Bir Mahalle Kurgusu: İznik TOKİ Evleri
Sanat Araştırmaları Merkezi’nin Ev ve Mimari program dizisinin altıncı oturumunda ismiyle şaşırtan, içeriğiyle umutlandıran bir sunum yapıldı: “Bir Mahalle Kurgusu: İznik TOKİ Evleri”. Mayıs ayında, Celâleddin Çelik ve Halil İbrahim Düzenli moderatörlüğünde gerçekleşen bu sunumda Bilim ve Sanat Vakfı, Mi’mar Mimarlık’ın kurucu ortaklarından mimar İbrahim Hakkı Yiğit’i konuk etti. Programda Mi’mar Mimarlık ve TOKİ iş birliğiyle yapılan İznik TOKİ Evleri’nin proje ve uygulama süreçleri konuşuldu.
1972 yılında doğan İbrahim Hakkı Yiğit, kendisi gibi Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü mezunu olan Ahmet Yılmaz’la 2005 yılında kurmuş Mi’mar Mimarlık’ı. Ofis, kurulduğu günden bu yana birçok projeye imza atmış ve ödüller almış. Mi’mar Mimarlık’ı sunumun konusu olan bu toplu konut projesiyle buluşturan da 2014 yılında 7 İklim 7 Bölge Gelenekten Geleceğe Ulusal Mimari Proje Yarışması’ndan aldığı birincilik olmuş. Mi’mar Mimarlık, Güneydoğu ve Marmara olmak üzere iki bölgede yarışmış ve birincilik Güneydoğu’dan gelmiş. Bu sonuçtan bir süre sonra İznik’in batısındaki 23 dönümlük alan Mi’mar Mimarlık’a gösterilmiş, akabinde çalışmalar başlamış.
TOKİ “yatay şehir” çalışmalarına Nevşehir’de üç katlı bloklardan oluşan 168 dairelik bir projeyle başlamış. Mi’mar Mimarlık bu projeyi incelemiş. İznik’teki arazi düz olduğu için binalar üç katla sınırlanmamış ve imar planında yapılan düzenlemelerle en fazla dört katlı olacak şekilde iki, üç ve dört katlı binalarla toplam yüz altmış beş dairelik bir proje ortaya çıkmış. Projenin yapıldığı yer Selçuk Mahallesi ve şehre uzak. Burada yaşayacak bin kişiye yakın insanın mescit, bakkal gibi ihtiyaçları da düşünülmüş. İbrahim H. Yiğit, bunun TOKİ için bir açılım olduğunu belirtiyor. Proje bir cami, dört ticari birim, yüz on bir otopark, iki kapıcı dairesi ve yüz altmış beş evden oluşuyor. Bu evlerin doksan altı tanesi 3+1, altmış dokuz tanesi 2+1. Topografyayla uyumun sağlanabilmesi adına kat sayısının çeşitlendirilmesine karar verilen binalar kırk dört tane dört katlı, doksan üç tane üç katlı ve yirmi sekiz tane iki katlı olarak inşa edilmiş.
İbrahim Hakkı Yiğit, İznik TOKİ Evleri ofislerinin de TOKİ için bir proje denemesi olduğunu söylüyor. Önceki projelerde ortaya çıkan, caminin uzak olması gibi sıkıntılar bu projede çözülmeye çalışılmış. Ayrıca projede kalın bahçe duvarları kullanılarak ortak yeşil alandan ziyade daire sakinlerinin sahiplenip kullanabileceği ufak bahçeler oluşturulmuş. İki ya da üç daireye ortak bir bahçe sağlanmış. Bütün evler en az üç cepheden ışık alabilecek şekilde konumlandırılmış. Mahremiyetin mümkün olduğunca korunması adına aynı kattaki dairelerin dış kapılarının karşılıklı olmaması gibi ince gayretler gösterilmiş. İbrahim H. Yiğit, bunun gibi az katlı mahalle tipi yapı denemelerinin toplumda karşılık bulamama ihtimalinin ciddi bir geri gidişe sebep olacağını da ifade ediyor. İnsanların yüksek katlı binalardan vazgeçmesi için bunun mantıklı olduğunu görmeleri, kabul etmeleri gerektiğini ekleyerek “Bir mahalle tipi önerdiğimizde sunumumuzda İslam coğrafyasına ciddi atıflar yapar, şehir dokularını gösteririz” diyor.
TOKİ’nin iki tip inşa metodu olduğunu anlatarak devam ediyor İbrahim Hakkı Yiğit sunumuna. Birincisi hâsılat paylaşımıyla üst gelir grubuna yönelik yapılan işler. İkincisi ise bu projenin de içinde bulunduğu, alt-orta gelir grubuna yönelik projeler. Yiğit’e göre, alt gelir seviyesi için yapılan konutta bir niteliğin yakalanmasıyla ilgili bir deneme bu. Üst gelir seviyesi için öngörülen ev sistemi bu projede alt gelir seviyesinde çalışılabilmiş. TOKİ, bu tip sosyal konutlarda maliyete eş kazanıyor, kazanç bir lira bile fazla olmuyor. Üstelik peşin konan para taksitle geri alınıyor. TOKİ’nin maliyeti düşük tutma çabası ve cami, bahçe duvarları gibi eklemelerin de maliyeti artırdığı göz önüne alındığında böyle bir proje çıkarabilmek için ne kadar titiz çalışılması gerektiği daha net anlaşılıyor. Nevşehir’deki standart binaların metrekaresi yaklaşık bin liraya inşa edilmiş. Mi’mar Mimarlık’a yaptırıldığında bunun birkaç katına çıkacağı düşünülmüş ama Yiğit’e göre makul tasarımlarla bunun böyle olmadığı görülmüş. Örneğin mantolama maliyetinden kurtulmak için yalıtım gerektirmeyen bims tuğla kullanılmış.
Sunumda yer bulan bir diğer konu, günümüzde gerekli olup olmadığını veya alternatifini hiç düşünmeden kabullendiğimiz evlerimizdeki boş mekânlar: Holler. Mi’mar Mimarlık kurucu ortağı Ahmet Yılmaz, mekâna hiç bir katkısı olmayan, kullanılmayan alan olarak tanımlıyor holü. Hol yerine ilk ürettikleri konutlarda sofalar, dışarıya açılan, yüzü olan mekânlar planlamışlar. Fakat mücadeleleri olumlu sonuçlanmamış. Sofanın bir mekân olarak görülmediğini, 3+1 tarzı bir tabirde bir rakam haline gelemediğini aktarıyor Ahmet Yılmaz. +1’li sistemin mimariyi zor durumda bıraktığından da bahsediliyor ve yurt dışındaki gibi yatak odası sayısıyla ifade etmenin örnek alınabileceği ekleniyor.
İbrahim Hakkı Yiğit, yaptıkları işin manevi yükünden bahsederek devam ediyor sunumuna. Bir katılımcılık olmaması, çok fazla kesim ve birimin ihtiyaçlarını tek başlarına yapma mükellefiyetleri onlara büyük bir sorumluluk yüklemiş. “Biz burada yaşayacak bin kişi adına ofis olarak bir hayal kurduk. Farklı bir şekilde de yapılabilirdi ama bu bizim doğru bulduğumuz ve hesabını kendi kendimize vermeye çalıştığımız bir hayaldi” diye ifade ediyor durumun zorluğunu. Katılımın olmaması problemini gündeme getirdiklerini çünkü hesap edemedikleri veya hesabın dengeli gitmediği yerler olduğunu da ekliyor. Örneğin TOKİ’nin yaptığı anketlerde yetmişlerinde bir dedenin on beşinci katta oturmak istemesi öngörüyü zorlaştırıyor. İbrahim Hakkı Yiğit, bu projenin bir deneme olduğu için eleştirilme ihtimalinin çok yüksek olduğunu, insanların alıştıkları şeyleri fazla eleştirmediğini söylüyor ve bu eleştirileri göğüslemekle sorumlu olduklarını ekliyor.
Mi’mar Mimarlık’ın diğer kurucu ortağı olan Ahmet Yılmaz’ın katılımıyla zenginleşen sunum görsellerle bolca desteklendi. Merak edenler için Mi’mar Mimarlık’ın internet sitesinde projelerin tanıtımları ve videoları mevcut.