‘Köti’ ile ‘Ketü’ Arasında: “Kötülük”ün Ontolojisi Üzerine Düşünceler
Sanat Araştırmaları Merkezi’nin Mart ayında başlattığı SanatKötülük program dizisinin ilk konuğu Prof. Dr. İhsan Fazlıoğlu’ydu. Fazlıoğlu ile “’Köti’ ile ‘Ketü’ Arasında: “Kötülük”ün Ontolojisi Üzerine Düşünceler” üzerine konuşuldu.
İhsan Fazlıoğlu konuşmasına “Öncelikle ‘ontoloji’ ve ‘kötülük’ün ne demek olduğuna bakmalı, ardından da kötülüğün ontolojide karşılığı var mı yok mu bunun üzerinde durmalı,” diyerek başladı. Fazlıoğlu “bilim, ontoloji ve metafizik” alanlarını birbirinden ayırarak konuşmasına devam etti. Belirli bir nesne kümesini ele alıp onu belirli bir haysiyet ve açıdan çalışan alana “bilim” denir. Bilimde ele alınan “şey”dir. Ontoloji ise doğrudan şeyin kendisini ele alır; “mevcut”. Metafizik ise “vücud”u ele alır; “varlık”. Mevcudu ontoloji, vücudu metafizik inceler. İki tür ontoloji vardır:Biri analitik gelenekten gelen pozitivist ontoloji denilen ve daha çok bilimlere dayanan nesnelerin dökümünü çıkartma anlayışıdır. Ontoloji ise mevcut/var olan denilen “orada olan ne demek, orada olmak ne demek” bununla ilgilenir. İhsan Fazlıoğlu “Neye kötü diyoruz?” sorusu üzerinden kötü nesneleri neyin bir arada tuttuğunu tartışarak konuşmasına devam etti.
Kötü kavramı için müdrik bir var olanın olması şarttır, diyen Fazlıoğlu idrak eden bir var olan yoksa kötünün olamayacağını söyledi. Bir şeye akli ya da hissi kötü demeyi sağlayan ancak müdrik bir var olan ile mümkündür. Yani insan yoksa kötü yoktur. Kötü natural ya da harici bir şey değil idrak ile alakalıdır. Müdrik olan ise “irade” ve “ihtiyar”ı ile hareket eden bir güce sahip olan varlıktır. İrade isteme, yapma gücüdür, bu birinci önermedir. İhtiyar ise istememe, yapmama gücüdür, bu da ikinci önermedir. Kötülüğün olması için irade ve ihtiyara sahip varlık olması lazımdır, bu da insandır. Fazlıoğlu “Kötü akli bir şey midir?” sorusun akla gelebileceğini söyleyerek kötünün iki boyutu olduğunu belirtti. Bu boyutların biri hissi diğeri aklidir. Bu ikisinin bir arada olması gerekliliği üçüncü önermeyi oluşturur. Aklın işi idrak etmektir. Onun insan keyfiyetine gelebilmesi için hissi, vicdani olması lazımdır. Buradan “kötülük”ün nefsin bir niteliği olduğu anlaşılır. Kötülüğe taalluk eden tüm durumlar vicdanda ortaya çıkar. Onun için nefsi bir niteliktir.
“Kötülüğü ne sağlıyor, tanımı nedir?” diye soran Fazlıoğlu “Bir şeyin kemalini elde etmesini engellemek o şey için kötüdür” dedi. Her eylem o işi yapanın kemalinden kaynaklandığını belirterek her fiilin kemalde olduğunu söyledi. Kemal kavramı, idrak eden bir varlığın eylemin kemali engelleyip engellemediği yargısından kaynaklanır. Bu müdrik bir varlığın vicdanı ile ilişki kurmasından ortaya çıkar. Bizim, sebepler dediğimiz tüm diğer şeyler mecazi anlamda kötüdür. Esas olan burada olgu ve olaylar arasında müdrik eden insan cihetinden olgunluk ya da gayri olgunluk arasındaki ilişki ile alakalıdır.
İdrakimizin uç kavramlarının olduğunu söyleyen Fazlıoğlu, bunların “tanrı ve şeytan” olduğunu söyledi. Biri pozitif anlamda diğeri negatif anlamda uç kavramdır. Evrende iyiliğin kaynağı Tanrı, kötülüğün kaynağı şeytandır. İyilik ve kötülük hem idrak hem de vicdan uzayında sınır kavramlardır. Kötülük/şer denilen, bir şeyin ya yokluğudur ya da var olanın kemalini engelleyen bir şeydir. Var olanlar var olmaları bakımından şer değildirler. Biz onlara kıyas ile şer deriz. Var olanın kemalini, ona ait olan bir şeyini kaybetmesi bakımından, kıyasından dolayı şerdir/kötüdür ya da iyidir denilir. Var olanın zatı bakımından iyidir, kendisi olması bakımından değildir. Var olanın ancak varlığının ve kemalinin yokluğu bakımından ona kötü denilebilir. “Kötülük demek ki ontik bir durum çünkü Cenab-ı Hakk’ın maslahatı kötü/şer olamaz.”
Bunları belirttikten sonra Fazlıoğlu “Ketü” ile “Köti” arasındaki ayrıma geçti. Köti eski Türkçede faydasız zararlı, Ketü ise eski Türkçede sakat, eksik kemalini almamış anlamına gelir. Vücudunun yokluğu Köti, kemalinin engellenmesi Ketü’dür. Bir şeyin yokluğu bir anlam ifade ediyorsa o şey kötüdür.
“Sanatla kötülüğü nasıl birleştirebiliriz?” sorusu ile iki konuyu birleştiren Fazlıoğlu, öncelikle “Sanat nedir?”i cevaplamak gerektiğini söyledi ve kişisel anlayışına göre sanatın kemal arayışı olduğunu belirtti. Kemal arayışı olarak sanat gayesini kendi içinde taşıyan bir eylemdir. Kişi daha eyleme başlamadan niyet, gaye, amaç onda içkindir. “Fikirde önce olan eylemde sondadır” anlayışı gereği gaye önce gelir. Fakat dışarıya yansıdığında ise gaye sonda ortaya çıkar. İhsan Fazlıoğlu sanat kemal arayışı olarak görülürse, kötülük de kemali engelleme gibi bir tanımı kabul edilirse, o zaman kötülük sanatın karşısında olan bir şeydir, dedi. Nasıl sanat gayeye uygun bir eylem yapıyorsa kötülük de eyleme uygun bir gaye üretir. Aslında sanat yukarıya çıkmanın bir adı, bir tür irfan pratiğidir. İhsan Fazlıoğlu, sanatın bugün kötülüğü besleyen bir şey konumunda durduğunu çünkü kemal arayışı içinde olmadığı görüşünü ifade ederek sunumunu tamamladı.