Türk Edebiyatında Övülen ve Yerilen Huylar

Paylaş:

Mukadder Gezen İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı Eski Türk Edebiyatı Bilim Dalı’nda, 2014 yılında yaptığı “Türk Edebiyatında Övülen ve Yerilen Huylar (XIV. Yüzyılın İlk Çeyreğine Kadar)” başlıklı yüksek lisans tezini Kırkambar Tez-Makale Sunumları’nda bizlerle paylaştı. Tezinin amacının Türk edebiyatının ilk mesnevisi Kutadgu Bilig’ten başlayarak Türk edebiyatında övülen ve yerilen huyları ortaya çıkarmak olduğunu belirterek sunumuna başlayan Mukadder Gezen huyların tespitinde Türklerin ilk mesnevisi, ilk siyâsetnâmesi, ilk ahlâk kitabı Kutadgu Bilig’i kurucu metin olarak seçtiğini ifade etti. Atabetü’l-Hakayık, Dîvân-ı Hikmet, Gülşen-nâme, Risaletü’n-Nushiye’yi de tez çalışması için seçtiği diğer metinler olarak zikreden Gezen tezinde XI. yüzyıldan XIV. yüzyılın ilk çeyreğine kadar Türklerin farklı coğrafya ve farklı idareler altında verdikleri eserleri huylar yönünden ele alarak Türk edebiyatının ahlâk ve dille ilgili bir edebiyat anlayışı olduğunu temellendirilmeye çalıştığını dile getirdi.

Tezinde, iyi ve kötü huylar yerine neden övülen ve yerilen huylar tanımlamasını kullandığını anlatarak sunumunun birinci bölümüne başlayan Gezen, Kutadgu Bilig’te, Atebetü’l-Hakayık’ta, Risaletü’n-Nushiyye’de, Gülşen-nâme’de huyların insanlar, davranışlar söz konusu olduğunda iyi ve kötü, güzel ve çirkin, doğru ve yanlış her zaman keskin çizgilerle birbirinden ayrımlanmadığını ifade etti. Bu durumu en açık şekilde Kutadgu Bilig’de görebileceğimiz belirten Mukadder Gezen, eserde aceleciliğin, inadın, kindarlık ve cimriliğin övülen huylar olarak da karşımıza çıktığını söyledi. Gezen Kutadgu Bilig’te mutlak iyi ve mutlak kötü ayrımını göremeyeceğimizi dile getirdi ve buna örnek olarak aceleciliğin eserde dünya işleri için kötü, dini vecibelerin yerine getirilmesinde iyi olarak telâkki edilip övülmesini gösterdi. Gösterdiği bir başka örnekte de “Bir ordu kumandanının muhakkak kindar ve inatçı olması gereklidir, kin gütmek kumandan için iyi bir huydur. Çünkü o, bu huyu sayesinde, kendisine ve memleketine kötülük yapmış kimseleri unutmayacak, muhakkak onlardan öç alacaktır. Kin güden bir insanın, düşman tarafından mal ve para ile kandırılması mümkün olmaz. O kinine sadıktır; bu durum da devletin hayrınadır. Memleketin ve bir toplumun huzurunu sağlamak hususunda komutana düşen görev budur.” diyen Mukadder Gezen, Hâcib’in yaptığı iyi huy analizinden, onun, huylara, “Kimin huyu?”, “Nerede ve nasıl kullanılıyor?”, “Nedeni ne ve sonucunda ne oluyor?” gibi sorular çerçevesinde yaklaştığının anlaşıldığını öne sürdü.

Gezen’e göre kumandanda aranan vasıflar, Kutadgu Bilig’ teki iyilik ve kötülük algısı için en güzel örnektir. Balasagunlu Yusuf, huyları, iyi huy ve kötü huy diye keskin çizgilerle ayırmamıştır. Huyları, kimin huyu olduğuna, nerede ve nasıl kullanıldığına dikkat ederek ayırmış ve hayra kullanılıp kullanılmadığına göre övmüş veya yermiştir. Benzer şekilde inat da kumandan için övülmüş bir huydur. Kumandan, savaşta gerçekleşecek her türlü hadise karşısında, alınan karara uymak, askeri yüreklendirmek ve hedeften vazgeçmemek için inatçı olmalıdır. Kumandanın huyu askerlerini etkileyecektir. Bu nedenle en kinci ve en inatçı insan kumandan olarak görevlendirilmelidir. Memlekete ancak böyle bir kumandan eliyle iyilik gelir. Fakat kumandanın cömert ve tokgözlü olması da zorunludur. Onun kendisini askerlerine sevdirebilmesinin yolu cömert ve tokgözlü olmasından geçer.

Tanrı, imkân âleminde her şeyi sebep ve sonuç ile yaratır; bu yüzden de O’nu bilmek isteyen kişinin, O’nun eserlerine bakması, olayları sebep ve sonuç ilişkisi içinde, bilimsel metotla değerlendirmesi gerekir. Yusuf Has Hâcib’in huylara yaklaşımı bu şekildedir. Kutadgu Bilig’te “insanın tabiatı kötüdür” hükmü yer alsa da, Hâcib insanın mutlak iyi veya mutlak kötü olduğunu söylemez. Hatta o iyi tabiatı bozan halleri de anlatır. Meselâ fakirliğin, insanın iyi tabiatını bozacağını söyler. Kin, inat doğuştan bir insanın tabiatında olabilir. Bu durumda o, bulunacağı konuma göre bu huyu ya törpülemeli yahut bu huyu insanlığın faydasına çevirmelidir.

Bu açıklamalarla tezinde iyi huylar ve kötü huylar tabirinin değil övülen huylar ve yerilen huylar tabirinin seçilmesinin nedeni ortaya koyan Gezen, tezinin Balasagunlu Yusuf’un “iyilik” algısı etrafında şekillendiğini de ekledi. Buna göre bir huy iyi veya kötü değildir. Övüldüğü ve yerildiği durumlar vardır. İyilik ve kötülük, övülen ve yerilen huyların kimde, nerede, nasıl, ne zaman, neden ortaya çıktığı ile ilgilidir. Bu “iyi” algısının İslamiyet’teki “hayr” kavramı ile birebir örtüşmesi, Türkler’in İslamiyet’i kabul ettiği söylenen tarihten daha önce şekillenmiş bir algının varlığını göstermektedir.

Gezen’e göre çalışmasından çıkan bir diğer önemli sonuç, Kutadgu Bilig’de, Mantıku’t-Tayr’da ve Risaletü’n-Nushiyye’de akıl ve iman, bir ve aynı özelliklerle karşımıza çıkmasıdır. Divan-ı Hikmet’te ise konuşan doğrudan doğruya akıl ve imanın temsili olan Hoca Ahmet Yesevî’dir. İslam medeniyeti dairesinde verilen bu ilk eserlerde akıl ve imanı ayrı olarak değerlendirmek mümkün değildir.

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir