Fahreddin Râzî Sonrası İlimler Tasnifi Literatürü IV. Oturum
“Fahreddin Râzî Sonrası İlimler Tasnifi Literatürü” sunumlarının dördüncü oturumunun ilk kısmında Akdeniz Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Ali Kürşat Turgut Celaleddin ed-Devvânî’nin (ö. 908/1502) veEnmûzecu’l-ulûm adlıeserinin sunumunu yaptı. Turgut öncelikle bir fikirvermesi açısından kısaca 1502 yılında vefat eden Devvânî’nin hayatı, eserleri, öğrencileri ve bazı eserlerinin etkileri hakkında bilgiler verdi. Ardından çok hacimli olmayan Enmûzecu’l-ulûm adlıeserin Musannefât selâsü resâil içinde bir risale olarak neşredildiğini söyledi. Turgut, ilimler tasnifi geleneğindeki eserlerin aynı kategoride değerlendirilemeyeceğini, Fârâbî’nin İhsâu’l-ulûm’u ve İbn Sînâ’nın Aksâmu’l-ulûmü’l-akliyye’si gibi eserler ile bu türü takip etmeyen Enmûzecu’l-ulûm’un ve benzeri eserlerinayrı bir tür olduğunu zikretti. Aklî ve naklî ilimlerin bir kısmına değinen eser, Turgut’a göre ilimler tasnifi eseri olmaktan ziyade ve ontik veya epistemik bir kaygı yerine ilimler, kolaydan zora doğru tedricî bir metodla meseleler üzerinden ele alınmıştır. Turgut’un naklettiğine göre usûl ilimleri elde edilmeden fusûl denen diğer alanlarda ilim tedrisinin sağlıklı bir şekilde mümkün olmayacağı görüşü, yani metod gayesi Gazzâli, Fârâbî gibi alimlerdegörüldüğü gibi müellifimizde de mevcuttur. Eserde usûl-i hadis ve usûl-i fıkıh (bu ikisi tek bir ilim olarak alınmıştır), fıkıh, hilaf, usûl-i din, tıp, tefsir, geometri, astronomi, mantık, aritmetik ilimleri aklî-naklî tasnifine tabi tutulmaksızın sıralanmış ve her bir ilmin meselelerine örnekler verimiştir.
Sanatların en yücesi olarak tavsif edilen usûl-i dine, eserin üçte birinden fazlası tahsis edilmiştir. İslam inanç esaslarını konu edindiği için merkezi bir role sahip olan usûl-i din ilminde seçilen meselenin “âlemin hudûsu” olduğunu hatırlatan Turgut, itikadi meselelerin çoğunun bu mevzu üzerine bina edildiği için seçildiğinin müellif tarafından zikredildiğini söyledi. Turgut’a göre Tehâfütgeleneğinde Gazzâlî’nin filozofları tekfir ettiği üç meseleden biri olan bu konuya Devvânî’nin değinmesi manidardır. Bu konuda müellif üç ilahi dinin, antik Yunan filozoflarının, Meşşai ve İşraki filozofların görüşlerini aktarmaktadır. Bu konuda filozofların tezlerinin karşısında yer alan müellif ilmi yetkinliğini göstermek istercesine kelam, felsefe ve tasavvuf’un kullandığı ortak kavramları ve burhan çeşitlerinin tümünü kullanmaktadır. Müellif, alıntı yaptığı Gazzâlî, Tûsî, Râzî gibi alimlerin isimlerini açıkça verirken cismani haşr konusunda mütekellimlerin tarafında tavır ortaya koymaktadır. Usûl-i hadis ve fıkıh ilminde, zayıf hadis üzerine hüküm bina edilememesine rağmen zayıf hadisle amel edilebileceği meselesinin seçilmesi, Turgut’a göre müellifin ilim-amel bütünlüğü gayesi güttüğünü göstermektedir. Fıkıh ilminde niyet meselesi, hilaf ilminde abdest azalarının yıkanmasındaki tertip meselesi konu edinmiştir. Tıp ilminde Galen etkisi dikkat çekerken tefsir ilminde mecaz konusu işlenmektedir. Hendese ilminde Öklid’den daire, dik açı, tanjant konuları nakledilirken Hey’et ilminde ayın yörüngesi ve çapı konu edinmiştir. İlginç bir şekilde eserde yalnızca iki paragraf yer ayrılmış olan mantık ilminde İbn Sînâ’nın tasdik ve tasavvur ilişkisi bağlamında bir yanılgısı olduğu iddiası yer almıştır. Aritmetik ilmi, eserde en fazla yer alan ikinci ilimdir. Ek olarak yazılan kısımda bazı muhakkik alimlerin sayılar ve alem arasında kurduğu ilişkiden bahsedilirken bu iddialara temkinle yaklaşılmaktadır. Eserin dikkat çekici bir özelliği de Devvânî’nin hocalarının isimlerini icazetnâme halinde eser içinde vermesidir.
