Güvenlik Ekseninde Türk-Macar İlişkileri
Küresel Araştırmalar Merkezi’nin düzenlediği Kitap-Makale Sunumlarının Aralık ayı konuğu, bir süredir Macaristan Teleki László Enstitüsü, Dış Politika Çalışmaları Merkezi’nde Türk-Macar ilişkileri üzerine çalışmalar yapan Muzaffer Şenel’di. Güvenlik ekseninde Türk-Macar ilişkilerinin ele alındığı sunumda bilhassa 1990 sonrası Macar dış politikasının nasıl şekillendiği aktarıldı.1989-93 arası Doğu Avrupa’da yaşanan gelişmeler Soğuk Savaş sürecinde Sovyet Bloğu tarafında yerini alan Macaristan’ın dış politikasını değiştirmesi için güvenli bir çevre oluşturmuştu: Varşova Paktı’nın dağılması, komünist rejimlerin sonlanması, Sovyet askeri birliklerinin çekilmesi (1991) ve AKKA Antlaşması (1990). 1990’da bir koalisyon hükümeti kuran muhafazakâr eğilimli Demokratik Forum’un lideri J. Antall’ın adıyla anılan Antall Doktrini (1993), 1990 sonrası Macar dış politikası için üç öncelik formüle eder: Euro-Atlantik bütünleşme, ki 1990 Avrupa Konseyi, 1996 OECD, 1999 NATO ve 2004 Avrupa Birliği adımları bu hedefin gerçekleştirilmesi yönündedir. İkinci olarak komşu ülkelerle sıfır problem öngörülmekteydi. Üçüncü hedef ise komşu ülkelerde yaşayan Macar azınlıkların haklarının korunmasıdır. (Macaristan kendi etnik grubu ile çevrilmiş yegâne ülkedir.)Macaristan güvenlik stratejileri; herhangi bir askerî yahut geleneksel tehdide maruz kalmaması sebebiyle daha çok organize suçlar, uyuşturucu ticareti ve insan kaçakçılığı konuları üzerinde yoğunlaşmıştır. Macaristan içinde yaşayan azınlıklar ise komşu devletlerin Macaristan üzerinde tehdit niteliği taşıyacak niyetlenmelere girmelerini engelleyecek düzeyde azdır. Aksine komşu ülkelerde yaşayan Macar azınlığın haklarının korunması Macaristan için her zaman diplomatik bir koz olsa da, bu durum toprağa dayalı bir genişleme yahut azınlıklar için bir bağımsızlık talebine dönüşmemiştir. Dolayısı ile Macar güvenlik algısı ülke içi sorunlarla mücadele üzerine kurulmuştur.Macar dış politikasının şekillenmesinde iki temel söz konusudur: Avrupa Birliği’ne katılma ve NATO’nun Doğu Avrupa genişleme stratejisinin bir parçası olma. Macaristan’ın 2004’te Avrupa Birliği’ne katılması, coğrafî konumu itibariyle AB’nin Akdeniz havzası güney sınırını teşkil etmesini sağlamıştı. Bu yönü ile Avrupa güvenlik politikalarının bir parçası haline gelen Macaristan, NATO içerisine dahil olmakla -Soğuk Savaş’ta karşısında yer aldığı- süper gücün safına geçmiş bulunmaktadır. (AB için Akdeniz, NATO için ise Doğu Avrupa stratejileri çerçevesinde rol alacaktır.)Ülkenin, küresel uyuşturucu ticaretinin Balkan ayağında geçiş bölgesi olması, insan kaçakçılığı için Avrupa’ya girişin Macaristan üzerinden sağlanması ve bunlarla beraber sınır kontrolünde devletin yetersiz kalması iç güvenlik sorunlarını Macar güvenlik stratejisinin merkezine oturtmaktadır. Soğuk Savaş’ta farklı kutuplarda bulunan Türkiye ve Macaristan’ın 90 sonrası ilişkileri bilhassa NATO üyeliği çerçevesinde askerî işbirliğine ve organize suçlarla mücadele üzerinden yardımlaşmaya dayalı olarak gelişmiştir. Macar polisinin organize suçlarla mücadele için eğitilmesinde Türk polisinden yardım alınmıştır. NATO içerisindeki rolü sebebiyle ordusunu da yenilemeyi hedefleyen Macaristan için Türkiye, gerek askerî gerek polis gücü açısından sahip olduğu tecrübe ile örnek alınmaya çalışılan bir ülkedir.Bütün bu anlatılanlar Macaristan hakkında (Ahmet Davutoğlu’nun Stratejik Derinlik başlıklı kitabında, strateji belirleme kabiliyetlerine göre dörde ayırdığı devletler içerisinde) “Küçük Devlet” gibi hareket ettiği şeklinde bir yoruma sebebiyet verebilir. Zira gerek bir azınlıktan kaynaklanacak iç tehditten, gerekse komşu ülkelerin Macaristan üzerindeki taleplerine dayalı bir dış tehditten emin olan Macaristan için dış politikada atacağı adımlar çoğunlukla büyük güçlerin çizdiği büyük stratejilerin bir parçası olmaktan ibaret gözükmektedir. AB’ye girme daha refah bir Macaristan kurmak, Euro-Atlantik bütünleşmeyi sağlamak ise sistemik güçlerin yanında yer almaktan başka Macaristan için önem arz eden hususlar değildir.Makalede uyuşturucu ticareti, insan kaçakçılığı ve organize suçlar hakkında daha detaylı analizin yapıldığı, güvenlik ekseninde Türk-Macar ilişkilerinin anlatıldığı sunum, Şenel’in Budapeşte izlenimleri ile sona erdi.