Fahreddin Râzî Sonrası İlimler Tasnifi Literatürü I. Oturum
Fahreddin Râzî Sonrası İlimler Tasnifi Literatürü oturumlarının birincisi Fahreddin Râzî’nin ve İbnü’l-Ekfânî’nin tasnifleri üzerine gerçekleştirildi. Yalova Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Eşref Altaş, Fahreddin Râzî’nin Câmiu’l-ulûmadlı eseri ekseninde Râzî’nin ilimler tasnifi düşüncesini ele aldı. Öncelikle müellifin bu eseri yazdığı zamana ve şartlara değinen Altaş, 1150-1209 yılları arasında yaşayan ve yaşadığı dönem itibariyle felsefe ve kelam birikiminin karşı karşıyalığını idrak eden Râzî’nin düşüncesinde bu izlerin takip edilmesi gerektiğini vurguladı. Eserini 1175-1180 arasında bir zamanda yani 25-30 yaşlarında iken Harezm Sultanı Alâaddin Tekiş’e ithaf olarak kaleme alan Râzî’nin diğer âlimler gibi kendisini ilmî ve siyasî ilişkiler içinde konumlandırma çabasında olduğu yaşlara denk geldiğini belirtti. Ayrıca bu eseri kaleme almasının düşüncesiyle ilgili bir arayışa da öncülük ettiğini ileri süren Altaş, Râzî’nin sonraki yıllarda bu ilimler arasından yaklaşık kırk ilimde eser verdiğini ifade etti. Altaş, Râzî’nin Câmiu’l-ulûmdışında diğer eserlerinde yaptığı ilimler tasniflerinden söz etti. Buna göre tasnifle ilgili bir bölüm Şerhu Uyûni’l-hikme’de yer almaktadır. Bunun yanında tefsirinde ilimler tasnifine atıf yaptığını görülmektedir. Râzî, yeri geldikçe tarih boyunca yapılmış türlü türlü tasniflere atıflarda bulunmaktadır ve kendisi yeni bir tasnif önermez. Fakat Muhassaleserinin girişinde filozofların ve kelamcıların varlık taksimleri net bir şekilde ayrıyken el-Mebâhisü’l-meşrikıyyeadlı eserinde onu kendisinden önceki kelam geleneğinden farklılaştıracak şekilde bir varlık taksimine gitmektedir ki, bu Râzî’nin alelade bir ilimler sınıflaması yapmadığını göstermektedir.
Bundan sonra ilimler tasnifini Câmiu’l-ulûmeseri özelinde incelemeye koyulan Altaş, eserin bir 40 ve bir de 60 eseri ihtiva eden iki versiyonu olduğunu ve bunların da hem Câmiu’l-ulûmhem de Hadâiku’l-envâr fi hakâiki’l-esrârisimleriyle bilindiğini belirtti. İsim değişikliğinin siyasî şartlara bağlı olarak Râzî’de rastlanan bir durum olduğunu ifade etti. 60’lı olan sittîn versiyonunun 40’lı olan erbaîn versiyonu üzerine eserlerin eklenmesiyle oluşturulduğunda bir şüphe olmamakla beraber Râzî’nin eserini en başta 60 eser üzerine kaleme aldığı kanaatinin altını çizdi. Ayrıca eserin nüshaları ve yayınlanan bölümleri üzerinde durdu. Altaş, Râzî’nin ilimleri, hepsi aynı şekilde olmasa da genel olarak her ilmin tartışmasız üç asıl, üzerinde tartışılan üç mesele ve sonunda o ilme dair sınama amaçlı üç soru-cevaptan oluşacak şekilde tertip ettiğini anlattı. Kelam, fıkıh usulü, tarih, mantık, fizik, metafizik gibi alanlardan örnekler vererek bazı başlıkların üzerinde durdu. Eserde ilimlerin sıralamasının sistematiğinin verilmediğini, ilimlerin tanımlarının olmayıp mevzu/konu, mebâdî/ilkeler, mesâil/problemler ve makâsıd/gayelerinin açıklanmadığını, ancak bazı meseleler, işkaller ve asılların verildiğini, aklî ve şer‘î, usûl ve fürû dışında taksime esas olan varlık sıradüzeni, üstünlüğü, öğretimde önceliği vb. herhangi bir kritere atıf yapılmadığını belirten Altaş eerin enmûzec türünde bir eser olduğunu, bunu kırkambar gibi düşünebileceğimizi ifade etti. Bunun yanında belli bir sıraya göre ele alınan ilimler arasına ara başlıklar eklemek suretiyle ilimleri naklî ilimler, alet ilimleri, nazarî aklî ilimler, amelî aklî ilimler şeklinde ana başlıklara ve onların da altında alt başlıklara ayırarak tablolaştıran Altaş eserin belli bir düzeni takip ettiğinin de altını çizdi.