Bölgesel Krizler Bağlamında Avrupa-Türkiye İlişkileri

Paylaş:

“Avrupa Konuşmaları” toplantı dizisinin altıncısında Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Dış Politikadan Sorumlu Birinci Müsteşarı François Naucodie konuk edildi. Uzun yıllardır Türkiye’de yaşayan Naucodie, Türkiye-Avrupa ilişkilerini Ortadoğu ve Balkanlar üzerinden değerlendirdi.

Dış politikanın AB içerisinde yeni bir alan olduğunu belirten François özellikle üç başlık altında bilgi paylaşımında bulundu: (i) dış politika alanında AB’nin nasılbir aktör olduğu, (ii) bu konuda Türkiye ile nasıl bir ilişki geliştirildiği, (iii) geliştirilen ilişkilerin Balkanlar ile Ortadoğu bölgesinde nasıl şekillendiği. İlk başlıkdâhilinde Naucodie şunları anlattı: AB’nin dış politikada aktifliği birden değil, aşama aşama gerçekleşir. Bu konunun tarihçesine bakarsak AB (o günkü adıyla AET) 1970’li yıllarda dış politikada aktif olmaya başlar ve “Avrupa Siyasal İşbirliği” kavramı ile ilk adımlar atılır. 1992 Maastricht Antlaşması ve 1997 Amsterdam Antlaşması ile AB organize hareket etmeye başlar. Son olarak 2007’de imzalanan Lizbon Antlaşması ile Dış İlişkiler Servisi adında yeni bir kurum oluşturulur. Catherine Ashton’ın başkanlık yaptığı ve AB’nin Dışişleri Bakanlığı konumundaki kurum 2011’in Ocak ayında faaliyete geçer. Dış İşleri Servisinin faaliyete geçmesiyle AB’nin Türkiye ile ilişkileri oldukça gelişir. Kuzey Afrika, Ortadoğu, Balkanlar, Orta Asya, terör, silahsızlandırma ve ortak güvenlik politikaları kapsamında Türkiye ile işbirliği ve diyalog artırılır.İkinci başlığa gelince, 1963’te Ortaklık Anlaşması ile başlayan Türkiye-AB ilişkileri, günümüzde Müzakere Çerçevesi aşamasına gelmiş durumda. Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin siyasi ve resmî boyutunun iki önemli noktasına değinen François, bunlardan birinin Bakanlar düzeyindeki toplantılar, diğerinin yılda bir toplanan ve dış politika konularının ele alındığı Ortaklık Konseyi olduğunu belirtti.

Balkanlarda Sırbistan ve Türkiye’nin AB ile müzakere süreci halen devam ediyor. Balkanlar konusunda AB’nin belirli bir perspektifi olduğunu savunan François, Türkiye ile bu konuda aynı görüşe sahip olunduğunu ve Bosna-Hersek’teki ALTHEA misyonu ve Kosova’daki EULEX misyonu altında sahada ortak bir çalışma yürütüldüğünü belirtti. En son 10 Şubat’ta Brüksel’de gerçekleşen Türkiye-AB Bakanlar Düzeyindeki Siyasi Diyalog Toplantısında Ahmet Davutoğlu ile Catherine Ashton arasında Bosna-Hersek ile ilgili görüş alışverişinde bulunulduğunu vurguladı.

Ortadoğu’ya gelince, Suriye’de AB ile Türkiye arasındaki işbirliğine değinen François, bunları insani yardım ve güvenlik olmak üzere iki açıdan ele aldı. Türkiye’ye sığınan Suriyeli sayısının yaklaşık bir milyon olduğunu ve bu konuda AB’nin maddi destek sağlayarak yardımda bulunduğunu belirtti. İran’da ise nükleer programın önemine dikkat çeken François, AB’nin öncülük ettiği ve Ashton liderliğinde yürütülen, İran ile BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi ve Almanya (5+1) arasındaki İran’ın nükleer programına ilişkin müzakerelere Türkiye’nin ev sahipliği yaptığını ve sürece destek verdiğini hatırlattı. AB ile Türkiye arasındaki işbirliğinin bir başka somut göstergesi ise Küresel İş Köprüleri Projesi. AB ile Türkiye arasında ileri boyuta taşınan ticari ve ekonomik ilişkilerin üçüncü ülkelerde yatırım ve ortaklık kurma şekline dönüştürülmesini amaçlayan proje, özellikle Mısır, Tunus ve işgal altındaki Filistin topraklarında ortak projeler üretmeyi kapsıyor.

François, AB’nin sadece Balkanlardaki misyonları değil diğer bölgelerdeki (Libya, Filistin, Orta Asya) misyonlarına da Türkiye’nin olumlu katılımının gözlemlendiğine, AB ile Türkiye’nin dış politika konusunda işbirliğinin daha çok sahada önem kazandığına değinerek konuşmasını noktaladı.

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir