Mecusi Geleneğinde Tek Tanrıcılık ve Düalizm
Medeniyet Araştırmaları Merkezi’nin düzenlediği Tezgâhtakiler toplantı serisinin Mart ayındaki üçüncü programına Mehmet Alıcı konuk oldu. Alıcı, İstanbul Üniversitesi SBE Dinler Tarihi Bilim Dalı’nda 2011 yılında tamamladığı “Mecusi Geleneğinde Tek Tanrıcılık ve Düalizm İlişkisi” adlı doktora tezi etrafında bir sunum yaptı.
Öncelikle Mecusilikle ilgili bazı temel kavramları açıklayan Alıcı, çalışmasının amacını Pers/İran medeniyetinin en köklü dini olan Mecusiliğin Tanrı düşüncesini çözümlemek şeklinde ifade etti. Bu minvalde Mecusiliğin Tanrı düşüncesini Zerdüşt, Zerdüşt sonrası, Sasani ve modern dönemler olarak dört temel süreç çerçevesinde inceleyen Alıcı, bu dönemlerin dinî literatürlerini esas aldığını kaydetti.
Zerdüşt’ün dönemini beş kitaptan oluşan (Yesna, Yeşt, Vendidat, Visperad ve Horde Avesta) Avestametni üzerinden değerlendiren Alıcı, bu dönemle ilgili iki farklı yaklaşımı aktardı: Yesna, Yeşt ve Vendidat kitaplarına dayanan ilk yaklaşım, Zerdüşt’ün Mecusi geleneğini ıslah eden bir reformist, yeni bir din kurucusu ve monoteist eğilimli birisi olduğunu vurgulayan Gatha metinleridir. Diğer yaklaşım, aynı metinlere istinaden Zerdüşt’ün politeist bir görüşe, daha doğrusu tek Tanrı’nın yanında ona yardımcı olan başka ilahî varlıkların da bulunduğunu savunan bir görüşe sahip olduğunu iddia etmektedir.
Alıcı’ya göre, Zerdüşt sonrası dönem, daha ziyade Zerdüşt’ün geliştirmeye çalıştığı teolojik görüşün ifsat olduğu bir dönem olarak nitelendirilmiştir. Bu dönemde görülen politeist düşünceler Ahura Mazda’yı (Zerdüşt’ün öğretisindeki mutlak yaratıcıyı) sadece iyiyi yaratan, kötüyü yaratmayan ve aynı zamanda başka varlıklara da kendisinden pay veren bir Tanrı haline getirmiştir. Dolayısıyla Zerdüşt’ün kurduğu öğreti ters çevrilmiştir.
Sasani teolojisinin, Mecusi geleneğinin geçirdiği evrelerden en sistematiği olduğunu söyleyen Alıcı, bu dönemde Mecusiliğin Sasani Devleti’nin resmi dini haline gelerek kurumsallaşmasının sözkonusu olduğunu belirtti. Böylece Mecusilik, ruhban sınıfının da yardımıyla, kendi doktrinini oluşturabilmiştir. Ancak Alıcı’ya göre, bu doktrin Zerdüşt’ün Tanrı algısından oldukça farklılaşmış, yaratma eyleminin Ehrimen ve Ohrmazd arasında paylaştırılması suretiyle düalist bir yapı kurulmuştur: Ohrmazd sadece iyilik yaratabilirken, kötülük Ehrimen’den gelmektedir. Her ikisinde de yaratma gücünün bulunduğuna inanılması, hangisinin ilk olduğu, kötülüğün kaynağı ve hangisinin üstün geldiğiyle ilgili çeşitli soruların tartışılmasına sebep olmuştur.
Mecusi geleneğinin içinden geçtiği son dönem ise modern dönemdir. Hindistan’ın İngiltere tarafından işgal edilmesi sonucunda, Hintli Mecusilerin ellerinde bulunan metinler Batılılar tarafından tercüme edilmiş ve ilgi uyandırmıştır. Batılıların oryantalist bakış açısıyla bu metinleri yorumlamalarının Mecusi geleneği üzerinde çeşitli etkilere sebep olduğunu vurgulayan Alıcı, Mecusilerin bu süreçte pasif bir rolde bulunmalarının bu etkilerin Mecusi geleneğine karışmasına yol açtığını belirtti. Bu dönem hakkında Alıcı’nın dikkat çektiği bir nokta da etik konusudur: Mecusilerde etik kuralları, iyi ve kötü üzerinde gerçekleşmiş olan pek çok tartışma sebebiyle sabittir, belirlidir. Günümüzde Mecusilerin uymaya çalıştıkları kuralların pek çoğu bu tartışmaların birer sonucudur.
Zerdüşt’ün temelini attığı din öğretisinin başlangıçta tek tanrılı bir yapı sergileme eğiliminde olduğunu belirten Alıcı, Pers/İran medeniyetinin daha önceki dinî geleneği göz önüne alındığında Zerdüşt’ün bu öğretisini, zaten politeist bir yapıda olan geleneğin yeniden gözden geçirilmesi şeklinde yorumlamak ve bir tecdit hareketi olarak düşünmek mümkündür. Zerdüşt sonrası dönemde ise, bilhassa kötülük problemi çerçevesinde Avestaedebiyatı çok tanrılı bir inanç sistemini ifade etmeye başlamıştır. Burada mutlak Tanrı ile iyiliği ve kötülüğü yaratan ikiz ruhları bulunmaktadır.
Son olarak, Avestaedebiyatında Zerdüşt’ün Gatha’da bahsetmediği birtakım ilahî varlıklara tapınmayla ilgili ifadelere de rastlandığını hatırlatan Alıcı, kendisini gerek monoteist gerekse politeist olarak tanımlayanların Zerdüşt’ün kendileri gibi olduğunu iddia ettiklerini belirtti.