Türkiye’de 60 Sonrası Düşünce Hareketleri
“Türkiye’de 60 sonrası Düşünce Hareketleri” başlıklı konuşmasında Yücel Bulut, 27 Mayıs 1960 ihtilali sonrasında oluşan ideolojik düşünce hareketlerine ilişkin -sosyalizm, milliyetçilik ve İslâmcılık özelinde- genel bir değerlendirmede bulundu.Bulut, konuşmasına, 1960’lı yıllarda düşünce hareketleri bağlamında yoğun bir canlılık yaşandığına ilişkin yaygın bir kanaatin bulunduğu, ancak bu yılları anlamak açısından 1940’lı ve 1950’li yıllardaki gelişmelerin ihmal edilmemesi gerektiği uyarısında bulunarak başladı. Çünkü Bulut’a göre, 1960’lı yıllardaki kimi düzenlemelerde çok partili hayata geçiş sürecinin ve özellikle de, 1950’li yıllardaki DP iktidarı deneyiminin belirgin izleri görülmektedir. Yine Bulut’a göre, 1960’lı yıllarda gelişme kaydeden sosyalizm, milliyetçilik ve İslâmcılık gibi düşünce hareketlerinin birbirlerine benzer özellikler taşımalarının arka planında da sözkonusu döneme ilişkin özellikler yatmaktadır. Bulut, yine bu dönemi anlamak açısından yalnızca ülke içi gelişmelere yoğunlaşmanın yetmediğini, bunun yanısıra genelde dünyadaki siyasal ve ekonomik gelişmelerin, özelde de Ortadoğu’daki gelişmelerin dikkate alınmasının önemini vurguladı.1960’lı yılların dikkati çeken önemli -belki de başlıca- özelliğinin, belli siyasal düşünce ve eğilimlerin -sınırları kesin hatlarla çizilmiş- belli çizgiler halinde temsil hakkı elde etmeleri olduğunu belirten Bulut, bu çerçevede, örneğin Türkiye’de “sol” düşüncenin ilk kez marjinallikten kurtularak anayasal çerçevede bir meşruiyet kazandığından ve siyasal bir parti [TİP] çatısı altında örgütlenme ve meclise girme imkânı bulduğundan söz etti. Benzer bir durum milliyetçiler ve dinî çevreler için de geçerliydi. Bu durumun, aynı zamanda, kimi zaman birlikte iş tutabilen insanları birbirlerinden kesin hatlarla ayrıştırmak, muhalif düşünceleri belli kalıplar içerisine sıkıştırmak ve sığ düşünceler haline dönüştürmek gibi olumsuz sonuçlar doğurduğunun altını çizdi.1960’lı yılların ağırlıklı tartışma konularının kalkınma, gelişme ve sanayileşme gibi sorunlar etrafında ortaya çıktığından bahisle, Türkiye’nin ve -geçmişe dönük olarak da- Osmanlı’nın toplumsal yapısının ne olduğu gibi sorular etrafında canlı bir tartışma ortamının varlığından bahseden Bulut, bu ortama -sosyalist, İslâmcı, milliyetçi, muhafazakâr vb.- hemen her çeşidinden düşünce çevresinin -üniversite, bürokrasi, gençlik hareketleri, siyasal partiler vs.- her düzeyde katılmış olduğunu ifade etti ve sanayileşme konusunun, Necmettin Erbakan’ın söylemlerinde uzun yıllar etkisini sürdürmüş olmasını bu duruma bir örnek olarak verdi. Bu bağlamda sosyalizm-cemaatçilik-sosyal adalet kavramları ya da sosyalizm-İslâm ilişkisinin niteliği etrafında gerçekleşen tartışmalara da değindi.Bulut, iki nokta üzerinde daha durdu: Bunlardan bir tanesi, 1960’lı yıllarda gerek dinî düşünce ve gerekse de sosyalist düşünce bağlamında yoğun bir tercüme hareketinin varlığının da üzerinde düşünülmesi gereken zenginlikler ve özellikler taşıdığıydı. Diğeri ise bu dönemin bir özelliği olarak ABD etkisinin Türkiye’de yaygınlık kazanmasından ve sağlam bir biçimde yerleşmesinden -bürokratik ve üniversite yapısının yeniden düzenlenmesinden yola çıkılarak- söz edilebilmesiydi.Dönemin günümüze de yansıyan boyutlarının bulunması nedeniyle olsa gerek, dinleyicilerin de aktif bir biçimde tartışmaya katılmaları sonucunda üç saati aşkın canlı bir oturum gerçekleşmiş oldu.