Ak Parti Dönemi Türk Dış Politikasının Ekonomi-Politiği
Küresel Araştırmalar Merkezi Tezat programının Kasım ayı konuğu Dr. Tamer Ağca oldu. Ağca, 2016’da Yeditepe Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümünde savunduğu 2002-2012 yıllarıyla sınırlandırılmış “Ak Parti Dönemi Türk Dış Politikasının Ekonomik Temelleri” başlıklı doktora tezi üzerine bir konuşma gerçekleştirdi.
Ağca’nın tezi büyük oranda Türk dış politikasının bir enstrüman olarak dış ekonomik ilişkileri nasıl kullandığına odaklanmaktadır. Ekonomi ile dış politikaya bağdaştırmaya çalışan tezin temel problem alanı soğuk savaş sonrası dönemde yaşanan kırılmalardır. Bu kırılmalar kronolojik olarak Soyvetler Birliği’nin dağılmasıyla oluşan siyasi kriz, 11 Eylül saldırılarıyla ortaya çıkan zihniyet krizi ve 2008 yılında dünyanın ilk küresel krizi olarak addedilen ekonomik kriz. Ağca’ya göre bu krizler her krizde olduğu gibi hem yeni tehditler hem de yeni fırsatlar yaratmıştır. Bunun yanı sıra Ağca’ya göre Ak Parti’yi vücuda getiren küresel dinamiklerin yanında içsel dinamikler de söz konusuydu. Doksanlı yıllardaki ekonomik ve siyasal gelişmeler yeni bir siyasal özneyi çağırıyordu.
Ağca, genel olarak kamuoyunda ileri sürülen Ak parti dönemindeki iç ve dış politik kaymaların ne kadar gerçekçi olup olmadığını ekonomi-politik yönelimler, stratejiler, kurumlar ve pratikler ekseninde soruşturmak gerektiğini belirti. Bu amaç doğrultusunda tezin üç sınırlandırması bulunmaktadır: yabancı sermaye yatırımları, pazar çeşitliği ve entegrasyon, ve özel sektörün dünyaya açılması. Ağca’ya göre Türkiye ekonomisi 1990’lı yıllardaki performansı ile 2002-2012 yılları arasındaki performansı oldukça farklıdır ve iki binli yıllarda gözle görülür bir iyileşme gözlemlenmektedir. Bu dönemde Ak Parti dış politikasında yeni yaklaşımlarla küresel ve bölgesel ölçek büyütmüştür. Türk dış politikasındaki ölçek büyütmeye bağlı olarak yeni yaklaşımlar çerçevesinde vizeleri kaldırmak, diplomatik elçilikler açmak, serbest ticaret anlaşmalarının imzalanması gibi uygulamalara girişmiştir. Bu bağlamda önemli olan dış politikada yaşanan yenileşmenin tam olarak ne olduğunun saptanmasıdır. Küreselleşme süreci dış politikayı uluslararası siyasetin alanı olmaktan çıkarmış, bu ilişkiyi iş dünyası ve sivil topluma doğru genişletmiştir. Bilişim teknolojilerinde yaşanan gelişmeler ticaret ve etkileşimleri hızlandırmıştır. Bu ise bir dış politika enstrümanı olarak yumuşak gücü öne çıkarmıştır. Güvenlikte ticarete ve kültürel etkileşime açılan yeni durum dünyayla birlikte bizde de etkili olmaya başlamıştır. Ekonominin ve siyasetin liberalleşen bu mantığı Ak Parti’nin politika yapma biçimini de etkilemiştir. Liberal düşünceyi merkeze alan Ak Parti bireylerin özgürlüğünü temel alarak hukuk mücadelesini genişletmiştir ve bu sayede kalkınma hamleleri için uygun bir toplumsal atmosfer yaratabilmiştir. Bireylerin özgürlüğü, sınırlı devlet, modus vivendi anlayışıyla farklılıkların uzlaştırılmasını aradı ve bunlara uygun olarak serbest piyasa anlayışını geliştirdi. Küresel ve yerel dinamikler ışığında Ak Parti klasik dış politika anlayışından uzaklaşarak yeni koşullara uyarlanmış yeni bir dış politika zihniyeti ve vizyonu ortaya koydu.
