ABD’nin Küresel Stratejisi ve Bölgesel Politikalar
“Küresele Kuramsal Bakışlar” toplantı dizisinin altıncısına, Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Nimet Beriker misafir oldu. Günümüz Amerikan küresel stratejisinin bölgesel güçlerin dış politikalarına etkisini konu alan Beriker, uluslararası ilişkiler çalışmalarında disiplinlerarası literatürün önemine vurgu yaparak konuşmasına başladı. Bu disiplinlerarası literatürü anlama çabasının bir sonucu olarak 2007-2008 yılları arasında “Dış Politika Çemberi (DPÇ)” modelini ortaya koyan Beriker, önce bunun teknik özelliklerini, daha sonra bu modelin ana sorularından biri olan uluslararası ilişkilerde “büyük strateji (grand strategy)” kavramından yola çıkarak küresel güçlerin bölge politikalarını ele aldı. Son bölümde ise yine DPÇ modelindeki tekniklerden faydalanarak AK Parti hükümetlerinin birinci ve ikinci dönem (2002-2007 ve 2007-2011) dış politika davranışlarını analiz etti.
DışPolitika Çemberi (DPÇ)
“Uluslararası aktörlerin dış politika davranışlarını anlamlı bir bütün içinde ele alabilir miyiz?” sorusu DPÇ modelinin ortaya çıkışında temel olmuş. Uluslararası ilişkiler literatürüne hâkim olan realist ve idealist bakış açılarının devletlerin dış politika davranışlarını açıklamada kullandığı tekniklerin oldukça kısıtlı olduğunu düşünen Beriker, bu teknikleri daha geniş ve disiplinlerarası bir yöntemle ele alabilmek için DPÇ modelini ortaya koyarken uyuşmazlık çözümü ve arabuluculuk, diplomasi çalışmaları, strateji ve güvenlik çalışmaları ile gelişim-gelişme çalışmaları literatüründen faydalanmış. Bu farklı çalışma alanlarının sunduğu farklı teknikler üzerinden toplamda 25 kategoriye ayrılan teknikler listesi, DPÇ modelinde iki boyutlu analitik bir düzleme taşınmış. Buna göre, analitik düzlemin dikey boyutunda uluslararası aktörler birbirleri ile ya işbirliği yaparlar ya da rekabet ederler; yatay boyutunda ise bu aktörler ilişki biçimlerine göre ya taraf ya da üçüncü taraf rollerine soyunurlar. Dolayısıyla çemberin bir boyutunda rekabetçi veya işbirlikçi teknikler, diğer boyutunda taraf veya üçüncü taraf rollerine uygun teknikler bulunur. Ayrıca disiplinler açısından bakıldığında DPÇ dört disiplin çerçevesinde ilişkisel (uyuşmazlık analizi ve çözümü), prosedürel (diplomasi çalışmaları), stratejik (güvenlik çalışmaları) ve yapısal (barış çalışmaları) olarak ayrılır. DPÇ modelindeki teknikler ile analiz yapabilmek için herhangi bir devletin belirli bir dönemde yine belirli bir ülkeye veya bölgeye yönelik dış politikasındaki niyet ve davranışlarını içeren veriler modelde belirtilen tekniklerle kodlanır.
Büyük Strateji
Beriker konuşmasının ikinci bölümüne bölgesel güçlerin dış politika davranışlarını ve davranış değişimlerini anlamada özellikle küresel siyasetin mevcut gündeminin oldukça önemli olduğunu ifade ederek başladı. Beriker’e göre, bir ülkenin dış politika davranışlarını değiştirebilen üç ana unsur vardır: İç politika, lider değişikliği ve uluslararası gündemdeki değişimler. AK Parti’nin ilk iki dönem dış politika davranışlarındaki değişimin ana sebebi, üçüncü unsur, yani uluslararası gündemin değişmesidir.
