1930’lu Yıllar İnkılap Kitaplarında Din Meselesi
Modernleşme ile dinin birlikte yürütüldüğü Osmanlı batılılaşmasının dinin en iyi ihtimalle paranteze alınması ile yürütülen Kemalist batılılaşma hareketlerinin dinde nasıl bir değişmeye ya da nasıl bir algıya neden olduğunu ortaya koyma amacı güden “1930’lu Yıllar İnkılap Kitaplarında Din Meselesi” başlıklı tez Marmara Üniversitesi İslam Felsefesi öğrencisi Zehra Öğüt tarafından tamamlandı. Çalışma Türkiye Araştırmaları Merkezi’nin 155. Tez-Makale Sunumları programı çerçevesinde Öğüt tarafından dinleyicilere sunuldu.
Tez, 1930’lu yılların seçilme nedeni hem tezin kaynaklarının bu dönemi ele alması bakımından stratejik bir döneme sahip olması hem de yapılan ilk inkılâpların bu dönemde meyvesinin alınmaya başlanmasıdır. Ayrıca bu dönemin Cumhuriyet dönemi inkılâplarının halk üzerindeki etkisinin görülmeye başlandığı bir dönem olması da bu yılların tezin içeriğini belirlemesinde etkendir.
1933 yılında yayımlanan inkılâp kitapları kaynak olarak tezde yoğunluk oluşturmaktadır. 1933 yılı devlet eli ile birtakım inkılâp kitapları yazdırılmaya başlanması nedeniyle önemli olarak belirtilmiş, köylere varıncaya kadar inkılâpları tanıtma amaçlı şiir, piyes, fikir kitapları türlerin de bir yazı faaliyetine girişilmiştir. Bu kitaplarla özelde Kemalizm’in din meselesine yaklaşımı ortaya konulmaya çalışılmış, salt bir din meselesi ise mevzu bahis olmamıştır. Din meselesi hakkında kitaplarda “Din ne düşünüyor?” sorusu sorulmamış, fakat Osmanlı tarihi, İslam Tarihi ve tarih meseleleri ile karşılaşılmıştır. Kitaplarda Osmanlı’yı karalamaya çalışan yazılar görülmüştür. Bunların yanında kitaplarda dil ve konuları tasnifleme, başlıklandırma gibi özelliklerden uzak olduğu için tez içerisinde ele alınmış konular, inkılaplar Öğüt tarafından başlıklandırılarak teze yerleştirilmiştir. Tez içerisinde kullanılan kaynaklarda saltanat, hilafet, kadın meselesi, harf inkılâbı ve şapka inkılâpları öne çıktığı için çalışma bu konular etrafında dönmüştür.
Kitaplarda saltanat meselesi padişahların şahsına ve onların sahip oldukları ideolojiye yönelik “tahkir edici” olarak ele alınmış, Kemalizm’in öne çıkarılması için padişahların özel yaşamlarına kadar inilerek daha tahkir edici anlatımlar yapılmıştır. Padişahlar gayri ahlâki ifadeler ile tanımlanmış ve Osmanlı’nın yaptığı cihatlar, cihat anlayışına uygun olarak kitaplarda yer almamıştır. Kitapların yazarlarına göre cihat, Padişahların servet ve egolarını zenginleştirmek için düzenlenmiştir. Hatta daha ileri giderek Osmanlı’nın Türk olmadığına varan ifadeler kullanılmıştır. Bu anlamda Osmanlıların Türk olmadığı için Türk ırkına değer vermediği ve cihat politikaları ile Türk ırkını yeryüzünden silmeye çalıştıkları şeklinde bir anlayış 1930’lu yıllardaki inkılâp kitaplarında işlenmiştir. Kitapların hilafet meselesine bakışlarında din ve dünya işlerini bir araya getirme şeklinde bir yaklaşım yoktur. Bazı ifadelerde Hz. Peygamberin laik olduğu ispatlanmaya çalışılmış, Hz. Peygamber ve sahabe dönemine yönelik saygısızlık yapılmamakla birlikte, halifelik kurumunun bu dönemde devlet işleriniidare etmek için var olduğu vurgulanmıştır.
Konuğumuzun işaret ettiği üzere , kitaplarda dikkat çekici bir konu da medrese meselesidir. Medreselerin ilmi bir ortam olmadığı yönünde bir tutuma işaret edilmiştir. Asker kaçakçılarının medreselerin maddi kaynakları ile geçinmesi örnek olarak gösterilerek medreseler “miskinler yuvası” olarak tanımlanmıştır. Kitaplardaki kadın meselesinde kadınların gizlenmesi ve tesettür konusu dışında, kadınlarla ilgili başka problemler ele alınmamıştır. Bazı eserlerde Osmanlı’daki kadınlar “mahlûk” olarak gösterilirken Türk inkılâpları ile gelen medeni kanunla birlikte Cumhuriyet döneminde kadın “insan” kisvesine bürünmüştür. Kadının tesettüründe itham edilen yer ise kitaplarda din olarak belirtilmiştir.
Bu kitaplarda bir meseleden bahsediliyorsa ilk olarak onun Osmanlı ile ilgisi anlatılmıştır. Osmanlı felâket tabloları ile ele alınırken ardından gelen Türk inkılâbı, “yapılabilecek tek şey, kötü hâlden kurtarıcı, alternatifsiz nokta” olarak belirtilmiştir. Bu anlamda Türk inkılâbı dışında hem bir alternatifin olmadığı gösterilmeye çalışılmış hem de Osmanlı’nın meşruiyeti elden geldiğince kökten kazınmak istenmiştir.
Öğüt, tez sunumunu Osmanlı’nın bu kitaplarda neden suçlu olarak gösterilmiş olduğuna değinerek nihayete erdirdi. Tezin içeriğini oluşturan kitapların yazarlarına göre Osmanlı, uzaklaşılması gereken hukuk ve otoriteden, yani ilahi hukuk ve otoriteden uzaklaşmayıp ona bağımlı bir dünya kurmuştur. Cumhuriyet devri ise bunun aksine sekülerleşmiş, medenileşmiş, demokratikleşmiş ve sanayileşmiş bir dönem getirmiş, bu döneme de Kemalist inkılâplarla girilmiştir. Cumhuriyet devrine geç girilmesinin tek sorumlusu ise Osmanlı Devleti olduğu için suçlu taraf olarak gösterilmiştir.