Ağca’ya göre medyada eksen kayması biçiminde popülerleşen politika değişikliğini yerli yerine oturtmak gerekmektedir. Ak Parti öncesi geleneksel dış politikanın temel ilkeleri Batıcılık, statükoculuk ve meşruiyetçiliktir. Batıcılık ilkesi gereği öne çıkan dış politika vizyonu Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi ve NATO gibi örgütlere girmekten geçmektedir. Statükoculuk ise misak-ı milli sınırlarını korumak ve başka arayış içerisinde olmamaktır. Hem ulusal hem de uluslararası statükoları kabul etmektir. Meşruiyet ise Batı tarafından onaylanan hedeflere yine Batının onay verdiği meşru araçlarla ulaşmak anlamındadır. Ak Parti’nin ortaya koyduğu yeni dış politika vizyonuyla yeni kavramlar ve ilkeler geliştirildi. Yeni vizyonun kurucu ismi hiç şüphesiz Ahmet Davutoğlu oldu. Çok eksenli dış politika, komşularla sıfır sorun, güvenlik-özgürlük dengesi, ritmik diplomasi, yumuşak güç, merkez ülke, aktif ve ön alıcı diplomasi vb. kavramlar Davutoğlu doktrinin temel kavram ve ilkeleri olarak öne çıktı. Yumuşak gücü merkeze alan bu strateji ekonomik merkezliydi ve liberal bir yaklaşıma yaslanıyordu. Güçlü ekonomi güçlü Türkiye sloganı ile içeride, komşularla sıfır sorun politikasıyla dışarıda sulh çizgisi içinde aktif politika izlendi. Burada önemli bir uyarıda bulunmak gerekiyor. Davutoğlu doktrininde klasik dış politika reddedilmez ya da yok sayılmaz; diyalektik bir deyimle içerilerek aşılmak istenir. Avrupa Birliği projesi yanlış olarak görülmez, sadece farklı coğrafyalara doğru dış politika vizyonu genişletilir. Bu yaklaşım kesinlikle statükoculuk ve meşruiyet için de geçerlidir. Statüko merkez kabul edilerek eksen çeşitlenmesin ekonomik, sosyal, siyasal ve askeri açılardan genişletilmesini hedefler. Ekonomik kalkınma yönelimi ile dış politika birbiriyle uyum içinde geliştirildi. Yumuşak güç olarak ekonomik, sosyal ve kültürel araçlar aktif bir şekilde kuruldu. Medya, kültür ve diplomasinin etkili bir araç olarak görüldüğü bu modelle amaç bölgesel entegrasyonları sağlamak ve Türkiye’nin ufkunu genişletmektir. Yumuşak güç bu stratejinin sıklet noktasıdır. Türkiye’nin verili güç yapısı (ekonomik, askeri vb.) içinde hareket tarzı kesinlikle yumuşak güç olmalıdır. Yumuşak güçten ziyade sert güçlerin kullanılması ise Türkiye’nin hem daralması hem büyümenin kesintiye uğramasıyla sonuçlanacaktır. Gerilmelere daralmalara, daralmasıyla ise gerilmeler diyalektik bir salınım içine çekilerek tarihsel atılımların önleri kesilmek istenir. Ancak bu yaklaşımın zorunlu ve evrensel olmadığını, yeni koşullara uyarlanma kapasitesi ve esnekliğine sahip olduğunun altını çizmek gerekmektedir. Somut durumun somut analizinden çıkan bu ilkesel olmayan stratejik vizyon kesinlikle yeni somut durumlara da uyarlanabilme esnekliğine de sahiptir.
O dönemin somut koşulları içerisinde Türkiye’nin güçlenmesi adına tek eksenli dış politika yumuşak güç araçlarıyla çeşitlendirildi. Ortadoğu, Balkanlar, Asya ve Afrika yeni dış politikanın yayılım alanları oldu. Bölgesel bütünleşme ve pazar çeşitlenmesiyle Türkiye ekonomide ölçeği büyüttü. Tüccar devlet mantığıyla diğer devlet ve toplumlarla serbest ticaret anlaşmaları imzalanarak bu iş kotarılmaya çalışıldı. Bu süreçte Avrupa Birliği’ne yapılan ihracat azaldı, başka bölgelere doğru kaydı. Yakın doğu ve Ortadoğuya doğru ekonomik ilişkiler genişledi. Bu stratejik perspektif çerçevesinde THY uçakları o havzalara uçmaya başladı, o bölgelerde büyükelçilik ve konsolosluklar açıldı. Kamu diplomasisin alt başlığı olarak o ülkelere ekonomik ve sosyal yardımlar arttı. TİKA bu konuda önemli misyonlar gerçekleştirdi. TÜSİAD’ın üyelikleri Ak Parti döneminde aynı kalırken, TİM ve MÜSİAD’ın üyeleri epeyce genişlemiştir. Bu somut veriler Türkiye’deki sosyo-politik ilişkilerin alacağı muhtemel biçimler hakkında önemli ipuçları da vermektedir.
Bu temel kavramlar çerçevesinde Ağca’nın tezinde tartıştığı husus dış politika değişikliği içinde bir ekonomi-politik hikayenin olup olmadığıdır. Cevabının pozitif olduğunu söyleyen Ağca, yabancı sermaye çekme, pazarı çeşitlendirme, bölgesel entegrasyon ve son olarak sivil toplum ve iş dünyasının aktif olarak kullanılması açısından 2002-2012 yılları arasında büyük bir atılım yaşandığını belirtti.