20. Yüzyıldan Ne Öğrendik, 21. Yüzyılda Neyi Bilmeliyiz?
Çağımızın önde gelen İslâm düşünürlerinden Seyyid Hüseyin Nasr, 20. yüzyıldaki en büyük gelişmenin modernist paradigmanın çözülüşü olduğunu vurgulayarak, aydınlanma projesinin başarısızlığa uğradığını ve Doğu’nun gittikçe önem kazandığını belirtti. Doğu felsefesi ve Doğu mistisizminin daha otantik bir şekilde anlaşılmaya başlandığı bu yüzyılda, Batı’nın beklentisinin aksine toplumlar daha fazla sekülerleşmek yerine dinîleşmeyi tercih etti. Bu süreçte hem şiddet içeren hareketler hem de ateist yaklaşımlar ortaya çıkmıştır. Bilim ve teknolojinin sonuçları düşünülmeden kör bir şekilde uygulanması neticesinde meydana gelen büyük yıkımlar da 20. yüzyılın bize öğrettikleri arasında yer almakta. Bu yüzyılda öne çıkan bir başka mesele de küreselleşme eğilimiydi. Nasr’a göre küreselleşme sayesinde Batı’nın tek ve baskın bir medeniyet olarak dünyaya hâkim olamayacağı daha yaygın bir şekilde anlaşılmış oldu.Nasr’a göre 20. yüzyılda insanlığın gündemine gelen en önemli müspet gelişmelerin başında geleneğin yeniden keşfi gelmektedir. Geleneği merkeze alan yaklaşımlar sayesinde modern dönemde zuhur eden insan algısının yanlışlığı da gün yüzüne çıktı. Bu insan algısının temelinde insanın tanrılaştırılması ve Tanrı’nın hâkimiyetinin hiçe sayılması yatmaktaydı. Ayrıca, insanı sadece maddî ihtiyaçları açısından değerlendiren bir anlayıştı bu. İnsanı mutlaklaştırıp merkeze alan bu tavır, nihayetinde insanın ötesindeki bütün varlıkları dışlayıp yok saydı. 20. yüzyılda, başta René Guénon olmak üzere geleneği önemseyen düşünürler, bu insan algısının doğurduğu ve doğuracağı vahim sonuçları gözler önüne serdi.21. yüzyılda Müslümanların bütünleyici bir İslâm anlayışı tesis etmeleri gerektiğine işaret eden Nasr, bunun da İslâmî geleneğin bir bütün olarak (yani hukukî, felsefî, teolojik, ekonomik ve siyasî açıdan) yeniden kurulmasıyla mümkün olabileceğini belirtti. Bunun yanı sıra yeni bir Müslüman entelektüel tanımı geliştirilmesi gerektiğini vurgulayan Nasr, ikinci sınıf Batılı düşünürleri, yani Batılı aydınları taklit eden fakat söyledikleri ve yazdıklarıyla Batı’da hiçbir şekilde itibar görmeyen, ilgi uyandırmayan sözde-düşünürler yetiştirmeye bir son vermek gerektiğini ifade etti. Nasr, şimdiye kadar İslâm Dünyası ve Müslümanlara dair soruları Batı’nın sorduğunu ve bu sorulara yine Batı’nın, istediği şekilde cevap verdiğine değinerek, 21. yüzyılda Müslümanların kendi hakikî sorularını kendilerinin sorması ve cevaplamasının önemine de işaret etti.