“Fahreddin Râzî Sonrası İlimler Tasnifi Literatürü” sunumlarının dördüncü oturumunun ikinci kısmında Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Necmi Derin, Sipahizâde, Muhammed b. Ali el-Bursevî’nin (ö. 997/1589), Enmûzecü’l-fünûnadlıeseri hakkındaki sunumunu yaptı. Necmi Derin, Sipahizâde’nin tahsil hayatı, görev yaptığı yerler ve din ilimleri dışında kalan alanlardaki eserleri hakkında bilgi verdi. Dönemin vezirine yazıldığı bilinen eser, Derin’in kanaatine Koca Mustafa Paşa için yazılmıştır.
Yedi sayısının bütün sayıları ihtiva eden sayı olduğunu düşünen müellif, eşyâ’nın semâ’nın Hz. Adem’in uzuvlarının vb. şeylerin sayılarının yedi olmasından hareketle 66 varaktan mürekkeb eserini neden yedi fen üzere yazdığı üzerine açıklamalar getirmiştir. Derin’in naklettiğine göre eserdeki fenler sırasıyla tefsir, hadis, kelam, usûl-i fıkıh, fıkıh, beyân ve tıptır. Hatime kısmında astronomi (hey’et) mevcuttur. Derin, ilimler tasnifi literatüründegörüldüğü şekliyle ilgili ilmin mevzûuna, mebâdiine, makâsıdına girilmeden eserde konunun doğrudan metin üzerinden ele alındığını söyledi. Genel üslup, eserde örnek verilen metnin bir konusunun alt başlığındaki tartışmaya geçilmesidir. Derin, eserin diğer genel özelliklerini şu şekilde sıraladı: Müellifin seçtiği ilimleri neden seçtiğine dair bir kriterden bahsedilememektedir. Güncel meselelerden ziyade metin merkezli tartışmalar ele alınmıştır. Eserdeki yedi ilim arasında münasebet kurulduğuna dair bir işarete rastlanmamaktadır. İlimler, şer‘î-aklî, faydalı-zararlı şeklinde ayrıma tabi tutulmamıştır. İlim, fen, sanat gibi kavramlar hakkında bilgi verilmemektedir. İlim âdâbı, hoca talebe ilişkisi gibi konulardan bahsedilmemektedir. Önemli metinlerin ve isimlerin esas alınması, Sipâhizâde’nin ilmi yetkinliğini göstermektedir. Eserlerin ve müelliflerin isimleri bazen açıkça yazılırken bazen üstü kapalı olarak (kâle, kîle şeklinde) zikredilmiştir. Sipahîzâde’nin metinlerde Râzi gibi otoritelerin görüşlerini naklettikten sonra itirazlarını ve kendi kanaatini dile getirmesi onun ilmi yetkinliğini göstermektedir.
