Modern Zamanlar: Merkezin Uzağında Sinema Dergiciliği
Hayal Perdesi Sinema Dergisi ekibinden Barış Saydam ve Esra Tice’nin düzenlendiği “Türkiye’de Sinema Dergiciliği” başlıklı söyleşi dizisinin Ocak ayındaki konuğu Modern Zamanlardergisinin genel yayın yönetmeni Tuncer Çetinkaya’ydı.
Modern Zamanlar dergisinin ortaya çıkış sürecinden, yazar kadrosundan ve derginin içeriğinden bahsederek söze başlayan Çetinkaya, Antalya’da düzenli bir sinema dergisi çıkarmanın zorluklarını anlattı. İstanbul’da bile hâlihazırda yeterince basılı sinema dergisi yokken, merkezin uzağında bir sinema dergisi çıkarmanın en büyük zorluğunun sürekli yazı yazacak ve yazılarında derinleşecek bir yazar kadrosu eksikliği olduğunu belirtti.
Günümüzde sadece sinema yazınında değil, genel olarak bütün alanlarda uzmanlaşma ve derinleşme gibi unsurların göz ardı edildiğini, günlük, haftalık ve aylık yayınlarda yer alan yazıların popüler kültüre hizmet ettiği düşünüldüğünde, Çetinkaya’nın eksikliğini hissettiği öğelerin aslında merkezdeki dergilerin de temel sorunu olduğunu söylemek mümkün. Özellikle 60’lı ve 70’li yılların dinamik ve etkili eleştiri ortamını düşündüğümüzde, bugün böylesi bir ortamdan eser kalmamasının nedenlerinden biri de entelektüel ve yetenekli bir yazar kuşağının yetişmemiş olmasıdır. Bu eksiklik bir yanıyla da Yeni Türkiye Sinemasının anlaşılmasını zorlaştıran asli problemlerinden biridir. Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz, Semih Kaplanoğlu, Derviş Zaim ve Reha Erdem gibi yönetmenlerin 90 sonrasında oluşturmaya çalıştığı sinema dili yeterince anlaşılamadığından, bu yönetmenlerin Türk sinemasına katkısı ve sinemanın geçirdiği dönüşüm süreci de yeterince açıklanamıyor. Türkiye’deki film eleştirileri de II. Dünya Savaşı’nın ertesindeki sinema ortamı gibi, André Bazin’in tabiriyle filmlerin “silik” ve “filme dönük” kısmına yönelik kalarak yüzeysellikten kurtulamıyor.
Modern Zamanlar’ın merkeze uzak bir dergi olması, bu noktada bir dezavantaj yarattığı kadar bir avantaja da dönüşüyor. Merkezde bulunan ana-akım medya ayakta kalmak için birtakım ticarî yükümlülüklerin içerisine girmek, tabiri caizse dişlinin bir parçası haline gelmek zorunda kalıyor. Çıkar ilişkileri üzerinden yürüyen ve gittikçe çarpıklaşan bir düzenin içerisinde yüzeysellikten kurtularak derinleşmek de gittikçe zorlaşıyor. Reklam verenlerin, festivallerin ve vizyona çıkan büyük bütçeli Hollywood yapımlarının gölgesinde sinema yayıncılığı yapmak bir süre sonra bütün sanatsal ve estetik kaygıların bir kenara bırakıldığı, her şeyin metalaştığı ve ticarî değere dönüştüğü, “artık değer”in peşinde koşulan bir sürece dönüşüyor. Bu açıdan bakıldığında, merkezden uzakta olmak ve bağımsız bir şekilde yayın yapmak, dezavantajları kadar avantajları da olan özgün bir yapıyı da beraberinde getiriyor. Çetinkaya da söyleşinin önemli kısmında bu durumdan bahsederek, sinema yayıncılığında özgürlüğün önemine vurgu yaparak, Modern Zamanlar’ın gündemi yakından takip etmemesine karşın içerik anlamında özgün ve özgür bir dergi olduğunun altını çizdi.
Yeni bir sinema kuşağının yetişmesi için sinema dergilerinin çok önemli bir işlevi olduğuna değinen Çetinkaya, Türkiye’de çıkan sinema dergilerinin kıyaslama yapılacak kadar çok olmamasının yarattığı soruna da dikkat çekerek, bu alandaki kısırlaşmaya ve tekelleşmeye dikkat çekti. Bazı sinema dergilerinin temsil ettikleri grupların bazı filmlerin kabullenilmesinde ve reddedilmesinde önemli bir etki yarattığını, bunun da sinemamıza ilerleyen zamanlarda olumsuz bir şekilde geri döneceğinden korktuğunu sözlerine ekledi.
Söyleşinin son kısmında, Türkiye’nin en köklü film festivallerinden olan Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin düzenlendiği şehirde, festival haricindeki sinema ortamının çok hareketli olmadığını ve seyircilerin film izleme alışkanlığının İstanbul’a oranla farklılık gösterdiğini aktaran Çetinkaya, bu nedenle Modern Zamanlar’ın şehirdeki sinemayla ilgili birtakım organizasyonlarda da öncü bir rol oynadığını söyledi. Sadece bir sinema dergisi olarak kalmayı amaçlamadıklarını, aynı zamanda dernek tarzı bir yapılaşmayla Antalya’daki sinema etkinliklerini daha geniş kitlelere ulaştırmayı hedeflediklerinden bahsetti.