Ermenice İstanbul Tarihleri: Kömürcüyan, Hovhannesyan, İnciciyan, Baronyan
Osmanlı tarihyazımında pek fark edilmeyen ve yeterince de değerlendirilemeyen birincil kaynakları gündeme getirmeyi amaçlayan “Tarih Okumaları”nın “Gayrimüslim Tebaanın Kaleminden Osmanlı Tarihleri” alt başlığıyla başlayan gayrimüslim müverrih ve müellifler tarafından kaleme alınmış eserleri masaya yatıran bu seneki seri toplantıların Ocak ayında gerçekleşen ikincisinde, Saro Dadyan’ın sunumuyla, konusu İstanbul olan dört Ermenice İstanbul tarihi tartışıldı. Bunlar yazılma sırası ile Kömürcüyan, Hovannesyan, İncicyan ve Baronyan tarihleri idi. Dadyan, kroniklerin yazılma sebep ve süreçleri ile birlikte, İstanbul’daki Ermeni cemaatinin şehrin kültür hayatındaki yerini, bu kroniklerin tekrar ortaya çıkış serüvenleri ile birlikte hikayeledi.
Ermeni edebiyatı hakkında nitelikli literatür çalışmalarını sürdürmekte olan Dadyan, İstanbul’un Türk hakimiyetine girmesinden sonra çoğalan Ermeni cemaatinin toplum içindeki kültürel etkinliklerini, bir Osmanlı tebaası ve İstanbullu olarak eser veren müelliflerin yazma motivasyonlarını, bu eserlerin zamanla oluşturdukları etkileri de hikayeye eş zamanlı olarak kattı. Özellikle, Venedik›teki San Lazaro Adası’nda kurulan Ermeni Mıkıteryan Manastırı’nın kütüphanesinin, zamanın şartlarına göre olağanüstü bir çabayla Ermeni yazınına dair topladığı koleksiyonun ve daha başka kütüphanelerin, hem Osmanlı hem de İstanbul şehir tarihi adına oldukça nadide eserler barındırmasıyla, bu kıymetli literatürün günümüze kadar geldiğini ifade eden Dadyan, yazmaların tekrar ortaya çıkış hikayesini de katılımcılarla paylaştı.
İstanbul Üniversitesi’nde Ermenice, Fransızca ve İngilizce kaynaklar uzmanı olarak uzun yıllar çalışan ve toplantıya konu teşkil eden eserlerden Kömürcüyan’ın İstanbul Tarihi de dahil olmak üzere bu eserlerin klasik Ermeniceden Türkçeye çevrilmesini sağlayan Hrand Der Andreasyan’ın da anıldığı toplantıda, Andreasyan’ın bir kısmı 2 sene boyunca Mıkıteryan Kilisesi’nde çalışarak çevirdiği başka eserlerden de bahsedildi.
Kroniklerin ilki, 17. yy. İstanbul’unu gezerek anlatırken, Evliya Çelebi’nin seyahatnamesini ve Hüseyin Ayvansarayi’nin Hadikatül Cevamieserini adeta tamamlayan Eremya Çelebi Kömürcüyan’ın İstanbul Tarihi’dir. Kırka yakın eser vermiş ve bir de Osmanlı tarihi yazmış Kömürcüyan, aristokrat ve ruhani kökenli ailesinin imkanlarını bu eserleri ortaya çıkarmak için değerlendirir. Dadyan’a göre, okuyucuya daha anlaşılır kılmak için Andreasyan’ın eklediği güncel notlarla daha kıymetlenen, başında “ben bu eseri, değerini anlayabilecek alimler için yazdım” yazan eserin müellifi, şehri, evvela denizden sonra ise yürüyerek karadan betimler. Artık yerinde olmayan pek çok kilise, kapı ve başka mekanların yerlerini dökümante ederek bize bilinir kılar.
Dadyan’ın incelediği ikinci eser, Mıkıterist Katolik cemaatinden bir aileye mensup, coğrafya ve tarihçi Ğugios İncicyan’ın İstanbul Tarihi ise, birçok kaynaktan yararlanarak yazdığı, bizzat yorum gözlemlerini de içeren, aslında Dünya Coğrafyasıadlı 11 ciltlik kitabının 5. cildinin bir kısmıdır. İncicyan’ın kilise ve semtlerin tarihleri, Osmanlı yönetimi, gündelik hayata dair bilgiler de verdiği bu eserinden başka İstanbul semtlerini şiir formunda anlattığı Boğaziçi Sayfiyeleribir eseri daha vardır.
İncicyan ile yaklaşık aynı dönemde yaşamış, bir tanesi 6 ciltlik Osmanlı Tarihiolmak üzere yayınlanmamış 12 kadar telif vermiş, coğrafya ve tarih öğretmeni Sarkis Sarraf Hovannesyan ise programda sunumu yapılmış üçüncü müellif idi. Dadyan; Kömürcüyan üslubunda yazan ve İstanbul şehrini tıpkı onun gibi gezen Hovannesyan’ın eserinde yalnızca Suriçi’nde, kapıların olduğu semtleri anlattığını belirtti ve bu anlatımlara dair çeşitli detayları paylaştı.
Programın dördüncü kitabı, Ermenilerin Molière’i olarak anılan, hiciv ustası Baronyan’ın tarihi ise, esasında bir hiciv kitabı idi. Eseri, Ermeni cemaatinin içindeki yozlaşmayı, cemaat içi kavgaları yazmak niyetiyle hazırlayan müellif bir yandan da farkında olmadan İstanbul’un 34 mahallesini, mahallerin sosyal hayatını ve mahalledeki Ermeni kurumlarını anlattığı ifade edildi.
Programın sonundaki soru-cevap kısmında, bahsi geçen yazmalarının yayın ve yayım sorunları, Mıkıteryan cemaatinin kıtalar arası kaynak eserlere lojistik desteğinin sebepleri, müelliflerin Osmanlı ricali ve entelektüelleri ile olan etkileşimi, yazıldıkları dönemin Ermeni Cemaati’nin kendi içindeki dinamikleri ve diğer cemaatlerle olan ilişkileri gibi hususlara değinildi.