Film pi sayısını bulmaya çalışan Max’ın, farklı nedenlerden dolayı yine pi sayısını ele geçirmeye çalışan Kabalist Yahudilerin ve bir borsa şirketinin Max’ın peşine düşmeleriyle başına gelen olayları, iç dünyasındaki iniş çıkışları, bunalımları ve aydınlanmasını anlatır. Pi sayısını bulmaya çalışan Max’ın, ne Yahudilerinki gibi evrenin şifresini bulup yükselişe, kurtuluşa erişme, ne de borsacılarınki gibi para kazanma derdi vardır. Pi sayısını bulmaya çalıştığı bir sırada bilgisayarı bozulur ve elde ettiği bazı sayıların bir değeri olmadığını düşünerek bu bilgileri çöpe atar. Fakat peşinde olan borsa şirketinin adamları bilgileri ele geçirir ve geri kalan kısmına ulaşmak üzere Max’ın peşine düşerler. Onu borsa şirketinin adamlarından kurtaran, bir kafede tanıştığı Yahudi arkadaşı Lenny’nin amacı ise daha başkadır; aslında o da pi sayısını öğrenmek için Max’ın peşinde olanlardan biridir. Max’a göre, Yahudiler ve borsa şirketi gerçeği kendi çıkarları doğrultusunda kullanmakta ve gerçeklikten uzaklaşarak en büyük günahı işlemektedirler. Fakat o, peşine düştüğü ve bu kadar ucuz olmadığını düşündüğü bilgi için aklın en tehlikeli noktalarında dolaşmaktadır. Bununla beraber her geçen gün artan krizleri, bunalımları ve yalnızlığı ile boğuşmaktadır. Ama hakikat bilgisinin insana açılması için de sıkıntılardan geçmek gerekir, çünkü bu bilgiye ancak sıkıntılardan geçerek, arındıktan sonra ulaşılabilir. İçinde yaşadığımız tefrik âleminde her şey ayrıştırılmıştır ve bir form içerisindedir. Fakat modern insan bütün olarak algılaması gerekenleri de ayrıştırmış ve âlemdeki yerini kaybetmiştir. Kaybolan ruh, ayrışmanın sersemliğiyle her şeye zahirî tarafından bakmaya, bunu tek gerçek olarak algılamaya başlar. Bilime, güce hükmetmeye çalışır, ilahlık taslar ve gerçek bilgiye ulaşamadan yoldan sapar. Filmde pi sayısını ele geçirmeye çalışan Yahudilerle borsacıların hırs ve çıkar gözeten hastalıklı hâlleri de, Tanrı’nın ışığına gözlerini kapatmalarından dolayı benlik tuzağında çırpınmalarının bir yansımasıdır. Sanıldığı gibi yaratıcı ile insan arasında aşılması imkânsız duvarlar yoktur. Aksine her köşe başında yaratıcının nurunun şifreleri saklıdır; ama insanlar bu gerçeğin üzerini örterek hakikatin gerçekliğini unutmuşlardır. İnsan hakikate ulaşma arzusundan uzaklaştıkça, evrenin yok oluşuna neden olmaktadır, yani kıyametini koparan aslında bizzat insanın kendisidir! Bu sayılar insanın Tanrı’ya yaklaşabilmesi için verilmiştir. Bu bilgiye yaklaşıldığı oranda Tanrı da insana yakınlaşır. Bu, hakikat akıtan bir çeşme bulmaya benzer. İnsan dünyaya kendini ve daha sonra yaratıcıyı tanımak, tanıdığı oranda ona yakınlaşabilmek için gönderilmiştir. Dünyada yaşamak için insana verilen sürenin anlamı da bununla alâkalıdır. İnsanın yazgısı, kendini tanımak, varoluş sırrına vakıf olmak, sonra bu varoluşu meydana getiren gücü tanımak, onda yok olmak ve yok oluş derecesinde yükselmek olmalıdır. Hakikate erenlerin metodu simyacılıktır; şartlanmışlık, önyargı, maskelerle örtülmüş âlemde hakikate erişmek adına, perdede delikler açarak akışa vakıf olmak ve bunda yol alarak yeni bir varoluş meydana getirmek adına uğraşırlar. Dünya bulanık bir sudur, hakikat ise sahili olmayan denize benzer. İnsan yaratılışı itibariyle kavramsal düşünmek, taklit etmek zorundadır, ancak bu şekilde algılar. Fakat hakikat boyutu bunları biriktirmekle ulaşılabilecek bir yer değildir. Bu gerçeğin farkına varmak, dile getirmek kolaydır ama aslî olan hissi manada yaşayabilmektir. İşte o zaman gerçek açığa çıkar ve diğer her şey erimeye yüz tutar. Max, filmin sonunda sakin, tüm krizlerinden, bunalımlarından, sorularından kurtulmuş, arınmış ve aydınlanmış bir halde parkta bir bankta oturuyorken karşımıza çıkar ve perde kararır. Artık Max için gerçek açığa çıkmış ve diğer her şey erimeye yüz tutmuştur.