XIX. Yüzyıl İstanbul Camilerinde Devlet Sembolleri
Bilim ve Sanat Vakfı Sanat Araştırmaları Merkezi Kırkambar Sohbet etkinliği kapsamında Cumhuriyet Üniversitesi Mimarlık Fakültesi öğretim üyelerinden Emine Kırıkcı ile “XIX. Yüzyıl İstanbul Camilerinde Devlet Sembolleri” başlıklı bir sohbet gerçekleştirdik. 2012 yılında tamamladığı “XIX. yüzyıl İstanbul’unda Osmanlı Devlet Simgelerinin Mimaride Kullanımı” başlıklı doktora tezinden hareketle, ancak, cami merkezli olarak gerçekleşen programda Osmanlı modernleşme sürecinin sembolik düzlemdeki tezahürleri üzerinde duruldu.
On dokuzuncu yüzyılı Osmanlı’nın modern anlamda bir devlet olma yolunda en hızlı ve büyük adımların atıldığı, merkezîleşmenin ve iktidar temerküzünün giderek daha belirgin ve kurumsal hâle geldiği bir dönem olarak niteleyerek sözlerine başlayan Kırıkcı, söz konusu süreci iktidar sembolleri üzerinden seyredebilmenin de mümkün olduğunu ve bu çerçevede iktidar sembolleri olarak “tuğra” ve “arma”ların temsil gücü yüksek bir örneklem teşkil ettiğini belirtti. Bu çerçevede bir imzanın ötesinde çok daha fazla anlam yüklü olan, devletin görünen yüzünü temsil eden, birleştirici ve kaynaştırıcı bir unsur olarak tuğranın Osman Gazi’den itibaren bütün padişahlarca kullanıldığını ve I. Murad devrinde baba adının, II. Murad devrinde dua ifadelerinin, II. Mustafa döneminde ise mahlasların eklenmesi ile geçirdiği dönüşümlerle nihai formunu bulmaya başladığının altını çizen Kırıkcı, III. Selim döneminin bu açıdan da bir dönüm noktası teşkil ettiğini özellikle vurguladı. Zira III. Selim dönemi gerek tuğranın, ilk kez yeniden imar edilen Eyüp Sultan Camii’nde olmak üzere, imar ve tamir edilen bütün “kamusal” binalarda düzenli olarak kullanılmaya başlandığı bir dönem olması, gerekse II. Abdülhamid döneminde (1890’ların hemen başında) tekâmül eden ve üzerindeki semboller ile devletin temel rükünlerini ve istikametini açıkça ifade eden devlet arması/madalya kullanımının (ay yıldız simgesi de bu dönemde doğuyor) başlaması açısından öne çıkmakta ve iktidarın kamusal alana yayılım süreci hızlı bir başlangıç evresi yaşamaktadır.
III. Selim döneminin ardından artan bir ivme ile II. Mahmud, Abdülmecid, Abdülaziz dönemlerinde herhangi bir aksamaya uğramadan seyreden çizginin doruk noktasına, aynı zamanda merkezîleşmenin de doruk noktası olan, II. Abdülhamid döneminde ulaştığını ifade eden Kırıkcı, bu dönemin kamusal bir öğe olmasının yanı sıra aynı zamanda, taltif amaçlı madalya takdiminin artışı bakımından da farklı bir yerde durduğunu, devlet ve hükümdarı simgeleyen arma/madalyaların bu rolünün en fazla tebarüz ettiği zaman dilimi olduğunu örnekler üzerinden göstererek konuşmasına nihayet verdi.