Umuda Yolculuk: Harput’tan New England’a İlk Türk Göçleri
Neden geldim Amerika’ya
Tutuldum kaldım avare
Şimdi bin kere pişmanım
Fakat geçti ah ne çare
Ahh gelmez olaydım
Ahh görmez olaydım
Tek seni şirin Amerika
Görmez olaydım, gelmez olaydım. (Ahilleas Pulos)Kimileri için zorunlu bir yolculuk kimileri için umuda yolculuktur göç. Ama sebep her ne olursa olsun her göç hikâyesi, içinde binlerce acı hatıra saklar. Çoğunlukla trajik bir hikâyesi vardır göçmenlerin, Harput’tan Amerika’ya göç eden Ermeni asıllı Türk vatandaşı Ahilleas Pulos’un yukarıdaki satırlarda yeralan bestesiyle dillendirdiği üzere…Siyasî, iktisadî, kültürel ve sosyal açıdan pek çok sonuçlar doğuran göç ve göçün neden olduğu sorunlar son yıllarda yapılan akademik çalışmalar ile gün yüzüne çıkartılıyor. Türkiye Araştırmaları Merkezi olarak etkinliklerimiz çerçevesinde biz de göç meselesine odaklanmaya karar verdik. Bu minvalde ilk misafirimiz, Bilkent Üniversitesi Tarih Bölümü’nde “‘Made in Massachusetts’: Converting Hides and Skins into Leather and Turkish Immigrants into Industrial Laborers (1860s-1920s)” başlıklı doktora tezini tamamlayan Işıl Acehan’dı. Acehan ile tezi çerçevesinde, 19. yüzyıl sonu-20. yüzyıl başlarında Osmanlı’dan Amerika’ya doğru teşekkül eden göç ağları, bu göç ağlarını oluşturan siyasî, iktisadî ve sosyal nedenler ve göçün meydana çıkardığı kültürel etkileşim üzerine konuştuk.Acehan’ın belirttiği üzere, Amerika’daki Türk göçmenlere ilişkin ilk vaka incelemesi niteliğini taşıyan tez, disiplinlerarası bir çalışma. Dergiler, gazeteler, sözlü tarih kaynakları, Amerikan ve Osmanlı Devlet arşivlerinden istifade edilerek hazırlanan tez, Boston ve civarının endüstriyel tarihini konu edinmesi bakımından da bir ilk. Bu kaynaklar ışığında Osmanlı’nın ve Amerika’nın uyguladığı göç politikalarını inceleyen Acehan, göçe ilişkin “itici” ve “çekici” faktörleri sorguluyor tezinde.Tezin üzerinde durduğu ikinci bir husus, Amerika’ya giden ilk Türk göçmenlerin çoğunluğunun neden Harput bölgesinden olduğu ve bunların neden Peabody’ye gittikleridir. Burada Acehan, Boston’da olmanın avantajları ve dezavantajlarını tespit etmeye çalışır. Boston ve civarındaki deri endüstrisinin ulaştığı başarının arkasındaki nedenler; Türk işçilerinin bu başarıdaki rolleri; deri işçisi olmanın Türk göçmenlerin entegrasyonunda ne ölçüde etkili olduğu; göçmenlerin büyük bir kısmının yurda dönmelerinin, dolayısıyla bugün Amerika’nın siyasî ve sosyal hayatında etkili bir Türk nüfusunun bulunmayışının nedenleri ve bu ilk Türk göçmenlerin deneyimlerinin günümüz için önemi; Türk göçmenlerin sayıları ve kimlikleri Acehan’ın bu çerçevede mercek altına aldığı diğer hususlardır.Acehan tüm bu sorular üzerinden şu sonuçlara ulaşıyor: Hem Amerika’ya giden -özellikle Müslüman- göçmenlerin gümrükten geçebilmek için gerçek kimliklerini gizlemeleri hem de bu konuda günümüze ulaşabilmiş kaynaklardaki bilgilerin yetersizliği ve yanlışlığı göçmenlerin sayıları ve kimliklerini kesin olarak tespit etmeye imkân vermemektedir. Osmanlı etnik unsurlarının kimliklerinin zaman içinde değişime uğradığı görülmektedir. Göçmenlerin yerleşme düzenlerini ise göç ağları belirliyor. Deri endüstrisinde çalışmak Türklerin asimilasyonunu olumsuz yönde etkilediği gibi Boston ve civarında yaşamak ve Amerikan Misyonu merkezine yakın olmak da olumsuz bir etki. Peabody’ye deri işçisi olarak giden bu ilk göçmenlerin Amerika’daki serüvenlerine bakıldığında, icra ettikleri meslek nedeniyle oldukça elverişsiz şartlarda yaşadıklarını, pek çoğunun aile sahibi olamadığını, hatta çok genç yaşta vefat ettiklerini görüyoruz. Bu zor şartlar altında maddi imkânlar sağlayanlar da yok değil. Bazıları ise Amerikan vatandaşlığına giriyor, George (Yakub) Ahmed gibi.Öte taraftan, mesele Müslüman göçmenler veçhesinden ele alındığında, Müslüman göçmenlerin sayılarının gayrimüslimler kadar olmasına rağmen pek çoğunun Türkiye’ye geri döndüğüne dikkat çekiyor Acehan. Bunun en temel nedenini, Amerika’daki yaşam şartları ile Birinci Dünya Savaşı’nda maruz kalınan dışlanma ve saldırılara bağlayan Acehan’a göre, bu durum, Amerika’da olası bir Türk toplumunun varlığını büyük ölçüde etkilemiştir. Herşeye rağmen Amerika’ya yerleşen Osmanlı vatandaşlarının ise buradaki yaşama adapte olmakla beraber kendi aralarında teşkilatlanarak (Peabody Cemiyet-i Hayriyye-i İslâmiyye, Hilal-i Ahmer Cemiyeti Detroit Merkezi vb.) Türkiye ile irtibatlarını sürdürdüklerini, memleketlerindeki işlerini yürüttüklerini ve memleketlerine maddi yardımlarda bulunduklarını görüyoruz. Böylece, Türkiye’deki sosyal ağlarını koruyan ve ulus-ötesi bağlantılarını devam ettiren bir Türk göçmen profili ortaya çıkıyor.