Uluslararası gündemdeki değişimi anlamak için “büyük strateji” kavramı üzerinde duran Beriker, bu kavramın “devletlerin ulusal çıkarlarını daha ileri taşıyabilmeleri için oluşturdukları siyasi, askerî, diplomatik ve ekonomik araçlarını biraraya getiren planlar ve politikalar” olarak tanımlanabileceğini ifade etti. Küresel siyasetin belirleyici bir aktörü olarak Amerikan büyük stratejilerini dörde ayıran Beriker’e göre, Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği’ne karşı NATO’yu kuran ABD’nin bu dönemdeki büyük stratejisi daha çok çift kutuplu uluslararası düzene dayanıyordu. Soğuk Savaş sonrası Baba Bush döneminin büyük stratejisi “yeni dünya düzeni” söylemi ile gelişirken, Bill Clinton ile birlikte bu söylem yerini “liberal küresellik” stratejisine bıraktı. Oğul Bush ile “terörle savaş”a evirilen strateji, Obama dönemi ile beraber “dengeli uluslararasıcılık” olarak tanımlandı.
Türk DışPolitikasının Değişimi
AK Parti hükümetleri açısından bakıldığında birinci dönem Oğul Bush’un “terörle savaş”, ikinci dönem ise Obama’nın “dengeli uluslararasıcılık” stratejisine denk düştü. Bu stratejiler bir bakıma küresel siyasetin tek kutuplu yapıdan çok kutuplu yapıya geçiş sürecinde ortaya çıktı. Küresel siyasetteki bu önemli dönüşüm sürecinde AK Parti hükümetlerinin dış politika davranışları da değişti.
AK Parti’nin ilk iki dönemindeki dış politika davranışlarını ve niyetlerini DPÇ’ye göre analiz eden çalışması hakkında teknik detayları paylaşan Beriker, modelde belirtilen 25 kategori için 8 günlük gazetenin her iki dönem için de gün gün taranıp 4500’e yakın veri girişiyle bir veritabanı oluşturulduğunu ve kodlama eşleme tutarlılığı yapılarak dış politika davranışlarının kodlandığını belirtti. Buna göre, her iki dönem için de “işbirliği/rekabet” ve “taraf/üçüncü taraf” tekniklerine bakıldığında “işbirliği” ve “üçüncü taraf” tekniklerinin kullanımında oldukça önemli bir artış olduğu görülüyor.
Türkiye’nin bölgesel politikalarındaki değişime bakıldığında ise, ilgi çekici bir sonuç olarak, özellikle Avrupa Birliği ve Kıbrıs konularının daha az gündeme geldiği ve dolayısıyla kodlama sıklığının azaldığı gözlemleniyor. Kodlama sıklığının arttığı bölgeler arasında Afrika, Latin Amerika ve Güney Asya önplana çıkıyor. Bu verilerin de doğruladığı gibi AK Parti hükümetlerinin özellikle ikinci dönemdeki dış politika söylemlerinden biri olan açılım ve farklı coğrafyalarda etkinliğin artması dış politika davranışlarına da yansımış durumda.
Öte yandan kodlama sıklıklarının her zaman olumlu bir ilişki anlamına gelmeyeceğini belirten Beriker, özellikle Türkiye-İsrail ilişkilerinde kodlama sıklığının arttığını ama ilişkilerin ikinci dönemde gerildiğini dile getirdi. Diğer ikili ilişkilerde ise kümülatif olarak bir artış gözlendiği söylenebilir. Komşularla ilişkilerde sıfır sorun politikasının bu çalışmada elde edilen verilerle örtüştüğünü belirten Beriker, bu konuda sadece Yunanistan’ın bir istisna oluşturduğuna dikkat çekti.
Sonuç olarak Türkiye’den yola çıkarak küresel siyasete dair bazı tespitlerde bulunan Beriker’e göre, tek kutuplu dünya düzeninden çok kutuplu ve entegrasyonun arttığı bir dünya düzenine geçilirken bölgesel güçler eski ittifaklarını koruyor. İttifaklar arasında her ne kadar ilişki sayısı azalsa da ilişkilerin kalitesinde bir artış olduğu iddia edilebilir. Türk dış politikasının özellikle ikinci döneminde bu ittifaklar daha fazla sorgulanmış ve ittifak içindeki roller azalmış durumda. Ancak Türkiye’nin eski ittifakları ile ilişkilerinde daha fazla inisiyatif aldığı da görülüyor.