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Cahit Şenel, İbnü’l-Ekfânî’nin ilimler tasnifini sundu. Tabip olan İbnü’l-Ekfânî (ö. 749/1348) tıp, eczacılık, felsefe, astronomi, geometri ve tarih gibi pek çok farklı sahada eserler kaleme almış; ilimler tasnifi eseri İrşâdu’l-kâsıd ilâ esne’l-makâsıdda kendisinden sonra da Kalkaşendî, Taşköprîzâde, Kâtib Çelebi, Kannevcî gibi müelliflerin tasnif eserlerine kaynaklık etmiştir. Sunumunda öncelikle İrşâdu’l-kâsıdüzerine yapılan çalışmalardan bahseden Şenel, ilk neşrinin İngilizce tercümesiyle beraber Aloys Sprenger tarafından 1849’da Kalküta’da yapıldığını belirtti. Ayrıca İrşâdu’l-kâsıdüzerine Batı’da yapılan ilk çalışmanın Theodor Haarbrücker’in 1959’da orta düzeyde bir lisenin (Realschule) yıllık raporunda kaleme aldığı “Pedagojik Bakımından Muhammed İbn İbrahim el-Ensârî’nin Arapça Bilimler Ansiklopedisi”başlığını taşıyan yirmi altı sayfalık yazısı olduğunu aktardı. İbnü’l-Ekfânî’nin eserine olan ilginin bu kadar uzun bir geçmişi olmasına rağmen Türkçede tercümesi ve üzerine yapılmış herhangi müstakil bir çalışma olmadığının altını çizdi. Haarbrücker’de ve daha sonra yapılan bazı baskılarda yer alan tablolarda ilm-i nevâmîsin metafiziğin altına Tanrısal ilimler adı altında metafiziğe dahil edilmesini eleştiren Şenel, öneri bir tablo sundu. Buna göre İbnü’l-Ekfânî’de temel ayrım lizatihi ve lizatihi olmayan iken ve bir de nazarî ve amelî ayrımı mevcutken diğer türlü bir ayrımın yer almadığı belirtti. Şenel bundan sonra eserin yapısını ve içeriğini ele aldı. Buna göre giriş kısmında “İlim nedir, ilim öğrenmenin ve öğretmenin önemi ve şartları nelerdir?” gibi hususlar incelenmekte. Bundan sonra, mantık, fizik ve metafizik kısımları ve en sonda da başka eserlerde dinî ilimler de denilen ilimleri içeren nevâmîs ilmi yer almakta. Şenel İbnü’l-Ekfânî’nin şer’î ilimlerdeki önemini de vurgulamak üzere rivâyetü’l-hadis/dirâyetü’l-hadis ayrımının ilk defa müellif tarafından ortaya konduğunu belirtti. Eser geniş çaplı bir kitap olmayıp bir risale olarak bilinse de her ilmin tanımını, temel kavramlarını, temel örnek kitaplarını içeren yoğun bir metin olma özelliğine haiz. Her ilimde okunması gereken kitaplar muhtasar/özet, mutavassıt/orta uzunlukta, mebsût/konuyu enine boyuna tartışan ve yer yer de müştemil/kapsamlı şeklinde tasnife tabi tutarak bunların örneklerine yer verilmekte. Müellif eser tamamlandıktan sonra risaleye öğrenci için doyurucu olması açısından mantık ve kategorilere dair terimler sözlüğü eklemiş.
İlimler arasındaki hiyararşiden söz eden Şenel, İbnü’l-Ekfânî’nin ilimleri meâd/ahiret, meâş/geçim, kemâlü’l-insanî/yetkinleştirici ilimler olarak ayırdığını ve bunlar arasında en faziletlisini metafizik, bir diğer adlandırmayla ilm-i tevhid olarak kabul ettiğini belirtti. Metafizik bölümünde Şehristanî’nin el-Milel ve’n-Nihaleserinde yer alan tüm dinler ve mezhepler sayılmış olup bunlar nazarî ilme tabi olan ve nazarî olmayanlar, ilme yani vahye tabi olanlar şeklinde ayrılmış olup İslâm, Yahudilik ve Hristiyanlık ikinci kısımda mütalaa edilmiştir. Şenel İbnü’l-Ekfânî’nin kendi ifadelerine başvurarak metafizik kısmı bittikten sonra nevâmîs ilminin ele alındığını ve bu ilmin konusunun peygamberlik olduğunu, nübüvvete duyulan ihtiyaç, mucize gibi meseleleri ele aldığını belirtti. Aristo ve Eflatun kitapları ve Fârâbî’nin Medînetü’l-fâzılaeserini referans göstermesinden hareketle bunun ancak kanun, yönetim ve siyasetle ilişkilendirildiği takdirde anlaşılacağını vurguladı. Şenel’in İbnü’l-Ekfânî’nin açık olarak belirtmemekle birlikte yetkinleşmede önemli olanın nazarî ilimden ziyade nazarî ve keşfî olanın birleştirilmesi şeklinde İşrakî bir tavır öngördüğünü vurguladı.