Dennett’ten Dawkins’e Yeni Ateizm’in Felsefi Temelleri ve Teistik Eleştirisi
Bilim ve Sanat Vakfı Medeniyet Araştırmaları Merkezi’nin Tezgâhtakiler toplantı dizisinin Haziran ayındaki ilk konuğu Kemal Batak’tı. Toplantıda Batak, Natüralizm Çıkmazı: Dennett’ten Dawkins’e Yeni Ateizm’in Felsefi Temelleri ve Teistik Eleştirisi adıyla 2011 yılında yayımlanan kitabı çerçevesinde bir sunum gerçekleştirdi.
Kitapta temel ilgi alanını natüralizm ile felsefî natüralizmin belirlediğini ifade eden Batak, “Yeni Ateizm” konusuna ise daha dolaylı yoldan değindiğini belirtti. Doktora tezinde üzerinde çalışma yaptığı Alvin Plantinga’nın natüralizme karşı olan tezini inceleme amacıyla natüralizm konusunu seçtiğini aktaran Batak, Daniel Dennett ve Richard Dawkins gibi önemli ateistlerin aynı zamanda natüralist olmasının da konuyu kendisi için önemli hale getirdiğini kaydetti.
Üç bölümden oluşan kitabın esas kısmını, natüralist açıklamanın ne olduğunu incelediği ve eleştirmeye çalıştığı ikinci bölümün oluşturduğunu ifade eden Batak, kitapta ulaştığı en önemli sonucu ise teistik metafiziğin natüralistik metafiziğe göre daha başarılı olduğu şeklinde özetledi. Natüralizmin oldukça geniş bir kavram olduğuna işaret eden Batak, felsefenin bilime itaat etmek zorunda olduğu ve ilk felsefenin gayri meşru olduğu şeklinde iki temel anlayışa dayandığını belirtti. Örneğin, katı natüralistlerden Churchland’ın “Felsefede ‘iyi nedir, güzel nedir’ gibi klasik soruları sormaktan vazgeçmeliyiz. Artık sormamız gereken, ‘beyin nasıl çalışır’ sorusudur” ifadesini aktaran Batak, bu sözlerin aslında “iyi, güzel ve doğru üzerinde nöroloji biliminin verdiği imkânlarla akıl yürütebiliriz” anlamına geldiğini belirtti.
Natüralizm düşüncesinde doğa tanımının oldukça önem arzettiğini ifade eden Batak, bu tanımlamanın bilinç fikrini içerip içermemesinin teizme göre temel farklardan biri olduğunu aktardı. Buna göre, bilincin indirgenemez varlığının, diğer bir deyişle doğal olmayan varlığının kabul edilip edilmemesine bağlı olarak doğa anlayışı da farklılıklar gösterecektir. Natüralizmin zaman-mekân sisteminin tek bir bütün olduğunu kaydeden Batak, doğaüstü veya doğa dışı bir alanı kabul etmediği için natüralizmin teizmin antitezi olarak kabul edilebileceğini ifade etti.
Natüralizmin temelde metodolojik/epistemolojik natüralizmve felsefî/ontolojik/metafizik natüralizmolmak üzere ikiye ayrılabileceğini belirten Batak, metodolojik natüralizme bilkuvve ateizmde denebileceğini söyledi. Batak, bilimsel metotla hakikate ulaşılması gerektiği fikrini savunan metodolojik natüralistlerde gördüğü en önemli eksikliğin, bu metodun ne olduğu üzerinde durulmaması olduğunu ifade etti. Sözlerine, natüralizm dendiğinde asıl kastedilenin felsefî natüralizm olduğunu belirterek devam etti. Bu görüş “her şey doğaldır, doğal varlıklardan oluşmaktadır” diyen anlayıştır.
Fiziğin eksiksizliği veya doğanın kapalı bir sistem olduğu anlamına gelen fizikalizmtezi, her fiziksel sonucun mutlaka fiziksel bir nedene dayanması gerektiğini ifade etmektedir. Katı natüralistlerden Papineau’nun bu tezin itiraza yer bırakmayacak şekilde ampirik temelde ve rasyonel olarak savunulabileceği şeklindeki görüşlerine katılmadığını söyleyen Batak, fizikalizmin aslında natüralizmin bel kemiği olduğunu ifade etti ve Papineau’nun savunduğu fizik fikrinin fizik bölümlerinde okutulan fizik değil, zihinsel-olmayan üzerinden tanımlanan bir fikir olduğunu sözlerine ekledi. Fiziğin eksiksizliği tezinin oldukça zayıf olduğunu belirten Batak, inanma ve karar verme gibi tutumların bu tez açısından “halk psikolojisi”ne ait tutumlar şeklinde kabul edildiğini ve bu durumun da teolojik açıklamayı geçersiz kıldığını ifade ederek, fizikalizme göre gayri maddi şeylerin maddi âlem üzerinde hiçbir etkide bulunamayacağını kaydetti.
Bunun dışında, Gilbert Ryle’ın Descartes’ın töz ikiciliği karşısında “makine içindeki hayalet” fikrine değinen Batak, Ryle’dan sonra ikiciliğin artık büyük oranda dinsel bir tez olarak ele alındığını ifade etti. Ardından yeni-gizemcilerin fikirlerinden alıntılar yaparak bilinç konusu özelinde bazı değerlendirmelerde bulundu. Colin McGinn’in “birçok şeyi bilimsel olarak açıklamak mümkün olduğu halde, bilincin doğal süreçlerin sonucunda ortaya çıkan yeni bir varlık gibi gözükmediği” şeklindeki sözlerini aktaran Batak, buna benzer şekilde Searle’ün de The Mystery of Consciousness adlı kitabında bilinci bir “gizem” olarak nitelendirdiğini söyledi. Bilinç felsefemizin Tanrı felsefemizle doğrudan bağlantılı olduğunu ifade eden Batak, bilincin varlığının Tanrı’nın varlığına dair daha fazla neden elde etmeyi sağlayacağını da sözlerine ekledi.
Batak, biyolojik doğalcılıkadlı indirgemeci-olmayan doğalcı bir bilinç yaklaşımı geliştiren Searle’ün bu görüşünü ve Francis Crick’in bilinç görüşünü kitabında ele alıp eleştirdiğini, bunun dışında ayrıca ahlâkla ilgili diğer bazı tartışmalara kitapta değindiğini hatırlattı. Son olarak da Batak, natüralizm düşüncesi bağlamında “indirgenemez bir iyi var mı?”, “insan özgür bir varlık mı ya da Dawkins’in belirttiği gibi, bencil genlerini korumak üzere planlanmış bir makine veya bir robot mu?” gibi temel soruları da kitabında ele alıp değerlendirdiğine değinerek konuşmasını nihayete erdirdi.