Yeni Türk Edebiyatında Edebiyat Mahfilleri

Paylaş:

Kırkambar Tez-Makale Sunumu programının Ekim ayı konuğu “Yeni Türk Edebiyatında Edebiyat Mahfilleri” başlıklı doktora teziyle İstanbul Medeniyet Üniversitesi öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Turgay Anar’dı. Çalışmasını Mekândan Taşan Edebiyatbaşlığıyla kitaplaştıran Anar konuşmasında, on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından günümüze kadar İstanbul’daki edebiyat mahfillerinin tespitini ve incelemesini yaptı. Sunumunda kanon kavramı, edebiyat kanonları ve edebiyat mahfillerinin kanon üzerindeki etkisine de anlatan Anar, sanatkâr hamiliği (patronaj), salon edebiyatı ve edebiyat mahfili kavramlarına değindi.

Doktora tezi için başlangıçta bilim kurgu edebiyatı çalışmayı düşündüğünü söyleyen Anar, tez danışmanı Prof. Dr. Fatih Andı’nın tavsiyesiyle edebiyat mahfillerini inceleme konusu seçtiğini dile getirdi. 1860 yılından tezin tamamlandığı 2011 tarihine kadar yayımlanmış çalışmalardan faydalanmaya çalışan Anar, tez sunumuna kanon edebiyatı kavramını inceleyerek başladı. Türkiye’de edebiyat kanonlarının varlığıyla ilgili tartışmaların sürdüğünü dile getiren konuşmacı, edebiyat kanonlarının toplumun bakış açısını, estetik değerlerini ve nasıl bir gelecek tahayyülü oluşturduğunu ortaya çıkaran bir güç olduğunu söyledi. Anar’a göre edebiyat kanonları, akademisyenler, yazarlar, gazeteciler ve bir şekilde edebiyatla ilgilenen insanlar tarafından oluşturulmaktadır. Kanonların topluma yönelik etkisi ise ders kitapları ve antolojilerde kendini göstermektedir. Konuşmasının devamında edebiyat mahfillerinin edebiyat kanonları üzerindeki etkisine değinen Anar’a göre edebiyat mahfillerinde bir şekilde de olsa kanonu tek başına belirlemeye çalışan kuruma veya kişiye cephe alınmakta, ancak bu tavır bir sonuç vermemektedir. Bu tarz karşı çıkışları ise karşı kanon hareketi şeklinde tanımlamak mümkündür.

Turgay Anar’ın tezinin ana çerçevesini de oluşturan salon edebiyatı kavramı ise 12.-13. yüzyıllara kadar geri götürülebilecek bir kavram. Fransız şatolarında Fransız soylularını eğlendirmeye çalışan trubadurlar, saz şairleri oldukları için bir edebi mahfilin kırıntıları halinde karşımıza çıkmaktadırlar. Gerçek anlamıyla mahfiller ise 17.-18. yüzyıllarda ortaya çıkmaya başlamıştır. Avrupa’daki salon edebiyatından çeşitli örnekler veren Anar, sunumunun devamında Türk salon edebiyatı üzerinde durdu. Anar’a göre bir edebiyat mahfili olarak salonunu açan ilk isimlerden biri İhsan Raif Hanım, diğeri ise Şair Nigar Hanım’dır. İhsan Raif Hanım’ın, günümüzde Şişli Kaymakamlığı olarak kullanılan Köse Raif Paşa apartmanındaki evinin salonunda Yahya Kemal, Şahabettin Süleyman ve Salahaddin Enis gibi isimler bir araya gelmiştir. Bu salonda Şahabettin Süleyman’ın tercümeler yaptığını Halit Fahri Ozansoy’un anılarından öğrenmekteyiz. Ozansoy anılarında, Şahabettin Süleyman’ın kimi zaman çevirilerden sıkılarak onları yarım bıraktığını bunun üzerine kendisinin eksik tercümeleri tamamladığını söylemektedir. Yine bu salonda Salahaddin Enis’in kendi sürrealist hikâyelerini okuduğu bilinmektedir. Dolayısıyla salon, kişilerinin kendi eserlerini sergiledikleri, başka edebiyatçılarla paylaştıkları bir ortam olarak da karşımıza çıkmaktadır.

Konuşmasının son kısmında ise mahfillerden bahseden Turgay Anar, bir edebiyat mahfilinin oluşması için öncelikle bir mekâna ihtiyaç olduğunu dile getirdi. Anar’a göre, günümüzde sıkça kullanılan sosyal ağlar bir edebiyat mahfili oluşturma potansiyeline sahip değildir; çünkü aynı mekânı paylaşmayan insanların teknik olarak bir mahfil meydana getirmesi olanaksızdır. Bununla birlikte bir mahfilin oluşması için mahfilde yer alan diğer edebiyatçılar tarafından da kabul gören bir büyük edebiyatçıya ihtiyaç vardır. Bu edebiyatçının görevi bir mahfili oluşturmak, düzenlemek ve devam ettirmektir. Cuma günleri Cevat Çapan’ın Çiçek Pasajı’nda düzenlediği mahfil ile Türk Dilidergisinin yönetmeni Ahmet Miskioğlu’nun her Perşembe öğleden sonra saat 15.00 sıralarında Bostancı İstasyon Çay Bahçesi’nde topladığı mahfil günümüz edebiyat mahfillerine örnek olarak verilebilir.

Mahfillerin edebiyat dünyasına en önemli katkısı kuşkusuz usta bir edebiyatçının mahfiline gelen insanları görüşleri ve eserleriyle etkilemesi ve onların yetişmesine katkıda bulunmasıdır. Buna Yusuf Kamil Paşa’nın konağında ilk gençlik yıllarını geçiren Namık Kemal örnek gösterilebilir. Edebiyat mahfillerine insanlar istedikleri zamanlarda gidememektedirler. Belirli bir toplantı zamanı olan bu mahfillerin kendilerine göre değişen bazı katılım şartları da bulunmaktadır. Örneğin İbnülemin’in konağındaki sohbetlere katılmanın saz erbabı veya söz erbabı olmak üzere iki şartı bulunmaktadır. Bu şartları haiz olmayanlar, mahfilde yer almamakta ve davet edilmemektedirler. Bu hassasiyetin en önemli sebebi kuşkusuz edebiyat mahfillerinin edebi etkileşimi sağlama fonksiyonudur. Zira sohbet geleneğinin devam ettiği bu ortamlarda iletişim mutlaka edebiyat üzerinden kurulmakta ve ilk olarak burada okunan kimi eserler üzerinde sahipleri tarafından bazı değişiklikler yapılmaktadır.

Tezinde edebiyat mahfilleriyle doğrudan ilişkili olduğunu düşündüğü için sanatkâr hamiliğine de değinen yazar, Türkiye ve dünyada bu alanda yapılmış çalışmalardan bazı örnekler vererek konuşmasını sonlandırdı. 

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir