Bir Şehzadenin Ganimet Ahkâmına Dair Fikirleri / Şehzade Korkud: Hallü İşkâli’l-Efkâr fî Hilli Emvâli’l-Küffâr
Osmanlı ulemasının kaleme aldığı risalelerin tartışıldığı Tarih Okumaları toplantılarının Nisan ayı konuğu İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Ahmet Hamdi Furat ile, Şehzade Korkut’a (ölm. 918/1512) ait Kitabu Hallü İşkâli’l-Efkâr fî Hilli Emvâli’l-Küffâr başlıklı risale üzerine konuşuldu.
Öncelikle Şehzade Korkut’un siyasi hayatının yanısıra ilmî bir kimliğinin olduğunu vurgulayan Furat, bu hususun onun ganimet ahkâmıyla ilgili görüşlerini değerlendirmede dikkate alınması gerektiğinin altını çizdi. II. Bayezıd’ın ortanca oğlu, Yavuz Sultan Selim’in ağabeyi olan Şehzade Korkut’un, kardeşi ile giriştiği saltanat mücadelesi, 16. asır Osmanlı tarihinin önemli siyasi olaylarından birisidir. Şehzade Korkut henüz Fatih Sultan Mehmet yeni vefat etmişken babası Amasya’dan gelinceye kadar saltanat makamına çıkarılmıştır. Siyasi kimliğinin yanısıra o, eser telif edecek ölçüde ilimle de iştigal etmiştir. Onun özellikle fıkıh, kelam ve tasavvuf ile uğraştığı bilinmektedir. Şehzadelik hayatında çeşitli sancaklarda bulunan Korkut’un ani bir kararla Mısır’a gitmesi hem siyasi hem de ilmî açıdan önemlidir. Zira, Şehzâde burada Şafi ulema ile temasa geçmiştir. Şehzade Korkut’un bu ilmî kimliğini bazı Osmanlı tarihçileri de dile getirmektedirler. Mesela İbn Kemal Tarih’inde Şehzade Korkut hakkında şöyle demektedir:
“Fusûl-i usûlü tavzih ve telvihde dela’il-i hilâfiyyeyi ve mesâil-i ihtilafiyyeyi tercih ve tenkihde Fahrulislâm Pezdevi, Şemsüleimme Serahsi gibi âlim-i tahkik ve ilm-i tedkik olmağla iştihâr buldu. Esas-ı belâgata ve mesâ’il-i ihtilâfiyyeyi tercih delâil-i i’caz olan mebâni-i me’anî ve mesa’il-i beyanı izah ve telhisde keşf-i dekaik idüp keşşaf-ı hakaik olmağla Allame Zemahşeri gibi faik ve Şeyh Abdulkadir gibi bahir oldu. Nazm-ı Fârisi: Müctehid der hilâf-ı nükte-keşi Mâlik-i fıkh-ı Kûfe ve Kureşî”
Furat, metinde geçen “Mâlik-i fıkh-ı Kûfe ve Kureşî” ifadelerine dikkat çekerek, bu ifadenin de işâret ettiği ve onun hakkında muhakkak belirtilmesi gereken bir diğer hususun, Şehzade’nin Şâfi mezhebine temayülü olduğunu söyledi. Bu temayül eserlerindeki tercihlerinden anlaşılmaktadır. Bilhassa, Davetu’n-Nefsi’s-Taliha ila’l-A’mali’s-Saliha bi-ayati’z-zahire ve’l-beyyinati’l-bahire ve Kitabu Halli İşkâli’l-Efkâr fi Hilli Emvâli’l-Küffâr isimli iki eserinde keyfiyet kendisini gösterir. Nitekim, bu toplantıda ele alınan, mesele başlığı altında yedi bölümden oluşan ve bir kısa mukaddime ile başlayan, ganimet ahkamıyla alakalı eseri Hallu İşkâli’l-Efkâr’da Şehzade Korkut, birinci meselenin büyük kısmını Muhyiddin en-Nevevi’nin (ölm. 676/1277) Mes’eletü Vucubi Tahmisi’l-Ganime adıyla, et-Tâc el-Firkah’ın (ölm. 690/1291) er-Ruhsatü’1-‘Amime fi Ahkami’l-Ganime isimli eserine yazdığı reddiyeden almıştır. Birinci eser, büyük ölçüde Korkut tarafından nakledilmiştir.
İkinci eserden ise sadece bazı kısa alıntılar bulunmaktadır. Korkut’un alıntı yaptığı her iki eserin yazarı da Şafi fakihlerdendir. Eserdeki diğer altı mesele hacmen bu kadar büyük değildir. Hatime bölümünde Mesail-i Halebiyyeisimli eserden alıntılar yapıldığı da zikredilmelidir.
Furat’ın vurguladığı üzere, Şehzade Korkut, 16. asır dikkate alındığında, özellikle Osmanlı coğrafyasında dönemin önemli fakihlerindendir. O, Osmanlı hanedanına mensuptur ve Hanefiliğin yaygın olduğu, hatta resmi mezhep olarak uygulandığı, bir bölgede eserler veren Şafii bir fakihtir. Bu nitelikler onu dönemin fakihlerinden ayıran en önemli husustur. Her ne kadar yukarıda sözü geçen eserlerde Şehzade Korkut’a ait bilgiler oldukça sınırlı olsa ve büyük ölçüde Şafii kaynaklardan yapılan alıntılardan oluşmuşsa da bu durum, onun Şafi mezhebini seçmesinin ve bu mezhep üzerine eserler yazmasının önemini azaltmaz. Şehzade Korkut’un bir diğer önemli özelliği ise dönemindeki uygulamaları ciddi şekilde eleştiren eserler kaleme almasıdır. Kitabu Hallu İşkâli’l-Efkâr fi Hilli Emvâli’l-Küffâr isimli risalesinde ganimet hukukunun işleyişini esastan tenkid etmektedir. Diğer taraftan bilhassa cariyelerin mülkiyeti konusunu içermesi hasebiyle, eserde sosyal yaşamı ilgilendiren konulara da girilmektedir. Şehzade Korkut, sadece bu eserinde değil daha önce zikredilen Davetu’n-Nefs isimli eserinde de Fatih Kanunnannamesi’ndeki “nizam-ı alem için kardeş katlinin tecviz edilmesi” hususunu -her ne kadar kanunnamenin ismini vermese de- ciddi şekilde eleştirmiştir. Ayrıca bu eserde ganimet ahkâmıyla ilgili de bazı meseleler ele alınmıştır. Bahsi geçen bu iki önemli husus, Şehzade Korkud’un İslam hukuku tarihinde isminden söz edilmesi gereken bir fakih olduğunu ortaya koymaktadır.