir katılımcı grubuna hitap eden Pamuk, bir iktisat tarihçisi olarak kendi ilmi serüvenini, Türkiye’de iktisat tarihçiliğinin gelişim seyri ile de ilişkilendirerek aktarmaya çalıştı.

Asya, Afrika ve Orta Doğu gibi batı dışı dünyaların dünya iktisat tarihçiliği ve hatta dünya tarihi literatürüne yeterince dahil edilmediği 1970li yıllarda tez yazım arefesinde bir öğrenci olan Şevket Pamuk doktorada 20. yüzyıl Türkiye’si üzerine çalışmayı düşünür ve bu nedenle İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Kütüphanesi’nde 1950’li yıllar üzerine okumalar yapmaya başlar. Bu sıralarda Amerikan arşivlerinde keşfettiği ve son derece ayrıntılı veriler içerdiğini farkettiği ateşe ve konsolos raporları ona 19. yüzyıl çalışmak için veri toplamanın mümkün olduğu kanaatini uyandırır.

Dünya iktisat tarihçiliğinde gelişmiş ülkelerin iktisat tarihlerinin önemli olduğu o zamanlarda Türkiye’de ise iki önemli isim vardır: Ömer Lütfi Barkan ve Halil İnalcık. Barkan’ın toprak meseleleri, İnalcık’ın Osmanlı kurumları üzerine çalıştığı yıllarda nicel çalışmalar da yeni yeni iktisat tarihçiliğine dahil olmaya başlamıştır. Şevket Pamuk’un kariyeri de bu sıralarda şekillenmeye başlar, zira, bu tarihlerde Halil İnalcık ile doktora tez konusu görüşmeleri yaptığı sırada İnalcık hocanın onu Donald Quataert’e yönlendirmesinin ardından Pamuk’un yoğunlaşma alanı da Cumhuriyet’ten Osmanlı’ya doğru kaymaya başlar. Pamuk, böyle bir serüvenle başlayan iktisat tarihi çalışmalarını, doktora tezini yazmaya başladığı yıllardan günümüze dek süren zamanı kapsayan, üç büyük proje altında özetledi.

https://www.youtube.com/watch?v=VFQnAb-QheQ
27 Şubat 2017 tarihinde gerçekleşen bu söyleşi BİSAV TV’de yayınlandı. Etkinliğin kaydına ayrıca Bilim ve Sanat Vakfı Spotify, Apple Podcast ve Google Podcast kanallarından da ulaşabilirsiniz.

Bu projelerin ilki 19. yüzyıl Osmanlı ekonomisinin dışa açılması meselesi üzerinedir. Doktora çalışmaları sırasında eğildiği bu meselede Pamuk, Osmanlı ekonomisinin 19. yüzyılda dünya ticareti ve uluslararası yatırımlarla yapısının nasıl değiştiğinin altını çizmektedir. Nitekim araştırmaları daha sonra Osmanlı Ekonomisinde Bağımlılık ve Büyüme adıyla da kitaplaşmıştır.

Pamuk, araştırmacının incelediği konunun, onu beklemediği sonuçlara götürebildiğini vurgulayarak birinci projesinin temel vurgusunun uzun süre bağımlılık olduğunu ifade etti. Bu, dış ticarete ve yabancı yatırımlara açılan ekonominin giderek yabancı piyasalara bağımlı hale gelmesini ifade etmektedir. Diğer yandan, çalışmalarını ilerlettikçe bağımlılığın yanında büyüme olgusunu da farkeder zira bağımlılık artarken eş zamanlı olarak gelirler de artmaktadır.

Diğer iki büyük proje, birbiriyle ilintilidir ve iç içe yürümüştür. Pamuk, bu iki büyük projeyi ‘para, fiyatlar ve ücretler’ üst başlığıyla özetlemektedir.

