Türkiye’de Siyaset Sosyolojisi
Medeniyet Araştırmaları Merkezi’nin düzenlediği Türkiye’de Çağdaş Sosyolojik Yönelimlertoplantı dizisinin on üçüncü konuğu olarak Bursa Uludağ Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden Prof. Dr. Ali Yaşar Sarıbay’ı misafir ettik.
Sarıbay sunumuna, siyaset sosyolojisinin bir bilim mi, bir paradigma mı, bir disiplin mi yoksa bir yöntem mi olduğu sorularıyla başladı ve bu soruların eşliğinde siyaset sosyolojisinin nasıl tanımlanabileceği meselesini tartışmaya açtı. Siyaset sosyolojisi devlet-toplum dikotomisinden türetilmiş bir alan olduğunu belirten Sarıbay, siyaset sosyolojisinin felsefe, iktisat, siyaset bilimi, tarih gibi bir çok alanla münasebet içerisinde olduğunu ve söz konusu disiplinin kurucusu sayılabilecek Max Weber’in bu komposit yapıyı temsil eden en iyi örnek olarak gösterilebileceğini ifade etti.
Amerika’da, davranışçı paradigmanın da etkisiyle, daha çok siyaset bilimine yakın bir şekilde siyasal davranışın toplumsal kökenlerini inceleyen Seymour M. Lipset, David Easton ve Gabriel Almond gibi isimler öne çıkmıştır. Bugün Lipset’in yaptığı çalışmalarla kıyaslanabilecek nitelikte eserlerin üretilmediğini belirten Sarıbay, Avrupa’da ise Pierre Bourdieu ve Pierre Rosanvallon gibi sosyologların yaptığı çalışmaların dikkate değer olduğunu zikretti.
Türkiye’de siyaset sosyolojisi alanındaki ilk çalışmalar, Siyasal Bilimler Fakültesinde kurulan siyaset sosyolojisi kürsüsüyle birlikte başlamıştır. “Siyasal Davranış Kürsüsü” adıyla kurulan bu kürsünün temel karakteristiği, siyaset bilimi ile sosyoloji disiplinleri arasında kalınması olmuştur. Kürsüde, büyük oranda seçimlere dair Lipsetvari analizlerin yapıldığını belirten Sarıbay, Nermin Abadan Unat’ın aynı kürsüde hazırladığı tezi buna örnek olarak gösterdi.
Sarıbay, daha sonra siyaset sosyolojisinin epistemolojisi sorununa değindi. Bu bağlamda, Sartori’nin çalışmalarını esas alarak siyaset bilimi, siyaset sosyolojisi ve politik sosyoloji arasında bir ayırım yaptı ve sosyolojik değişken ile politik değişkeni bir arada gören çalışmalara “siyasal sosyoloji” adını verdiğini ifade etti. Siyasal sosyoloji, toplumdan siyasete etkileri veya siyasetin toplumsal köklerini, siyasal süreçleri, siyasetten topluma yansıyan etkileri dinamik olarak inceleyen bir alan olarak tarif edilebilir.Nihayetinde, siyaset sosyolojisinin bir disipline mal edilemeyecek kadar transdisipliner bir mahiyette olması gerektiğinin altını çizen Sarıbay, poliste politik olarak örgütlenen yapıyı analiz eden bu interdisipliner alan için “politoloji” şeklinde bir tanımlama yapmayı teklif etti.
Türkiye’de ilk dönemlerde bu çalışmaları yapan figürler olarak Cavit Orhan Tütengil, İlter Turan ve Ersin Kalaycıoğlu gibi isimleri sayan Sarıbay, erken dönem çalışmalarının büyük oranda kantitatif veya seçim analizi çalışmaları tarzında olduğunu söyledi.
Toplantı, Türkiye’de siyaset sosyolojisinin felsefe, iktisadi ve idari bilimler, antropoloji gibi diğer disiplinlerle olan ilişkisine ve hangi alana daha yakınlaştığına dair metodolojik tartışmaların yapıldığı soru-cevap kısmı ile devam etti.