Kalpten Kaleme İstanbul Semtleri 2 / Çengelköy
Tarih Okumaları çerçevesinde geçen ay başladığımız bu program dizimizde, yaşayan yazar ve edebiyatçısının gönül gözünden kalemine yansıdığı şekliyle İstanbul semtlerini konuşmaya Aralık ayında da devam ettik. Bu minvalde ikinci misafirimiz Çengelköy semtini kaleme alan Reyhan Çorak idi. Çorak çalışmasında, kendisini meşhur Çengeloğlu Tahir Bey’in torunu olarak kurgulayıp, bu kurgu üzerinden Çengelköylüler ve Çengelköyü’nün hikâyesini aktarıyor okuyucuya. Bu sebeple geniş bir literatür taraması gerçekleştiren ve Çengelköy sakinleriyle uzun sohbetler eden yazar, tarihî, sosyolojik, demografik ve kültürel özellikleri bağlamında Çengelköy semtinin dünden bugüne geçirdiği değişim ve dönüşümün izini sürüyor çalışmasında.
Öncelikle, eski zaman Çen-
gelköy’ünü dinliyoruz Ço-rak’tan: “Çengelköyü” olarak anılan yerleşim yeri ilk olarak Bekâr Dere-si’nin denize döküldüğü yerde kurulmuştur. Toprağı mümbit, havası yumuşak, suyu bol olan köy uzun müddet sayfiye yeri olarak sultanların, yüksek mertebe devlet er-
kânının alakasına mazhar olmuştur. Balıkçılığıyla da meşhur köy geniş bostanlara sahiptir. Ulaşımın sadece sandal, vapur ve at arabalarıyla yapıldığı bu dönemde bütün köy birbirini tanır. Öyle ki, vapurun kaptanı bütün yolculara aşina olduğundan kimin gelmediğini bilir, vapuru biraz bekletir. Çengelkö-yü’nden yüklenen zerzevattan, Beylerbeyi’nin meşhur teşrifatından ve Kuzguncuk’taki yolcuların vapura binerken yaptığı haşarılıklardan dolayı vapurlar Üsküdar’a sık sık geciktiği için bu, halk arasında “Çengelköy’ün zerzevatı, Beyler-beyi’nin teşrifatı, Kuzguncuk’un haşeratı” şeklinde bir deyime de dönüşmüştür. Burada, Çengelköyadının kaynağına dair muhtelif rivayetlere de yer veren yazara göre bu konuda en tutarlı rivayet, Bizans döneminde Konstantinapol’un kurulduğu devirden kalma birtakım çengellerden ötürü bölgenin bu isimle anıldığıdır. Ayrıca topografik olarak çengel görünümündeki bölgede Osmanlı döneminde de çapalar ve çengeller imal edilmiştir.
Çorak, bu bilgilerin ardından Sadullah Paşa ve Abdullah Ağa Yalıları, Vahdettin Köşkü, Çengelköy Kasrı gibi tarihî eserlerin sınırları içinde bulunduğu Çengelköy’ün topografyasıyla ilgili bilgiler verdi. Bahçelievler ve Çamlıktepe arasındaki vadide Kireçocağı Deresi, Güzeltepe ile Kirazlıtepe arasında kalan vadide akan Bekâr Deresi, Kirazlıtepe ile Küplüce arasındaki vadide akan Havuzbaşı Deresi topografyanın ana eksenlerini oluşturuyor. Kanuni Sultan Süleyman’ın bugünkü Kuleli Askeri Lisesi’nin bulunduğu yerde yaptırdığı Cihannüma, diğer adıyla Kule Kasrı daha 17. yüzyılda harabeye dönmüştür. Çengelköy’deki demografik yapıya bakıldığında ise şunlar gözlenmektedir: 18. yüzyıla kadar Rum ve Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı köyde 18. yüzyıldan itibaren Müslüman nüfusun kendini göstermeye başladığını görüyoruz. Sonraki yıllarda imparatorlukta ortaya çıkan Galata Bankerlerinin atası da 17. yüzyıldan itibaren Vaniköy ile Beylerbeyi arasına yerleşen bu zengin Ermeni ailelerdir.
Klasik dönem şairi Nedim’in kasidelerine konu olan, Boşnak Kaymak Ahmed Paşa tarafından 18. yüzyılın ilk çeyreğinde inşa edilen Bağ-ı Ferah isimli sahil sarayı da semtin önemli eserleri arasındadır. Bu noktada, klasik edebiyatta âşıkla maşûk arasına giren rakibi “çengel” yahut “çengel çiçeği” denilen bir nevi işkence aletine göndermek isteyen şairlerden bahseden Çorak, Şair Fennî’den bir örnek veriyor:
İşte buldum sana sallanmağa bir özge mahal
Sözümü dinle rakîbâ yalnız Çen-
gel’e gel
Çengelköy’ünün önemli mekân ve kişilerine de değinen yazara göre, bu kişilerin ilki Tahir Paşa Sokağı’na ismini veren Osmanlı Kaptan-ı Deryası Çengeloğlu Tahir Paşa’dır. Paşa, cesaret ve şeditliğiyle nâm salmıştır. Çengelköy’de bir köşk yaptıran Macar Fevzi Paşa’nın icatları, Köçeoğlu Agop’un yaptırdığı ancak son sakini Sultan Vahdet-tin’in adıyla anılan köşkün hikâyesi, Sadullah Paşa ve Abdullah Ağa yalılarının geçmişten bugüne geçirdiği değişimler yazarın bu minvalde üzerinde durduğu diğer konular. Çengelköy’ün bir başka önemli mevkiinden; Çınarlı Meydan’dan da bahseden, çeşme, cami ve çınar ağacını barındıran meydanın tipik bir Osmanlı meydanı olduğuna dikkat çeken Çorak, geçirdiği tüm olumsuz değişimlere rağmen Çen-gelköy’ün merkezî Boğaz köyü hüviyetini halen koruduğunu düşünüyor.