Osmanlıların Avrupa İmajı
Bilim ve Sanat Vakfı’nın Türkiye Araştırmaları Merkezi bünyesinde hazırlanan Bir Kitap/Bir Yazar söyleşilerinin bu ayki konuğu Osmanlı Seyyahlarının Gözüyle Avrupa* kitabının yazarı Baki Asiltürk idi. Asiltürk söyleşisinde katılımcılara kitabından hareketle Batılılaşma süreci boyunca Türk aydınının Batı tasavvurunu ifade etmeğe çalıştı. Baki Asiltürk, lisans eğitimini Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi’nde tamamladı. Yüksek lisans kariyerini Yeni Türk Edebiyatı alanında sürdüren Asiltürk, yüksek lisans tezi olarak Cenap Şahabettin’in “Suriye Mektupları”nı hazırladı. “Türk Edebiyatı’nda Avrupa Seyahatleri: 1839-1923” konulu araştırmasıyla da doktor unvanını alarak M.Ü. Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde öğretim görevlisi oldu. Osmanlı Seyyahlarının Gözüyle Avrupa kitabı, esasen Asiltürk’ün doktora çalışmasının yeniden gözden geçirilmesi sonucu hazırlanmış bir çalışmadır. Konuşmasına, Osmanlı seyyahlarının gittikleri ve gördükleri yerleri kendi ağızlarıyla anlattıkları birincil nitelikli kaynakların, dönemin Osmanlı entelektüellerinin zihin dünyasındaki Batı’yı anlamamız için son derece önemli bir yere sahip olduğunu vurgulayarak başlayan Asiltürk, bu konuda üniversitelerin gerek Türk Edebiyatı gerekse de Tarih bölümlerinde şu ana kadar yapılmış olan çalışmaların sınırlı olmasının kendisini bu konuyu çalışmaya cezbettiğini söyledi. Baki Asiltürk sunumunda, kitabında da değindiği gibi, Batı’yı temel bir referans olarak alma temayülünde olan son dönem Osmanlı münevverlerinin Batı algısı üzerinde üç temel tespitte bulundu: Bunlardan ilki, seyyahların eserlerini kendi değer yargılarından bağımsız olarak yazmadıkları (yazamadıkları) gerçeğidir. Seyyahlar, seyahatleri sırasında Batı’yı tahlil etmeye çalışırken, bunu daha önceden sahip oldukları belirli önkabuller süzgecinden geçirerek yapıyorlardı. Esasen onların yapıtları, Batı’nın kendisinden çok onların görmeyi istedikleri Batı’yı tasvir ediyordu. Bu sebeple seyyahlar herhangi bir konu üzerinde –doğal olarak- birbirlerine zıt fikirler öne sürebiliyorlardı. Örneğin, Fransızların ahlâkı meselesinde Ahmet İhsan ve Ahmet Mithat birbirinin aksi yönünde tespitlerde bulunmuşlardır. İkinci olarak, Asiltürk seyyahların Batı hakkındaki düşüncelerini belirlemede, yaşadıkları dönemin siyasî gündeminin de belirleyici etkisine değindi. Genel olarak Batılılaşma ve Avrupalılığa mesafeli duran Mehmet Akif’in Berlin Hatıraları adlı eserinde Birinci Cihan Harbi sırasında müttefikimiz olan Almanlara karşı sıcak tutumu bunun bir örneğidir. Son olarak, yazar bu dönem Osmanlı seyyahlarının, şahit oldukları tek bir örnekten yola çıkarak genellemeler yaptıklarına dikkat çekti. Ahmet Mithat’ın Madam Gülnar adlı bir hanımefendiden yola çıkarak, bütün Alman kadınları için genel yargılarda bulunması bu anlamda dikkat çekici bir misaldir. Yapılan kısa sunumun ardından sıra katılımcıların sorularına ve katkılarına geldi. Kitapta, Avrupa’ya giden seyyahları başlığı altında Rusya’nın niçin ele alınmadığı sorusuna Asiltürk çalışmasının akademik niteliğinin ister istemez bu sınırlamayı getirdiğini ifade etti. Genel Osmanlı seyahat literatürünün, metodolojik anlamda, nesnellikleri ve işlevsellikleri gözönüne alındığında nitelikli kaynaklar olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği sorusuna cevaben Asiltürk, bu eserlerin dönemin entelektüel atmosferinin zihin yapısını gözlemlemede vazgeçilemez olduklarını, ancak tarih yazımı adına objektif bir kaynak olarak ele alınamayacaklarını söyledi. Son olarak Osmanlı’nın diğer topraklarında yaşayan gayrimüslim azınlıkların ve Türk olmayan Müslüman seyyahların Batı’ya yaptıkları seyahatler üzerine yapılacak olan bir çalışmanın, Baki Asiltürk’ün sözkonusu eserini tamamlayıcı niteliğe sahip olabileceği üzerinde duruldu. Söyleşi müzakerecilerin kitap üzerine yaptıkları yorumların ardından son buldu.