Akdeniz’de Osmanlı-İspanya Rekabeti, 1560-1574: Teşkilat, Denizgücü ve Savaş

Paylaş:

BSV Türkiye Araştırmaları Merkezi tarafından düzenlenen Tez Makale Sunumları programının Mart ayağında Kırklareli Üniversitesi Tarih bölümünden Hüseyin Serdar Tabakoğlu “Akdeniz’de Osmanlı-İspanya Rekabeti, 1560-1574: Teşkilat, Denizgücü ve Savaş” başlıklı doktora tezini sundu. Ağırlıklı olarak, Madrid Deniz Müzesi Arşivi başta olmak üzere, İspanyol arşiv kaynaklarından hareketle yazılan tezin temel sorunsalını; a. Her iki imparatorlukta karar alma süreçlerinin, askeri/mali bürokrasilerinin ve denizcilik alt yapılarının denizcilik gücü bağlamında karşılaştırması ve b. Osmanlı deniz gücü kapasitesinin tam olarak ortaya konması, Preveze sonrasında Osmanlı donanmasının üstün olduğu tezinin ne derece doğru olduğunu tesbit etmek teşkil ediyor. Bu tesbiti ise Osmanlı ve İspanya karşılaştırmasını yapmak suretiyle ortaya koymaya çalışıyor. Tabakoğlu, bir karşılaştırma unsuru olarak İspanya’yı tercih etmesinin temel sebeplerinin; her iki imparatorluğun çağdaş olması, sahip olduğu insan ve mali kaynaklar itibari ile yakın olmaları ve en önemlisi de İspanya’nın da Akdeniz’de bir deniz gücü olma amacı taşıması ve Osmanlı’ya meydan okur bir tavır içerisine girmesi olarak görülebileceğini belirtmektedir. Tabakoğlu bu sorular ve amaçlar etrafından meseleyi 1560-1574 zaman dilimi içerisinde incelemektedir. Cerbe deniz savaşı ile başlayan ve İnebahtı deniz savaşını da kapsayan bu zaman dilimi, İspanya’nın üç aşamalı (büyük bir kadırga donanması inşa etmek, yeterince güçlenene dek donanmaya zarar gelmesini önlemek, Akdeniz hakimiyeti için Osmanlı ile deniz savaşına girmek) yeni bir deniz politikası benimsemesi ve uygulamaya çalışması itibari ile önem arzetmekte ve söz konusu soruların cevaplarına dair önemli bulgular içermektedir.

Serdar Tabakoğlu, yukarıda ana hatlarını çizmeye çalıştığımız çerçeveye oturttuğu meseleyi/tezi üç bölüm halinde inceliyor. Birinci bölümde; her iki imparatorluk geleneğinin karar alma süreç ve mekanizmalarını, askeri güçlerini, ekonomik durumlarını karşılaştıran Tabakoğlu’na göre Divan-ı Hümayun merkezli karar alma süreci, pek çok farklı konseyin karar mercii olabildiği İspanya’ya nazaran çok daha etkin ve hızlı bir şekil arz ediyor. Her ne kadar 1560’da birbirine yakın ekonomik güçlerden bahsedilse de İspanya mali bürokrasisi  Osmanlı’ya nazaran bir çok başlı yapı içerisindedir. Dolayısı ile her ne kadar İspanya ordusu profesyonellik itibari ile Osmanlı ordusuna nazaran daha iyi bir durumda olsa da mali ve askeri yapısının çok başlılığı nedeni ile Osmanlı’nın kuvvetli merkezî karar alma süreci karşısında yavaş ve geri kalmaktadır.

Tezin ana omurgasını oluşturan ikinci bölümde ise Tabakoğlu, tamamıyla donanmaların idaresini karşılaştırmalı bir şekilde ortaya koyuyor. Bu noktada temel farklılık alanlarının şunlar olduğu söylenebilir: İki donanma arasındaki en önemli farklardan birisi Osmanlı kaptan paşasının aynı zamanda bir eyaletin beylerbeyi olması ve bu sayede donanmayı karadaki güçler ile destekleme imkanına sahip olmasıdır ki İspanya’nın da daha sonra bu sistemi kendi donanmasında uygulamaya çalıştığı görülecektir. Öte yandan Osmanlı kaptan paşasının denizcilik teşkilatının başındaki kişi olmasına mukabil İspanya kaptan paşasının kısmi ve nisbeten çok daha az yetkilerle donatılmış olması da iki donanma arasındaki idari farklardan bir diğerini teşkil ediyor. Keza Osmanlı’da gemi inşa ve donanımının tek merkezden (Tersane-i Amire) yapılmasına mukabil İspanya gemi inşa süreci çok merkezli (Bercelona, Sevilla, Malaga vd.) bir yapı ve süreç arzetmektedir. Askeri ve mali teşkilat farklılığından kaynaklanan önemli bir başka farkı ise kürekçilerin tedarik şekli. Zira Osmanlı söz konusu teşkilatlardaki gelişkin yapısından hareketle kürekçileri halktan temin ederken, İspanya bu noktadaki zayıflığı nedeni ile kürek mahkumlarını kullanmaktadır.

Serdar Tabakoğlu çalışmanın/sunumun son bölümünde ise bütün bu süreçlerin askeri güç üzerindeki etkilerini İnebahtı deniz savaşı ve sonrasındaki süreç üzerinden ortaya koydu. 1560-1574 arasında her iki imparatorluğun da, ilk aşamada kıyıları korumak ikinci aşamada ise Akdeniz’e yayılma şeklinde kendisini gösteren, bir Akdeniz politikası olduğunu vurgulayan Tabakoğlu İnebahtı’da Osmanlı donanması komuta kademesinin hayatını kaybetmesinin savaşın sonucu açısından belirleyici olduğunu ve İspanya’nın savaşı kazandığını belirtterek şu soruyu yanıtlamaya çalıştı: Osmanlı deniz gücü İnebahtı yenilgisini nasıl oldu da bir zafere çevirdi? İspanyolların deniz gücünü nasıl kırdı? Tabakoğlu bu soruyu Osmanlı’nın takip ettiği iki adımın altını çizerek cevapladı. Buna göre Osmanlı ilk adımda kendisinden kimsenin beklemediği bir şekilde ve süratte yeni bir donanma inşa etti ve denize indirdi. İkinci adımda ise 1574’te bu donanma ile Tunus seferini gerçektleştirdi. 300 gemilik donanması ile hiç zorlanmadan saldırdığı hedefleri ele geçirdi. Tunus sefer/zaferi İspanyolları Akdeniz politikasının da bir anlamda sonunu getiriyor. Zira İspanyollar muhtemelen bir silahlanma yarışı şeklinde seyredecek bundan sonraki süreçte  Akdeniz’de Osmanlı deniz gücü ile rekabet edemeyeceklerini farketmiş ve kabullenmiş oluyorlardı.

Toparlayacak olursak; Serdar Tabakoğlu’na göre Osmanlı ve İspanya’nın Akdeniz rekabetinde Osmanlıyı daha avantajlı kılan ve dolayısıyla öne geçiren hususlar şunlar olmuştur: Osmanlı’da merkezi karar verme mekanizmasının çok hızlı çalışıyor olması, Osmanlı’nın gelişmiş bir tersane ve denizcilik alt yapısına sahip olması, Osmanlı’nın İspanya’ya nazaran, gelirlerini daha etkili, daha verimli kullanabilen bir askeri ve mali bürokrasiye sahip olması.

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir