Osmanlı’da Müslim-Gayrimüslim İlişkileri: XVIII. Yüzyılın İlk Yarısı Üsküdar Örneği
İslâm tarihinde ve coğrafyasında gayrimüslimlerin hukuki statüsü ve sosyal yaşantıları uzun bir süredir batıda merak konusu olagelmektedir. Çeşitli araştırmaların ve yerleşik bazı önkabullerin konusu olan gayrimüslimlerin İslâm dünyasındaki varlığı üzerine bugün artan araştırmalar dikkat çekiyor. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İslâm Tarihi bölümünde Ziya Kazıcı danışmanlığında Nevzat Erkan tarafından hazırlanan “XVIII. Yüzyılın İkinci Yarısında Üsküdar’da Müslim-Gayrimüslim İlişkileri –Şer’iyye Sicilleri ve Müdevvel Kaynaklar Işığında” başlıklı doktora tezi de bu konuya odaklanıyor. Erkan’ın çalışması on sekizinci asrın ilk yarısına ait Üsküdar sicillerini tarayarak Müslim-gayrimüslim ilişkilerini hukuki, iktisadi ve sosyo-kültürel cihetlerden değerlendirmektedir. Tez, Osmanlı coğrafyasındaki gayrimüslimlerin sosyo-ekonomik vaziyetleri ile ilgili en verimli kaynaklardan biri olan Şer’iyye sicillerinin yanı sıra atik şikayet defterleri, mühimmeler, ahkam defterleri, fetva mecmuaları, kronikler ve seyahatnamelerden de yararlanıyor.
Erkan, on yedinci asrın uzun çalkantılı devrinin ardından hem devletin hem de halkın ferahlık hissettiği bir dönem olarak gördüğü için on sekizinci yüzyıla odaklanıyor çalışmasında. Coğrafi olarak Üsküdar’ın seçilme nedeni ise Üsküdar’ın bugünkü Anadolu yakasını ifade etmesi, nüfusun ekser çoğunluğunun Müslümanlardan teşekkül etmesi, bununla birlikte ciddi oranda milel-i selâse denilen Rum, Ermeni ve Yahudileri de barındıran büyük bir kaza olmasıdır. Ayrıca yer yer kayıtlarda kıbtî denilen Romanlara da rastlanılmaktadır.
Üsküdar Kadılığı İstanbul’un bilâd-i selâse denilen İstanbul sur dışında kalan üç büyük kadılığından biridir. Bugün binin üzerinde Şer‘iyye sicil defteri bulunan Üsküdar Kadılığı kayıtlara göre en eski mahkemelerdendir. Erkan’ın tespit ettiği iki kayıt ve Câbî tarihinin de teyidi ile Üsküdar Kadılığı için erken dönemden itibaren muayyen bir binadan bahsedilir. Üsküdar kadılığına bağlı altı nâiblik vardır. 1700-1750 arası yaklaşık yüze yakın defterde 30.000 hüküm taranmış; bunlardan 6.000’inde taraflardan en az birinin gayrimüslim olduğu gözlenmiştir.
Gayrimüslimlerin niçin orantısal olarak fazlasıyla kadıya başvurduğu sorusuna cevaben Erkan, icraî bakımından kadıya varılmasının tabii olduğunu ortaya koymaktadır. “Cemaat mahkemeleri” olarak literatürde çokça zikredilmekle birlikte Macit Kenanoğlu’nun çalışmasında da gösterildiği gibi gayrimüslimlerin ruhani reislerinin baktığı uyuşmazlıklar daha çok hakem yargılamasına benzemektedir. Bu bakımdan zimmîler kadıya başvurmakta, hüccet, ilam almakta ve bunu icra ettirmektedir. Yine aynı şekilde arz-ı haller ve mahzarlar vasıtasıyla Divan’a da sıkça başvurulduğu görülmektedir.
Üsküdar kazasında tahmini toplam gayrimüslim nüfus oranı %30 civarındadır, bunlar arasında oran olarak sırasıyla Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler gelmektedir. Müslümanlar en çok Ermeniler ile münasebet halindedir. İhtidalar nadiren vardır. Erkan’ın belirttiği üzere incelenen elli yıllık bir süreçte Müslim-gayrimüslim arası 409 davalık kayıt mevcuttur. Müslim-gayrimüslim ilişkilerinin hukuki boyutunun incelendiği birinci bölümde vekalet, kefalet, şahitlik gibi konular incelenmiş, İslâm hukukunun sınırları içerisinde çeşitli davaların görüldüğü tespit edilmiştir. Müslümanların reddedilen davaları gayrimüslimlerin yaklaşık iki katıdır. Hukuki istatistikler arasında sulh ikinci sıradadır ve muslihûndenilen arabuluculara sık rastlanılmaktadır. Üsküdar’da cemaat dışı evlilikler pek görülmediği gibi Müslüman erkeklerin gayrimüslim kadınlarla evlilikleri de istisna kabilindendir.
Erkan’ın Müslim-gayrimüslim iktisadi ilişkilerini incelediği ikinci bölümde gayrimenkuller, ticari metalar, iş akitleri önplana çıkmaktadır. Üsküdar bağları ile meşhurdur, Müslim-gayrimüslimler arası bağ alım satım kayıtlarına rastlanılmaktadır. Para vakıflarından gayrimüslimler de borç almaktadır. Bir dönemin ardından zimmilerin kethüda oldukları vakidir. Gayrimenkul satışlarında şehir tarihçiliği açısından evlerin vasıfları ile ilgili detaylı bilgiye ulaşmak mümkündür. Esnaf tarihi açısından incelendiğinde Üsküdar’da Rumların bahçıvanlık, bakkal, çobanlık; Ermenilerin fırıncılık, inşaat ve nakliye işleri, dülger ve çerçicilik; Müslümanların kayıkçılık yaptıkları gözlenmektedir. Yahudiler ise, özellikle yoğun olarak yaşadıkları Kuzguncuk’ta, kayıkçılık yaparlar.
Sosyo-politik ilişkilerin incelendiği üçüncü bölümde Erkan, sosyal tarih ve şehir tarihçiliği ile ilgili önemli bilgiler sunmaktadır. Burada, gayrimüslimlerin kıyafetlerine yönelik belirli dönemlerdeki düzenlemelerden, toplumda dini toplulukların kendilerine has kıyafetleriyle önplana çıkmalarına, Kadıköy metropolitinin atanma beratı kaydında dini, ailevi işlere bakacağından bahsedilmesinden, ruhani reislerin daha çok esnaf kethüdasına yahut mahalle imamına benzediklerine kadar çok geniş ölçekli değerlendirmeler yer alıyor. Erkan böylece, bu tür çalışmaların diğer bölgeler ve başka dönemler için de yapılmasının gerekliliğini ortaya koyarak sosyal tarihçiliğin Osmanlı çalışmaları için öneminin altını çizmektedir.