Derin, genel tanıtımdan sonra eserdeki her bir ilmin meselelerine örnekler verdi. Tefsir ilminde iç içe geçen üç meselenin incelendiğini zikreden Derin, bu metinlerin hangi sebeple yazıldıklarının araştırılmaya muhtaç olduğunu belirtti. Her bir ilimde uzman olan ilim adamlarının bu metinleri birlikte araştırmasıyla bu tür eserler üzerine daha derinden vukuf elde edilebileceğini söyledi. Hasan-ı Basri’den, Râzî’den, Beyzâvî’den, Zemahşerî’den nakillerde bulunan müellif, meseleleri çoğunlukla Râzî üzerinden işlemiş yer yer Râzî’ye de itirazlarda bulunmuştur. Tefsir ilminde seçilen meseleler güncel olmayıp metin merkezlidir. Derin, esere tefsir ilmiyle başlanmasının sembolik bir anlamı olduğunu düşünmektedir. Derin’e göre hadis fenninde Segânî’nin Meşâriku’l-Envâradlı eserinden ihtilaflı 7 Hadis’i seçerek şerh eden müellif, tefsir ilminde olduğu gibi hadislerin seçiminde de herhangi bir sistematik yöntem izlememiştir.
Kelam ilminin mevzûunu Tûsî’nin Tecridü’l-İtikadadlı eserinden alıntı yaparak izah eden müellif, İsfahânî şerhine müracaat etmektedir. Kelamın konusunun mead mi mebde mi olduğu tartışması bağlamında müellif, İsfahânî’nin kelamın konusunun meâdın bilinmesini sağlayan şeyler olarak tanımlamasını ve umûr-ı âmmenin kelam’ın mebâdiini içerdiği ifadesini zikretmektedir. Meadın cismaniliği konusu keskin bir şekilde tartışılmaktadır. Usûl-i fıkıh fenninde emrin vücûba delaleti meselesi incelenmektedir. Fıkıh ilminde fıkıh, hayat ile ilgili olanlar ve ölüm ile ilgili olanlar şeklinde orijinal bir taksime tabi tutulmuştur. Beyân İlminde fasl ve vasl konusu incelenmekte iken tıp ilminde Külliyâtü’l-Kânunve Râzî’nin şerhi ile itidal kavramı ele alınmaktadır. Hâtime kısmında astronomi ilmi yer almaktadır ve ufuk daireleri konusu Çağminî’nin Mülahhasadlı eseri ile Kadızâde-i Rûmî’nin bu esere yaptığı şerh üzerinden incelenmektedir.
Oturumun sonunda Derin, Sahn-ı Seman medreselerinde müderrislik sınavı ile enmuzec türü bir metin yazmanın ilişkisinin olabileceği kanaatinin kendisinde oluştuğunu ifade etti. Şükran Fazlıoğlu bu eserin tarzının da ilimler tasnifi geleneğinin bir başka üslubu olduğunu dile getirdi. Enmûzec türü eserlerde diğer tarzlarda mevcut olan tümdengelenci yöntemden farklı olarak o günün meselelerinden hareket eden ve parçadan bütüne varan bir üslubun varlığına dikkat çekti. Seçilen ilimlerin, alimlerin ilgi alanına göre belirlendiğini zikretti. Mustakim Arıcı, dönemin eğitim anlayışıyla bu tarz eser yazma arasında ilişki olup olmadığının bu oturumlardaki temel meselelerden biri olduğunu, ancak bu konuda kesin şeyler söyleyebilecek verilere sahip olmadığımızı hatırlattı. İlimler tasnifi literatürüiçinde enmûzec gibi çeşitli tarzların mevcut olduğunu ekledi. İlimler tasnifi literatüründe aklî ilimler içinde tıp ilminin ayrıcalıklı bir yere sahip olduğunun altını çizen Arıcı tıp ile beraber matematik ilimlerinin önemli bir konuma sahip olduğunu zikretti. Oturum, dinleyicilerin sorularınıncevaplanmasıylasona erdi.