Türk Dış Politikasında Kamu Diplomasisi
Küresel Araştırmalar Merkezi’nin Mart 2013’te başlattığı “Türk Dış Politikasında Yeni Aktörler” konuşma dizisinin ikinci konuğu Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörü Cemalettin Haşimi idi. Haşimi ile Türk dış politikasında kamu diplomasinin işlevi ve Türkiye’deki rolü üzerine bir sohbet gerçekleştirildi.
Türk dış politikası son yıllarda siyaset ve güvenlik gibi klasik konulardan oluşan çerçevesine ekonomik, kültürel, toplumlar arası ve ikili ilişkiler gibi alanları da dâhil edecek şekilde yeni bir vizyon kazandı. Bu vizyon oluşturulurken sadece Askeriye ya da Dışişleri Bakanlığı gibi kurumlar değil aynı zamanda Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü, Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı (TİKA), Anadolu Ajansı (AA), TRT, Yunus Emre Enstitüsü, Diyanet İşleri Bakanlığı, Türk Hava Yolları ve çeşitli sivil toplum kuruluşları gibi yeni aktörler de Türk dış politikasının işleyişinde daha önemli roller almaya başladı.
“Kamu diplomasisi” kavramı ilk kez 1965’te Amerika’nın Tufts Üniversitesi’nde dekanlık yapan Edmund Gullion tarafından kullanıldı. Teknolojinin gelişmesiyle ve toplumların birbirine anlatacak hikâyelerinin ortaya çıkmasıyla birlikte bu kavram yaygınlaştı. Haşimi sunumunda özü itibariyle kamu/halk ile stratejik bir ilişki kurma biçimi olan kamu diplomasisini geleneksel diplomasiden ayıran noktalara dair bilgiler verdi. Buna göre kamu diplomasisinin klasik/geleneksel diplomasiden en temel farklarını şöyle sıralamak mümkündür: (i)Tek taraflı bir iletişim dili yerine çok taraflı bir iletişim modeline dayanır ki bu durum dış politika performansını etkiler. (ii)STK’lar, öğrenci kuruluşları, düşünce enstitüleri gibi hükümet-dışı mekanizmalar dış politika yapım sürecinde doğrudan etkili olurlar; bu bağlamda dış ülkelere yapılan yardımlar ve onlarla ilişkilenme biçimlerinde devletin asıl işlevi güvenliği sağlamak ve sağlıklı bir koordinatörlük yapmaktır. (iii) Kamu diplomasisi elit bir kesimin kendi arasında amel ettiği bir pratikten ve dilden çok “diplomasinin demokratikleşmesi” diye tabir edilebilecek bir dönüşümü temsil eder. Karar alma mekanizmalarının dışında kalan birçok unsur (akademisyenler, gazeteciler, yardım dernekleri ve vakıflar gibi) doğrudan ya da dolaylı olarak karar alma süreçlerine dâhil olur. Başka bir ifadeyle, merkezin karar verdiği bir dil olmaktan çıkıp çevrenin karar mekanizmalarına katılmasından dış politika pratiklerine itiraz ve müdahale etmeye kadar birçok etkileşim biçimi mümkün hale gelir. Öte yandan vurgulanması lazımdır ki, yumuşak güç unsurları olarak nitelendirilebilecek hükümet-dışı organizasyonlar kamu diplomasisinin sadece bir boyutudur. Zira kamu diplomasisi esasen devletin kontrolünde sürdürülen bir diplomasi metodudur.
Türkiye’nin son on yıldaki dış politikasının ürettiği dil, mekanizma ve yaptığı faaliyetlerle kendine has bir özelliği olduğunu belirten Haşimi, kamu diplomasisinde de aynı bağlamda diğer mevcut pratiklerin ortaya koyduğu birikimi göz ardı etmeden Türkiye’ye mahsus bir dil üretmek gibi kaygılarının olduğunu vurguladı. Bu, “Türkiye’nin küresel siyasetteki yeri nedir?” ya da “Türkiye nerede olmalıdır?” gibi sorulara ve bu soruların cevapları etrafında şekillenen bir kamu diplomasisi pratiğine tekabül eden bir arayıştır. Kamu Diplomasi Koordinatörlüğünün esas görevinin TİKA, TRT, TOKİ, üniversiteler gibi kurumların ya da akademisyenlerin ve Türk kökenli öğrencilerin uluslararası alanda icra ettikleri bir faaliyetin siyasal önceliğinin ne olduğuna dair çalışmalar yapmak olduğunu söyleyen Haşimi, koordinatörlük olarak mezkûr kurumlarca yapılan faaliyetlerin hangi siyaset dili ile aktarılması gerektiği ya da aktarırken kullanılan kavramların Türk dış politikasında tekabül ettiği yer konusunda da danışmanlık yaptıklarını ifade etti.
Haşimi’ye göre kamu diplomasisi, Batı-dışı toplumların kendi siyaset dilini, vizyonunu ve kendine has perspektifini klasik diplomasi araçları ve yöntemleri dışındaki araçlar ve usullerle küresel sisteme zerk etmesine imkân hazırladığı için değerlidir. Türkiye’deki kamu diplomasisi, son yıllardaki dış politikanın ana temalarıyla (küresel temsildeki adaletsizlik ya da Birleşmiş Milletler’in yapısının eleştirisi, Türkiye’nin merkez ülke olma vizyonu vs.) bağlantılı olarak hareket etmekte, dışarıya anlatacak bir meselesi olan Türkiye’nin bu meseleyi anlatma üslubuna ve vizyonuna istikamet vermektedir.
Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğünün faaliyetlerini üç ana başlıkta topladıklarını aktaran Haşimi bu başlıkları şöyle sıraladı: (i)Üniversite programları (Anadolu’daki üniversitelerin Ankara ile temasını sağlamak, kamu diplomasisi panelleri, dış politika tanıtım panelleri ve gençlik programları); (ii)siyasal iletişim faaliyetleri (ülke toplantıları, âkil insanlar, Avrupa toplantıları, paneller ve İstanbul Küresel Forumu); (iii)medya tanıtım programları (belgeseller, televizyon programları ve reklamlar). Haşimi bu faaliyetlerdeki esas amaçları da hedef kitleyi iyi belirlemek, hedef kitleye uygun mesajları vermek ve her grup ile ilişki biçimini belirleyen önceliklerin sağlıklı analizini yapmak olarak sıraladı.
Özetlenen bu hususlar Türkiye’nin kamu diplomasisi vizyonunu ve pratiğini temellendiren ve şekillendiren bir programa mündemiçtir. Resmî kurumlardan sivil toplum örgütlerine, iş dünyasından sanatçılara, medya mensuplarından akademisyenlere, insan hakları örgütlerinden insani yardım kuruluşlarına kadar geniş bir aktörler manzumesini elinde bulunduran kamu diplomasisinin başarılı (ya da başarısız) işleyişi, Türk dış politikasının performansına ve farklı biçimlerde şekillenmesine etkide bulunmaktadır