Türk Sinemasında Son Dönem ve Uzak İhtimal
Çok ödüllü Uzak İhtimal (2009) filminin yönetmeni Mahmut Fazıl Coşkun, filmi konuşmak üzere Sanat Araştırmaları Merkezi’nin düzenlediği Sinema Sohbetleri programının konuğu idi.Program, İhsan Kabil ile katılımcılar arasındaki son dönem Türk sinemasının durduğu yere dair samimi bir sohbetle başladı. Uzak İhtimal filmini Yeşilçam tadında modern Türk filmi olarak niteleyen bir katılımcının, sanat filmlerindeki yavaş akan ritim ve temponun seyirciyi zorladığını; halkın sanat filmlerinde uzak duruşunda bu yavaşlığın etkili olduğunu belirtmesi üzerine, Kabil, sanat sineması tarifinin konvansiyonel bir yere oturduğunu; dönemsel olarak bu algının değişebildiğini belirtti. Sinemanın kendi seyircisini yetiştireceğine değinen Kabil, yumuşak karna hitap eden, nabza göre şerbet veren filmlerin seyirci kültürü oluşturmadaki olumsuz yanlarının altını çizerek, yönetmenlerin ve yapımcıların bir şeylerden feragat etmeleri gerektiğini vurguladı.Programın bundan sonraki kısmı, ilk uzun metraj filmi ile birçok ödül alan Mahmut Fazıl Coşkun’un kendi sinema serüvenini ve nihayetinde Uzak İhtimal’in yapım sürecini anlatmasıyla devam etti.Mahmut Fazıl Coşkun, Yıldız Teknik Üniversitesi’nde mühendislik eğitimi alır. Lisans eğitiminden sonra Amerika’da teorik ağırlıklı sinema lisans programını tamamlayarak, 3 kısa filme imza atar. Eğitimin ardından Türkiye’ye döner ve Kanal 7’de belgesel bölümünde çalışmaya başlar. İlk önce kendisinden önce başlanıp yarım kalan Aliya (2002)belgeselini tamamlar, sonrasında İmam Hatipliler (2006), Yaşamak (2003), Komünist-Roger Garaudy (2005) belgesellerini çeker. Daha sonra da bir uzun metraj filmi için hazırlıklara başlar.Mahmut Fazıl Coşkun, söyleşide, uzun metraj fikrinin ve isteğinin bu süreçte hep varolduğuna, fakat sinemanın istekle birlikte başka birçok şartında tamamlanması neticesinde ortaya çıktığına değindi. Coşkun’a göre, bu anlamda, önemli olan hikâye değil; ne anlatmak istediğimizdir. Bir senaryodaki en önemli noktayı, Mustafa Kutlu’dan edindiği şiar ile “meselesi ne olursa olsun bir hikâye aydınlık sonuçlara dayanmalıdır” ilkesiyle açıklayan Coşkun, Uzak İhtimal’in bitmiyor gibi bitişini, devam ediyor hissi bırakmak ve bir umuda dayandırmak maksatlı olduğunu vurguladı.Söyleşide filmin en çok teknik açıdan sıkıntı yaşayışının ve zayıf kalışının sebepleri üzerinde duruldu. Yönetmen, imkânların kısıtlı oluşu sebebiyle, malzemeden oyuncuların seçimine kadar pek çok sorun yaşandığını belirtti. Katılımcılar, özellikle baba karakterinin, gerek hikâye ve gerekse oyunculuk açısından zayıf kalmasının, senaryo bağlamında sahiplenilemeyecek bir entrikaya dönüştüğü hususunda mutabıktı. Müziğin genel bir hassasiyet ile pek çok yerde, dozunda kullanılmış olsa da, kimi duygusal sahnelerde gereğinden fazla ve rahatsız edici boyutta bulunmasına cevaben yönetmen, sinema yapımında birçok kaygının ortaya çıktığını, bir takım tercihler yapıldığını fakat bunlardan hangilerinin doğru, hangilerinin yanlış olduğunun film ortaya çıktıktan sonra anlaşıldığını belirterek, ilk filmin bu açıdan çok zor olduğunu ifade etti.Müziğin yanı sıra, olağanüstü fotoğraflarla da hikâyeyi örtmek istemediğini söyleyen Coşkun, Galata’nın filme mekân oluşu ile kaygısının arttığını ve bu durumu engellemek için yamuk kadrajlara başvurduklarını belirtti.Bir izleyicinin, sanat filmlerindeki “bütçe” kaynaklı olduğu düşünülen küçük kadrajlı, küçük dünyalı, sınırlı hayatların işlendiği filmlerin yeterli bir bütçe ile değişip değişmeyeceğine, böyle olunca daha çok izlenip izlenmeyeceğine dair eleştiri-sorusuna karşılık Mahmut Fazıl Coşkun, sinemanın bir form olduğunu, çok izlenme hesabına girmenin formu olumsuz etkileyeceğini söyledi.Filmin içeriği ve duruşu açısından genel görüş, belli bir çizgide, tutarlı ve odaklanmış olması; her şeyi hesaba katmayarak ve her seyirciyi memnun edeyim kaygısını dışarıda bırakarak, meseleyi oldukça naif anlatmasıydı. İhsan Kabil, diyalogların az olması ve görsel unsurun ön plana çıkmasını oldukça önemli ve güzel bulduğunu dile getirdi. Ayrıca filmde beğendiği noktalardan biri olarak, rahibe karakterinin yaşadığı ortamı çok iyi anlatması açısından, Hıristiyan figürler arasındaki geçişleri işaret etti. Tüm bunlarla birlikte Kabil, filmi, az karakterli, küçük dünyalarla toplumsal şeyler konuşmayan, fakat yine de toplumsala dokunan “Fransız Yeni Dalga” filmlerine benzettiğini ifade etti.“Bağımsız filmler” kategorisinde değerlendirebileceğimiz Uzak İhtimal ile fazlasıyla kalabalık olan hayatımızda, az insanların, az figürlerin, az seslerin ve insan-mekân ilişkisi gibi sahnelerin sağaltıcı etkisiyle izleyiciye hitap eden Mahmut Fazıl Coşkun, aynı sadelikte ve açıklıkta bir sohbet ile sinemaya dair görüşlerini paylaştı. Oldukça samimi bir havada süren sohbet genelde “Yeni Türk Sineması” özelde Uzak İhtimal filmi çerçevesinde tüm katılımcılar açısından aydınlatıcı ve ufuk açıcıydı.