Felsefe 5 Leibniz Felsefesinde Özgürlüğün Metafizik Temelleri
Erdal Yılmaz, Galatasaray Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde tamamladığı yüksek lisans tezi çerçevesinde Leibniz’in özgürlüğe dair açıklamalarının, temel metafizik tezlerine uygun olup olmadığını değerlendirdi. Sunumuna Leibniz’in felsefesine dair kısa bilgiler vererek başlayan Yılmaz, özgürlük soruşturması yapılırken, özgürlüğün neye veya kime dair olduğunun ortaya konulmasının, onun nasıl özgür olabileceğine dair incelemeye önceliğinin olduğu kanaatinden hareket ettiğini belirterek, öncelikle, dünyada bulunanların hangi anlamda varolduklarının bir analizinin yapılması gerektiğini ifade etti.Leibniz’in cevher ve Tanrı anlayışının paralellik arzettiğini belirten Yılmaz, cevheri tam olarak anlayabilmek için Leibniz’in Tanrı anlayışına bakılmasının zorunlu olduğunu kaydetti ve ekledi:Leibniz’e göre, Tanrı, varlığının zemini kendi olan, yaratılmamış cevherdir. Müdrikesi, her şeyin bilgisini içerdiği için iradesini en ahenkli diziyi seçmeye yönlendirir ve kudreti iradesi tarafından seçilen diziyi aktüel kılar. İradesi, müdrikesine tâbi olduğu için, her şeyi baştan olması gerektiği gibi yaratır ve şeylere sonradan herhangi bir müdahalede bulunmaz. Yaratılana sonradan müdahale, müdahale edilenin baştan olması gereken mükemmellikte yaratılmadığına işaret edeceğinden, böyle bir Tanrı anlayışı Leibniz’e göre mükemmellik ile çelişir.Leibniz’e göre Tanrının yarattıkları cevherler olduğu için, dünyanın ve içindekilerin birbirlerinden farkının cevherlerden hareketle açıklanması gerektiğini vurgulayan Yılmaz, bu nedenle, özgürlük soruşturmasının farklı düzeydeki cevherlerle ilişkili olduğunu belirtti. Farklı düzeydeki cevherler arasında akıllı ruh, akla sahip olduğundan dolayı, özgür olabilme imkânına sahiptir. Akla sahip olan insan da akıllı ruh olabildiği ölçüde özgürlüğe bir imkân olarak sahiptir.İnsanın nasıl özgür olduğunu yine cevherden hareketle açıklamamız gerektiğini belirten Yılmaz, bu açıklamada karşılaşılacak en önemli sorunun, cevherin icra ettiği fiillerin önceden ideasında içerilmesi olacağını belirtti. Leibniz’in içerilmeyi, “yüklemin öznede içerilmesi” şeklinde tanımladığı hakikatle ilgili olarak ele aldığını ifade etti. Leibniz’e göre, nasıl özgür olunabileceğini açıklamak için Tanrı’nın özgürlüğüne bakılmalıdır. Tanrı’nın özgürlüğünü ise “Tanrı bu dünyayı zorunlu olarak mı, yoksa özgür kararıyla mı yarattı?” ve “Tanrı bu dünyayı yarattıktan sonra orada bulunanların her birinin eylemi ile özgür ilişkiye sahip midir?” soruları etrafında incelemek gerektiğini dile getiren Yılmaz şöyle devam etti:Tanrı’nın müdrikesinde çelişki veya ayniyet ilkesi zemininde imkânını bulan ve ahenk derecelerine göre birbirinden ayrılan sonsuz sayıda mümkün dizi bulunur. Bunlardan en düzenli ve en ahenkli olanı seçilerek aktüel kılınır. Bir tercih söz konusu olduğundan, Leibniz’e göre, Tanrı özgür kararıyla bu dünyayı yarattır. Tanrı’nın en ahenkli olanını tercih etmesinin bir zorunluluk içerip içermediğinin açıklanması gerektiğinden, bu güçlüğü aşmak için özgürlüğün doğasına dair Leibniz’in ortaya koyduğu “akla sahip olmak, hareketinin kaynağı kendi olmak ve fiillerinin muhtemel olması” koşullarını dikkate alarak Tanrı’nın özgürlüğünü tekrar gözden geçirmemiz gerekir. Leibniz’e göre, Tanrı, “en iyi zeminine” göre hareket eder ve bu zemin Tanrı’ya kendi doğasından verilir. Dolayısıyla hareketinin ilkesi kendisidir. Her şeyin imkânının zemini müdrikesi olduğundan tüm mümkünlerin ve aktüellerin bilgisine sahiptir ve bu da Tanrı’nın her yaptığını bilinçli bir şekilde yaptığı anlamına gelir. Bu tarz hareket etme yalnızca akıllı varlık için mümkün olduğundan Tanrı akla sahiptir. Tanrı, sonsuz sayıda mümkün dizi arasından dünyayı tercih ettiğinden, Tanrı’nın bu tercihini mutlak olarak zorunlu kılan herhangi bir sebep olmadığından, fiili muhtemeldir. Tanrı’nın, yarattıktan sonra yaratılmışların her birinin fiiliyle özgür ilişkisinin olup olmadığı sorusunun cevabına gelince; Leibniz’e göre, Tanrı, yaratacağını, hangi fiilleri icra edeceğini önceden görerek yarattığı için yaratılmışların her bir fiilini, o fiilden önce bilir. Bu bilme, yaratılmışların fiilleriyle ilişkisini özgür kılar.“Tanrı’nın önceden bilmesi”, dünyadaki her şeyin mutlak bir zorunlulukla mı olduğu sorusunu gündeme getirdiğinden, insanın özgür olup olmadığı sorusunun cevabının verilmesi gerektiğini ifade eden Yılmaz, konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı:Leibniz’e göre Tanrı’nın insanın fiillerini önceden bilmesi, Tanrı’nın mükemmelliği ile ilişkilidir. Diğer bir ifadeyle “önceden bilme” insanın kendi iradesiyle eyleyeceği şeyleri mükemmel olan Tanrı’nın önceden bilmesi anlamına gelir. Tanrı önceden bildiği için insan eylemez. Tam tersine, insanın kendi iradesiyle eyleyeceğini Tanrı önceden bildiği için insan özgürce eyler. Bütün bu açıklamalar, akıllı ruhun ve insanın da akıllı ruh olduğu ölçüde sahip olduğu özelliklerin, Leibniz’in özgür olmak için ortaya koyduğu “akla sahip olmak, hareketinin kaynağının kendi olmak ve fiilinin muhtemel olması” koşullarını yerine getirdiğini gösterir. Bu incelemeler ise, Leibniz’in Tanrı’nın ve insanın özgürlüğüne dair açıklamalarının, temel metafizik tezleriyle uyumlu olduğunu gösterir.