Para meselesinin ana omurgasının oluşturduğu ikinci projede Pamuk, geniş bir perspektiften bakıp büyük bir imparatorluğun gerek ekonomik gerekse diğer meselelerde kurumlarını nasıl oluşturdukları sorusunu sormaktadır. Pamuk, Halil Sahillioğlu ve başka müelliflerin çalışmalarından yararlanmakla beraber, Osmanlı para sistemini başka devletlerin yapılarıyla karşılaştırmak suretiyle incelemeye çalışır. Ortaya Osmanlı tarihiyle ilgilenen kişilere çok önemli bir ürünler sunan çalışmalar, Pamuk’un karşısına da devletin yapısıyla ilgili, başlangıçta tahmin etmediği bir sonuç çıkartmıştır: Şevket Pamuk, para sisteminin kurgulanmasına bakarak devletin uzun ömürlülüğü hakkında bazı ipuçları yakalıyor. Ona göre 600 yıl ayakta kalmanın sırlarından biri, devletin gücünün sınırlarını daima görmesi ve gerektiğinde pragmatist davranmaktan çekinmemesidir. İmparatorluk, değişik bölgelerde değişik alışkanlıklar ve farklı ticaret örüntüleri mevcutken, hakim olduğu tüm coğrafyaya tek tip bir para birimi dayatmak yerine esnek bir tutum içerisinde olmuştur. Örneğin devlet, Anadolu’da akçe, guruş ve sikkeyi kullanırken, Mısır’da ‘pare’yi kabul etmiş, ya da Irak ve Tunus’ta kullanılan farklı para birimlerini değiştirmemiştir.

Pamuk’un çalışmaları içerisinde en geniş ekiple yürüttüğü ve en uzun süreli olduğunu söylediği üçüncü projesi de fiyatlar ve ücretler üzerine yürüttüğü projedir. Pamuk, 1990’larda para meselesi üzerinde bütüncül bir kurgu yaparken bir yandan da dünya tarihçiliğini izlemektedir. 16. yüzyıl için fiyat devriminden söz edilmekte, bu devrimin Osmanlı Devleti üzerindeki etkilerinden bahsedilmektedir. Fiyatların uzun vadeli eğilimlerini ortaya çıkartarak hem 16-17. yüzyıldaki çalkantıların sırrını anlamak için hem de Osmanlı tarihçiliğinde uzun vadeli çalışmalara bir altyapı oluşturur düşüncesiyle fiyat tarihi ve ücret tarihine yönelir. Para çalışmalarının alt yapısını oluşturduğu bu projede Pamuk, doktora öğrencilerinden oluşturduğu bir ekiple, vakıf defterlerinden, sarayın mutfak defterlerinden, narh defterlerinden fiyatları; tamirat ve inşaat defterlerinden inşaat işçilerinin günlük ücretlerini tesbit ediyor. Pamuk yedi-sekiz yıl süren bu çalışmaların neticesinde fiyatların Osmanlı’da 1500-1914 arasında 300 kat arttığını, yıllık bazda ise enflasyon oranının yaklaşık %1,3 olarak çıktığını belirtti. Ona göre bu oran o zamanın kurumlarının baş edebileceği bir oran değil ki ona göre bu durum bazı siyasal ve toplumsal huzursuzluklara da kaynaklık teşkil etmiştir.

Son zamanlarda veba konusu üzerine yoğunlaştığını belirterek konuşmasını sürdüren Pamuk, vebayı Osmanlı tarihiyle ve İslam’ın ilk yayıldığı yılları dikkate alarak okuma yönünde bir çabası olduğundan bahsetti. 14. yüzyılda başlayan bu salgın, Batı Avrupa’da 16. yüzyılın sonuna kadar, İtalya’da 17. yüzyılın ikinci yarısına ve Doğu Akdeniz’de ise 19. yüzyılın sonuna kadar sürmüştür. Pamuk’a göre bu salgın, pek çok iktisadi sonuç doğurmasının yanı sıra iktisat tarihçiliğinde uzun dönemli gelişmeleri anlama adına da önemli bir araç olabilir. Çünkü 20 senede bir ortaya çıkan bu salgın hastalık, kimi zaman nüfusun onda birini, bazen beşte birini, kimi zaman da üçte birini götürmekte ve bu itibarla fiyat yapılarının yeniden düzenlenmesi ve ücretlerde artış gibi sonuçlar doğurmaktadır. Osmanlı’da da 1820’lere kadar süren bu salgın, Pamuk’a göre nüfusun büyük miktarda artmamasının, sağ kalanların da ücretlerinin yükselmesinin temel sebeplerinden birisi olmuştur.

Son 40 yıl içerisinde yapılan çalışmalarla Türkiye’de iktisat tarihçiliğinin alt yapısının daha güçlü hale geldiğini, artık uluslararası tartışmalarda
Osmanlı/Türk iktisatçı/iktisat tarihinin daha çok konuşulduğunu, literatürde daha fazla yer aldığını ve dünya iktisat tarihi bağlamının bir parçası olduğunu belirten Pamuk, bu gelişmeler yaptığı çalışmaların da katkısı olduğunu kendi hesabına sevindirici bir durum olduğunu belirterek sözlerini noktaladı.

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir