Pan-Türkçülük ve Turancılık: Türkiye-Macaristan Mukayesesi
Türkiye Araştırmaları Merkezinin Tez-Makale sunumları programı kapsamında Ekim ayında “The Interplay Between Turkish and Hungarian Nationalism: Ottoman Pan-Turkism and Hungarian Turanism (1890–1918)” başlıklı yüksek lisans teziyle Alaaddin Oğuz’u dinledik. Oğuz, Ortadoğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’ne Eylül 2005 tarihinde sunduğu tezinde, Türk ve Macar milliyetçiliklerinin 1890–1920 arası serencamını karşılaştırmalı olarak ele alıyor. Farklı bağlamların ürünü olmaları sebebiyle, ayrıldıkları noktalarla birlikte hatırı sayılır benzerlikler de gösteren İstanbul ve Budapeşte merkezli bu iki milliyetçilik hareketinin karşılıklı etkileşim içinde geliştiğini ortaya koyan Oğuz, Türk milliyetçiliği çalışmalarında fazla göz önünde bulundurulmayan bu ilişkinin analizinin her iki milliyetçilik hareketinin anlaşılmasında da önemli olduğunu vurguladı. Milliyetçilik olgusunun teorik arkaplanını ele alan Oğuz, sözkonusu milliyetçiliklerin bu kavramsal çerçeve içerisindeki yerini tayin ediyor. Hans Kohn’un iki ayrı milliyetçilik tanımlaması tartışmanın eksenini oluşturuyor: Batı (Avrupa) tipi ve Doğu (Avrupa) tipi milliyetçilik. Batı tipi milliyetçiliklerin (Fransa ve İngiltere örnekleri) aksine Osmanlı örneğinin de dahil edildiği Doğu tipi milliyetçiliklerde, milliyetçilik, ulus-devlet oluşumuna zemin hazırlamak üzere entelektüeller eliyle geliştirilen bir ideoloji olarak değerlendiriliyor. Kültürel özellikleri önemseyen, sosyal ve siyasî gerçeklik yerine geçmişe dair mitlere ve geleceğe ilişkin ümitlere dayanan Doğu tipi milliyetçiliğin sembolü ise Almanya. Bağlantılı olarak, Kohn’un Doğu tipi milliyetçilik tanımı kapsamına giren “pan” hareketlere de değinen Oğuz, Macar ve Türk milliyetçiliklerini romantik, Doğu tipi milliyetçilikler ve “pan” hareketler kapsamında ele alıyor. Türk milliyetçiliğinin 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren gösterdiği gelişimi, siyasî arkaplanına, Avrupa menşeli Türkoloji çalışmalarının ve Rusya Türklerinin etkilerine değinerek anlatıyor Oğuz. Başlangıçta kültürel alanda kendini göstermeye başlayan Türkçülük, İmparatorluğu dağılmaktan kurtarmayı hedefleyen Osmanlıcılık ve İslâmcılığın beklenen sonucu veremeyeceği kanaatini taşıyan Türk entelektüellerce gündeme taşınıyor. 20. yüzyıl başlarında Türkçülük hareketinin Osmanlıcılık hareketine karşı bir alternatif olarak siyasî bir zemin kazanması ve pan-Türkçü/Turancı istikamette gelişmesi, Rusya’nın asimilasyon politikalarına karşı Türk birliğini savunan Rusya Türkleri eliyle oluyor. Yusuf Akçura’nın 1904 tarihli “Üç Tarz-ı Siyaset” makalesi Türkçülerin manifestosu olarak kabul ediliyor. Yine 1908’den sonra kurulmaya başlayan Türk Yurdu, Türk Derneği, Türk Ocağı gibi dergi ve dernekler Türkçü ideolojiyi besliyor. 1908–1913 arası dönemde ise İttihat ve Terakki, Türkçülüğü siyasî bir politika olarak benimsemeye başlıyor. Rusya Türkleri, Macar Turancılarıyla olan iletişimleri sayesinde Türkçülerle Turancılar arasında bir köprü oluşturuyorlar. Oğuz, Macar Turancılığının gelişimini de Macaristan’ın 19. yüzyıl ekonomi-politiği çerçevesinde ele alıyor. Avrupa milletlerinin Macarları Asya kökenli olmaları sebebiyle dışlamaları, Rusya’nın 19. yüzyıl boyunca uyguladığı Panslavizm politikası, Macar egemenliğindeki Slavların özgürlük talepleri, Avusturya ve Alman imparatorlukları karşısında itibarî ve iktisadî bakımlardan geri olmak şeklinde özetlenen bu çerçevenin, Macarlara, doğuya yönelmekten başka çıkar yol bırakmadığı belirtiliyor. Avrupa devletlerine karşı bir varlık göstergesi olarak ve bu varlığı Orta Asya’ya –tarihe- dönerek meşrulaştırmayı hedefleyen Macar entelektüelleri eliyle gelişiyor Turan ideali. Pan-Turancılık ideolojisinin gelişiminde, yaşadıkları dışlanmışlıktan kökenlerine dönerek sıyrılma isteğinin yanı sıra ekonomik çıkar beklentisinin de etkili olduğunu belirtiyor Oğuz. Doğu tipi milliyetçiliklere özgü olarak kültürü ve dil birliğini vurgulayan Türk ve Macar milliyetçiliklerinin gelişmesinde, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren çeşitli Avrupa ülkelerinde oryantalist araştırmacılarca yürütülen Türkoloji çalışmaları etkili oluyor. 1870’de Budapeşte Üniversitesi’nde Türkoloji bölümünün kurulmasıyla Macar Türkologlar tüm Orta Asya’nın birliğini vurgulayan çalışmalar yapmaya başlıyorlar. Ancak Oğuz, Türkoloji çalışmalarının sadece bilimsel olarak nitelenemeyeceğini, Asya coğrafyasının ekonomik yapısını belirlemeye dönük çalışmaların Macar Turancılığının yayılmacı yanını ortaya koyduğunu da ekliyor. Macar Türkologların ortak kökene vurgu yapan bu çalışmaları Türkçülüğün gelişiminde etkili oluyor ve Türk ve Macar milliyetçilerini yakınlaştırıyor. 19. yüzyılın son çeyreğinde başlayan karşılıklı ilişkiler I. Dünya Savaşı yıllarında artarak devam ediyor. Macar Turan dergisi ile Türk Yurdu dergileri arasındaki iletişim fikirlerin yayılmasını pekiştiriyor. I. Dünya Savaşı yıllarında İttihat ve Terakki ile Macar Turancıları arasında resmî ilişkiler de gelişiyor. Ancak, I. Dünya Savaşının aynı saflarda yer alan Macar ve Türkler için mağlubiyetle sonuçlanması, gerçekleşmesi savaştan galip çıkma şartına bağlı olan Turan idealini Macar gündeminden düşürürken, Türk milliyetçiliği Misâk-ı Millî sınırlarına odaklanıyor ve Türk ve Macar milliyetçileri birbirinden uzaklaşıyor.Sunumun ardından geçilen sorular ve katkılar bölümünde, Macar ve Türk milliyetçilikleri arasındaki ilişkinin karşılıklı etkileşimden ziyade Türk milliyetçiliğinin Macar milliyetçiliğinden etkilenmiş olduğu izlenimi verdiği, Macar Turancılığının ve Türkoloji çalışmalarının emperyalist arkaplanının daha kuvvetli vurgulanabileceği ve din faktörünün de analizlere dahil edilebileceği dile getirildi. Ayrıca, Batı kaynaklı milliyetçilik teorilerinin Türk milliyetçiliğini açıklamada ne kadar yeterli olduğunun sorgulanması lüzumuna işaret edildi.